Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net ir ülkede siyaset ne için yapılır, elbette ki insanı ve devleti yaşatmak için. Tıpkı Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğütlediği gibi: "Ey oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın." Siyasetin uzun yıllardır varlığına karşın Türkiye’de insanlar nedense yaşayamıyor ve siyaset uygulayıcıları tarihsel öğütlerin aksine insanları öldürüyor; altı günde yedi şehit veriliyor ve bir güne bir şehit bile sığmaz oluyor. Bu trajik sonuç bize, insanların yaşam hakkını elinden alan terörle mücadelede siyasi sorumlulukların ve askeri stratejilerin bir kez daha gözden geçirilmesi gereğini hatırlatıyor. Türkiye’de terör deyince akla ilk PKK geliyor. Bu örgüt mercek altına alındığında karmaşık olmayan ve sanılanın aksine oldukça basit bir yapısal özellik ortaya çıkıyor; örgüt başı, sözde lider kadro, arşiv, finans ve eleman kaynakları, iç ve dış destekleri, dağ kadrosu. Bu yapılanma analiz edildiğinde ise siyasi sorumluluklar, mücadele alanları ile eylem stratejileri kolaylıkla görülebiliyor. Siyasi iradenin kararsızlığı operasyonları sonuçsuz bırakıyor… C S TRATEJİ edilmeleri için gerekli hukuki olanağı vermektedir. Bu ülkeler PKK’yı terör örgütleri listesine almakla uluslararası terörle mücadele açısından kağıt üzerinde de olsa sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Ancak kararlı bir milli duruş sergileyemeyen siyasi irade bu tavrıyla terörle mücadelede alınan uluslararası kararların eyleme dönüşmesini sağlayamamaktadır. Bu bir siyasi sorumluluktur. B Mücadele trajediye dönüşebilir Türkiye uzun süredir bölücü terörle mücadele ediyor. Mücadelenin kısa sürede sonuçlanmasını beklemek de doğru bir yaklaşım olmaz. Bu mücadele sürecinin uzamasının nedenleri daha çok siyasi iradenin yeterli önlemleri almamasından kaynaklanıyor. can damarı, kalpgahı ya da komuta merkezi olarak tanımlanabilir. Düşünme ve muhakeme yeteneği olmayan ve çağımızın katil robotları kimliği taşıyan dağdakileri yöneten, yönlendiren ve silahlı güç haline getiren bu kadrolardır. Örgüt başı halen İmralı’da yatmakta olup ömür boyu hapse mahkumdur. Demokratik ceza adalet sistemi, böylesi bir cezanın dört duvar arasında çektirilmesi ve dış dünya ile irtibatın yeterince kısıtlanmasını zorunlu kılar ve bu uygulama Adalet Bakanlığı’nca hayata geçirilir. Buna karşın yasa uygulayıcıları cezaevinin zor koşullarını inanılmaz ölçüde avantaja dönüştürmüş ve örgüt başı Öcalan’a "PKK terör örgütünü avukatları aracılığıyla idare etme", olanağını sağlamıştır. Bu trajedi, "İmralı PKK’nın Yeni Karargahı" başlığıyla kitaplara bile konu olmuştur. Örgütün sözde lider kadrosuna gelince, bunlarla mücadele Dışişleri Bakanlığı’nın görev ve sorumluluğundadır. Ancak siyasi iradenin uygulayıcılarında bu teröristlerin yakalanması, iadesi ve yargılanması konusunda bir söylem ve eylem birlikteliğine bugüne kadar rastlanmamıştır. AB ülkelerindeki PKK varlığı ve faaliyetlerini kabullenen siyasi irade, AB’nin örgüte verdiği desteği ise görmezden gelmektedir. Siyasi iradenin sürdürdüğü AB’ye üyelik girişimleri ve geliştirdiği ilişkilerin boyutu ile PKK terör örgütü lider kadrosunun "siyasi mülteci" statüsüyle legalleştirilerek Avrupa’da desteklenmesi arasında çok çarpıcı bir karşıtlık ortaya çıkmaktadır. Bu karşıtlık; terörle mücadele kararlılığını sözde vurgulayan siyasi iradenin üzerine düşen sorumluluğun gereklerini özde yapmayışının açık bir göstergesidir. Hükümet sözcüsünün, "116 üst düzey örgüt mensubunun AB ülkelerinde, 166 tanesinin de Irak’ta" faaliyet gösterdiğini açıklaması ve bunu izleyen, "100 terörist Avrupa’da cirit atıyor", şeklindeki beyanı bu düşüncelerimizi doğrulamaktadır. Halbuki BM kararları ve uluslararası hukuk teröristlerin Türkiye’ye iade ARŞİV VE KAYNAKLAR SÖZDE LİDER KADRO Örgüt başı ve sözde lider kadrolar PKK terör örgütünün 1999’da yargılanmaya başlayan örgüt başının ifadesinde yer alan arşivler sağ kolu durumundaki Kod Delil adlı teröristin eliyle Suriye’de koruma altına alınmıştır. Finans kaynaklarının başında ise uyuşturucu ve silah kaçakçılığından elde edilen gelirler yer almaktadır. Ekonomiden sorumlu bakanlıklar Doğu bölgesinde terörle birlikte ortaya çıkan ve kaçağa bağlı oluşan kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına alamadığı için kaçakçılık eylemleri terörü finanse etmektedir. Avrupa’daki gurbetçilerden alınan haraçlar da ayrı bir örgütsel gelir kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dört milyondan fazla insanımızın yaşadığı Avrupa’da güçlü bir örgütlenme yapılmadığı ve gurbetçilerimizin hakları korunamadığı için örgüt baskı ve şiddet yoluyla haraç toplayarak varlığını sürdürmektedir. Roj Tv reklam gelirleri, örgütsel yayın satışları, örgüte ait şirket gelirleri, sanatçı ve iş adamlarının bağışları ve sözde sosyal organizasyonlarla PKK terör örgütünün yıllık gelir toplamının yaklaşık 500 milyon Avro’ya ulaştığı Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Ergun Saygın tarafından açıklanmıştır. Bu finansman detayları İsviçre’deki vakıf hesaplarında mevcut olmasına karşın hesap detayları ele geçirilemediği için bu para trafiğinin gerçek boyutları da ortaya çıkarılamamıştır. Örgütün eleman kaynağını büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oluşturmaktadır. Irak, İran ve Suriye vatandaşlarının oranı ise yüzde otuzu geçmemektedir. Yaşları on iki ila on beş arasında değişen bu çocukların örgüte katılarak katil robot haline gelmelerine yol açan başlıca etken, Türkiye’nin Doğu illerinde yüzyıllardır devam eden feodal ve dini yapının kırılamayışıdır. Kırılamayan aşiret ve din baskısına cehalet, yoksulluk, işsizlik ve sosyokültürel faktörler eklendiğinde dağa çıkış sürecini şekillendiren çağ dışı yapısal özellik ortaya çıkmaktadır. Demokratik, laik ve sosyal hukuk nizamının yurt sathına yayılması ve insanların insanca yaşayabilmeleri için gerekli önlemlerin alınması, arşivlerin ele geçirilerek finans kaynaklarının kurutulması bir siyasi sorumluluktur. İÇ VE DIŞ DESTEKLER PKK terör örgütü AB ülkelerince siyasi açıdan, ABD, AB ve İsrail istihbarat örgütleriyle küresel güçlere bağlı uluslararası kuruluşlarca da örgütlenme, finansman ve strateji açısından desteklenmektedir. Politik destekler, AB Adalet Divanı’nın "PKK terör örgütü değildir" kararıyla gün ışığına çıkmış, aynı kararda yer alan "Kürdistan ve azınlık" ifadeleri de siyasi desteğin somut örneklerini oluşturmuştur. Dış desteklerin koordinasyonu örgütün Avrupa siyasi cephe teşkilatı tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu cephe; bürolar, dernekler, federasyon ve konfederasyon şeklinde yapılanmış olup 1980’lerden günümüze faaliyetlerini sürdürmektedir. Dış destekler içerisinde en önemli ikinci husus ise Irak kuzeyindeki örgüt kampları ve örgüte sağlanan silah temin kolaylığıdır. ABD’nin Irak’ı işgaliyle Saddam’dan arta kalan silahların bir kısmı örgütün eline geçmiştir. PKK, halen Irak’ın kuzeyindeki Barzani bölgesinde bulunan Zap, Avaşin, Basyan ve Hakurk kamplarında Barzani