22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

kazanmaya ŞİÖ zirvelerinden... başlamıştır. Maalesef, 2000’li yıllara gelindiğinde Türkiye’nin Orta Asya politikası ÇinRus ekseni karşısında iflas etmiştir. Türkiye’de düzenlenen birçok zirveye Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden artık lider düzeyinde katılım olmamaktadır. Türkiye’nin 1990’larda ABD’nin etkisiyle bu bölgedeki liderlere yönelik muhalif hareketleri destekleme hatasında bulunması da Türkiye’nin siyaseten bölgeden dışlanmasına neden olmuştur. Andican olaylarında Özbekistan’ın tutumu Türkiye’de sert bir şekilde eleştirilmesi Türkiye’yi bölgeden uzaklaştırmıştır. Oysa Rusya ve Çin, Özbekistan’ın kendi güvenliğini sağlaması için yapacağı her şeyin meşru olacağını söyleyerek tam destek vererek arkasında durmuşlardır. Türkiye, Orta Asya politikasında bu tip hatalarını çabuk unutsa da bölge devletleri bu hataları ne unutuyorlar, ne de affediyorlar. Kerimov’un Türkiye’ye yönelik sert tutumu maalesef Türk medyasının dışında bütün dünya medyasında her gün yayınlanıyor. O halde, bölge liderlerine rağmen bölgede etkili olmak hangi diplomatik manevrayla tanımlanabilir? Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Örneğin Türkmenistan’ın yeni cumhurbaşkanı göreve gelir gelmez ülkesinin bütün enerji kaynaklarını Ankara’ya değil, Moskova’ya hediye etmiştir. Kazakistan da ayrı bir durumdur. Bugün, Türkiye, Nabucco projesi için kara kara düşünmektedir. Hatta BaküTiflisCeyhan hattı da yeterli petrol olmaması halinde tehlikeye girecektir. Sonuç olarak, 2000’li yıllarla birlikte Türkiye, Büyük Türk Dünyasını söylemini bırakmış ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni sahiplenmeye çalışmıştır. Bir yandan da Rusya ve Çin’in yürütmekte olduğu Büyük Avrasya Projesinden küçük paylar kapmak için çaba sarf etmektedir. C S TRATEJİ 15 Küba’nın uzun süre Sovyetler Birliği’nin bir Truva atı olduğu yıllarca Bağlantısızlar Hareketinde tartışıldığı örneği verilerek Türkiye’nin de ŞİÖ’ye üye olması halinde ABD ile tarihten gelen kader birliği, ittifak ilişkisi ve diğer ilişkilerinin de tıpkı Küba gibi algılanacağı ve özellikle Özbekistan gibi kimi üyeler tarafından belki de Truva Atı iddiaları gündeme getirileceği vurgulanmaktadır. Dolaysıyla, Türkiye ve İran gibi ülkelerin ŞİÖ çatısı altında bir şekilde bulunması Pekin’de tartışılmaktadır. Çinli uzmanların görüşlerine katılmak mümkün değil. Zira Çin’in Kore Savaşı’nın baş sorumlusu ABD ile olan yakın ilişkileri göz önüne alındığında Türkiye, Kore Savaşı veya Soğuk Savaş dinamikleri açısından eleştirilmesi büyük haksızlıktır. Ancak bu Türkiye açısından gerçeği değiştirmiyor. Sonuç olarak, ŞİÖ’yü Çin ve Rusya yönetir. NATO nasıl Amerikan çıkarlarına hizmet ediyorsa, ŞİÖ de Çin ve Rusya’nın çıkarlarına hizmet eder. Asla, bu iki ülkenin ulusal çıkarları aleyhine hareket etmez ve dış politika hedeflerine hizmet eder. O halde, Türkiye’nin Çin ve Rusya ile hangi düzlemde ortak çıkarları var diye bakmak lazımdır. ŞİÖ’nün terörizm algılamasına bakıldığında kendi terör örgütleri listesi içerisinde Çeçenler ve Uygurlar başı çekmektedir. Terörizmle mücadele baş görevi olan ŞİÖ ile işbirliği yapmak için ŞİÖ’nün bölgesel güvenlik temelli ilkelerini kabul etmek gerekmektedir. Bir zamanlar, Uygur gruplarına destek veren Kazakistan bile Çin’in etkisiyle ŞİÖ tarafından bu politikasından vazgeçirilmiştir. Ve bir zamanlar desteklediği grupları Kazakistan terörist ilan edip Çin’le bu gruplara karşı ortak askeri tatbikatlar düzenlemiştir. ŞİÖ’nün terörist olarak kabul ettiği Çeçenler ve Uygurlar ne olacaktır? Türkiye’nin bu gruplara yönelik tavrı ne olacaktır? Rusya ve Çin, Türkiye’nin bu grupları destekleyerek toprak bütünlüklerine saygı duymadığını defalarca ŞİÖ gündemine getirmiştir. Öte yandan ŞİÖ’nün iki büyük gücü Çin ve Rusya, PKK’yı terörist bir örgüt olarak adlandırmamakta, aksine illegal siyasi bir parti olarak adlandırmaktadır. Hâl böyle olunca Türkiye ile ŞİÖ hangi alanda bütünleşecektir? PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmeyen ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasında bir mahsur görmeyen bir güvenlik örgütüyle Türkiye ne için işbirliği yapacaktır? ŞİÖ’de Çin ve Rusya gibi ABD’yi zorlayan iki dünya gücü karşısında Türkiye’nin örgütte söz sahibi olması ve ulusal çıkarları doğrultusunda adım atması düşünülemez. Hatırlanacağı üzere İran’ın ŞİÖ’de sessiz sedasız oturmayı reddetmesi yüzünden ŞİÖ tarafından sert bir şekilde uyarılmış ardından da Çin, BM’de İran aleyhinde oy kullanmıştır. Toparlamak gerekirse, Türkiye’nin ihtiyacı olan en önemli şey Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat uyguladığı ve önemli sonuçları aldığı ve etkilerinin bugüne kadar sürdüğü Bağımsız ve Milli bir Dış Politikadır. Sonuç olarak, Amerikan yağmurundan kaçarken ÇinRus dolusuna tutulmamaya dikkat etmek gerekir… Türkiye’nin ABD gölgesindeki Orta Asya politikası iflas ederken, ŞİÖ’ye üyelik gerçekleşmeyecek bir yaklaşım olarak kaldı. Türkiye’nin Çin’le birçok çelişkisi bulunuyor. Rusya, en basitinden PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyor. Karar verici iki ülke ile ilişkiler göz önüne alındığında Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği pek gerçekçi değil. bilgilendirmede bulunmakta askeri tatbikatları uluslararası gözlemciler önünde yapmaktadır. Kısacası, bölgedeki güç yapısının şekli hakkında bilgi vermektedir. Buna rağmen, karar almada ŞİÖ ya da Çin hiçbir örgüt ve bölge dışı ülkeye karar almaya ortak olma hakkını vermemektedir. ŞİÖ’de üyelik kriteri egemenlerin eşitliği kavramı yerine egemenler arasında birinci kavramı üzerine oturmuştur yani Rusya ve Çin, Tacikistan gibi diğer üyelerden daha etkilidir. Türkiye’nin bölgeye yönelik ilgisi uzun süreden beri devam etmektedir. ŞİÖ gibi girişimler Türkiye’nin Orta Asya politikasının lehine gelişmeler olmadığı açıktır. Son dönemlerde ŞİÖ ile ilgili ortaya çıkan bir takım gelişmeler aslında Türkiye’nin önündeki en büyük engelleri oluşturmaktadır. Bunlara birkaç soru kapsamında değinilecektir. 2005 yılında ŞİÖ Astana zirvesinde ABD’ye Özbekistan’daki Hanabad üssünün kapatılması konusunda çağrı yapıldığında Türkiye’nin duruşu hangi yöndeydi? Yine aynı zirvede ABD’den NATO’nun biran önce Afganistan’dan çekilmesi istendiğinde burada NATO bayrağı altında birlik bulunduran Türkiye’nin cevabı hangi yöndeydi? Kuşkusuz bu sorular daha da artırılabilir ve bu soruların cevabı Türkiye’nin ŞİÖ’deki geleceğini de belirleyecektir. 2005 ŞİÖ Astana Zirvesi Avrasya Birliği’nin kuruluşunun ilan edildiği bir zirveydi. Lakin Türkiye bu fotoğrafın dışında kaldı. Böylece, ŞİÖ, Türk Dünyası ile Türkiye arasına demir perde gibi indi. Üzülerek söylemek gerekir ki, Türkiye’nin Türk Dünyası Azerbaycan’dan ibarettir. O’nun da bir kısmı Ermeni işgali altındadır. Rusya ve Çin fiili olarak Ermenilerin Karabağ işgalini tanımakta ve ses çıkarmamaktadır. Azerbaycan’ın ŞİÖ’ye yanaşmamasının en büyük nedenlerinden birisi ŞİÖ’nün Karabağ’a yönelik duyarsızlığıdır. Oysa ŞİÖ’nün en büyük hedefi bölgesel güvenliktir ve bu bağlamda Türkmenistan ve Azerbaycan’ı üye olarak almaktır. Hiçbir zaman genişleme hedefi içinde Türkiye yer almamıştır. Türkiye’nin ŞİÖ’ye üyeliğine sadece yukarıda belirtilen bir takım nedenler engel olmamaktadır. Türkiye, NATO üyesi bir ülke olması nedeniyle eleştirilmektedir. Çinli uzmanlara göre, Kore savaşında savaştıkları bir ülke ile ve Soğuk Savaş boyunca NATO’nun Batı Asya’da ileri karakolu olan Türkiye’nin nasıl olup da bir zamanlar mücadele ettiği ülkelerle bir güvenlik çatısı altında birleşeceği merak konusunu oluşturmaktadır. Devamla, Soğuk Savaş döneminde Bağlantısızlar Hareketine üye olan TÜRKİYE’NİN ŞİÖ’DEKİ YERİ Şanghay Beşlisi Mekanizması’nın kurulmasıyla birlikte Türkiye de Avrasya’daki yeni güvenlik girişimlerine karşı sıcak bakmaya başlamış ve oluşumları yakın takip etmiştir. 1990’lı yıllarda Türkiye hemen her fırsatta Şanghay Beşlisi Mekanizması’yla ilgilendiğini dile getirmiştir. Ancak 2001’de ŞİÖ’nün kurulması Türkiye’yi bir adım daha öteye götürerek tam üyelik konusunda daha istekli hale getirmiştir. Bu aşamadan itibaren Türkiye ŞİÖ ile işbirliği yapmak istediğini daha belirgin bir şekilde ifade etmeye başlamıştır. Fakat bu işbirliği süreci daha çok tam üyelik altında biraz da ABD, AB ve NATO’dan kaynaklanan hayal kırıklıklarının da etkisiyle gündeme gelmiştir. Türkiye’nin ŞİÖ ile işbirliği arayışı hâlihazırda ŞİÖ’nün temel güvenlik mantığına uygundur. Zira ŞİÖ kuruluş antlaşması ŞİÖ’nün bütün ülkeler ve uluslararası örgütlerle işbirliğine açık olduğunu bildirmektedir. Ama bu işbirliği Avrasya coğrafyasında ortak hamleden çok istişare niteliğindedir. Yani, ŞİÖ, Avrasya coğrafyasındaki faaliyetleri hakkında ve yapacakları hakkında Notlar: * Daha geniş bilgi için Barış ADIBELLİ’NİN "Büyük Avrasya Projesi, Çin’in Avrasya Stratejisi, Osmanlıdan Günümüze TürkÇin İlişkileri, Stratejik Kuşatma ve Doğu Türkistan" isimli kitaplarına bakılabilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear