Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
yarından sonra beş Cumhuriyet’in kuruluşundaki “Şimendifer” politikası kısa sürede sonuç verdi... liraya çıkaracak işte bu demirlerdir. Bu demir değil, altın yoludur. Yol yerin damarıdır. Nabzı çarpmayan toprak kangren olmuş demektir. Toprağın yaşayabilmesi için vücudumuzu saran kan damarları gibi onun vücudunu da yol damarları sarmalıdır. Toprağın nabzı, insanın ki gibi bir dakika durmadan işlemelidir. Bir ekini yetişene kadar su, yetiştikten sonra yol besler." Cumhuriyetin çağdaş medeniyete ulaşma ve topyekun kalkınma ütopyasında bir karış daha demiryolu politikası 1940’a kadar kuşkuya yer vermez şekilde başarılı olur. Bu başarının neferleri bu dönemin başarısını "Demiryollar" Dergisinin Şubat 1937 tarihli sayısında şu satırlarla kutlarlar; "Bitmez tükenmez, ardı sonu gelmez döğüşlerden yorgun ve parasız çıkan bir milletin on beş sene içinde sarp, dağınık muvasale imkanları çok çetin bir yurtta 2.700 kilometre yepyeni çelik Ülkemizdeki ulaştırma politikasında gözlenen bu çubuklar uzatması, dağları yararak ıssız, habide yurt değişikliğin ardında yatan nedenleri tahmin etmek zor köşelerini tiz lokomotif düdükleriyle çınlatması, değildir. yurdun hemen her köşesinde bir iş ve hayat kaynağı 1948 yılında ABD yönetimi tarafından hazırlatılan yarattıktan başka milli ülkü, milli vahdet abidelerini ve Hilts Raporu adı verilen bir rapor, Türkiye’de şirketlerden satın alınan 3.300 kilometrelik bir çelik ulaşım ağırlığının demiryolundan karayoluna ağla tahkim etmeğe muvaffak olması, tarihimizin kaydırılması gerektiğini ve bu doğrultuda karayolu yazacağı eşine tesadüf edilmeyen en yüksek bir yapımı için Yollar Genel Müdürlüğü’nün kurulmasını mevzudur." öngörmektedir. Ayrıca raporda Yollar Genel Karayolu sistemi ise bu dönemde demiryollarını Müdürlüğü’nün Ulaştırma Bakanlığı’ndan bağımsız besleyecek şekilde tasarlanmıştır. Demiryolları politikası kuşkusuz sadece ray döşemekten ibaret değildir. Ülke önce Eskişehir Cer Atelyesi, zamanla değişik yörelerde tamir atölyeleri kurar. Bu lokomotif üretimi dahi birikimler 1960’lardan sonra kendi vagon gerçekleştirdi... ve lokomotiflerini yapacak düzeye erişir. Özellikle, Sevr ile Anadolu parçalanırken İngiltere’nin kendine İstanbul dışında üs olarak seçtiği Eskişehir’deki AnadoluOsmanlı kumpanyasından kalan demiryolu bakımonarım atölyesi, 1920’de Milli Güçlerin eline geçer geçmez ‘Eskişehir Cer Atelyesi’ ismini alacak ve demiryolu seferberliğinde olduğu kadar ülkemizin mühendislik birikiminin oluşumunda da çok büyük işler yapacaktır. C S TRATEJİ dönemlerde demiryolları unutulmuş neredeyse paslanmaya bırakılmıştır. 7 PLANLI KALKINMA VE DEMİRYOLUNDA YAVAŞLAMA 1960 sonrası planlı kalkınma dönemlerinde de, demiryolları için öngörülen hedeflere hiçbir zaman ulaşılamamıştır. Bu planlarda, ulaştırma alt sistemleri arasında koordinasyon sağlanması hedeflense de, plan öncesi dönemin özellikleri devam ettirilerek bu koordinasyon sağlanamamış ve karayollarına yapılan yatırımlar bütün plan dönemlerinde ağırlığını korumuştur. Tüm planlarda, sanayinin artan taşıma taleplerinin yerinde ve zamanında karşılanabilmesi için demiryollarında yatırımlara, yeniden düzenlemelere ve modernizasyon çalışmalarına ağırlık verilmesi öngörülmüş olmasına rağmen hayata geçirilmemiştir ve olması gerekenin aksine demiryolu yapımına değil de karayolu yapımına ağırlık verilmiştir. Ayrıca, Türkiye'de yapılmış tek ulusal ulaştırma planı olan, ulaştırma sistemimizin iyileştirilmesi yönünde bir adım olarak görülen, karayolu ulaşım payının yüzde 72'den yüzde 36'ya düşürülmesini hedefleyen "19831993 Ulaştırma Ana Planı" da uygulanmamıştır. 1980'li yılların ortalarında ise, ülkemizde hızlı bir karayolu yapım seferberliği başlatılmış, otoyollar; GAP ve turizmden sonra ülkemizin 3. büyük projesi olarak kabul edilmiştir. Bu çerçevede 1990'li yılların ortalarına kadar otobanlar için yılda yaklaşık 2 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın bir kamu girişimciliği sempozyumuna sunduğu tebliğe göre yolcu ve yük taşımacılığının yüzde 90’ndan fazlası karayolu ile yapılırken ancak yüzde 5’ler civarında demiryolu ile yapılmaktadır. Oysa 1950’lerin ilk yarısında demiryollarımızın yük taşımacılığındaki payı yüzde 53, yolcu taşımacılığındaki payı ise yüzde 24 idi. Kuşkusuz, karayollarına dayalı bu ulaşım sistemi hem ülkemize ve hem de halkımıza çok pahalıya mal olmaktadır. Aynı tebliğde de vurgulandığı gibi, giderek artan trafik kazaları ile gündeme gelen trafik canavarı, acaba sürücüler mi, yoksa ülkemiz ulaşımını kendi çıkarlarına göre bu hale getirenler midir? İlk dönemlerin demiryolu politikası, Anadolu’nun bir ulus devlete başarıyla dönüştürülmesinde büyük pay sahibidir. Demiryolları, memleketin kalkınma mücadelesinin lokomotifi, endüstri devrimine doğru yola çıkmayı sağlayan vasıtası olmuştur. Bugünlere kalan ise, demiryolu ile medeniyetle buluşmuş pek çok yöre yanında o günleri gururla anmamızı sağlayan ve sanki o günlerden bir vasiyet gibi şu dizedir; ‘....................Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan’ İkinci Dünya Savaşı nedeniyle 1940’tan sonra yavaşlayan demiryolu inşasıyla daha sonra hiçbir iktidar ilgilenmedi. Ana ulaşım güzergahlarını demiryoluna ara ulaşım güzergahlarını ise kara yoluna göre düşünen plan unutuldu. Türkiye’yi kara yollarındaki ‘trafik canavarı’ teslim aldı… TRAFİK CANAVARI KİM? 19401950 yılları ise demiryollarında "Durgunluk Dönemi"dir. Gerçekten de onca kıtlığa, imkansızlıklara rağmen, demiryolu yapımı İkinci Dünya Savaşı'na kadar büyük bir hızla sürer. Savaş nedeniyle 1940'dan sonra yavaşlar. 19231950 yılları arasında yapılan 3.578 kilometrelik demiryolunun 3.208 kilometresi, 1940 yılına kadar tamamlanmıştır. 19501980 yılları arasında ise gelişen teknoloji ve maddi olanaklara rağmen yılda sadece ortalama 30 kilometre yeni hat yapılabilmiştir. bir şekilde kurulması vurgulanmıştır. Türkiye'nin gereksinimlerinin ve olanaklarının aleyhine veriler içeren, Türkiye’yi ulaşımda bağımlılığa, pahalılığa ve düzensizliğe iten rapor, aynen yasalaşmıştır. Marshall yardımıyla da demiryolları adeta yok sayılarak karayolu yapımına başlanmıştır. ABD'nin Marshall yardımı ile Türk ekonomisi üzerinde etkin olmaya başladığı bu dönemde ve ardından gelen tüm