Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C S dahi sokulmadı… TRATEJİ 13 olasılığı kalmadı gibi bir hukukçu olan Medvedev’in Putin tarafından "halef" olarak benimsenmesi, Putin’in Rusya için arzuladığı yolu temsil ediyor. Bu yol, ‘aydınlanmış otoriter iktidar’ yoludur. Putin’e göre Rusya’nın bir süpergüç olabilmesi için önümüzdeki dönemde önemli atılımlarda bulunması gerekiyor. Bu atılımı gerçekleştirebilmek için ise, en önemli mesele, Rus ekonomisinin yapısının değişmesidir. İkinci önemli mesele de, siyasi kurumsallaşma ve sağlam demokrasi için temelin atılmasıdır. Başbakan birinci yardımcısı olarak birkaç alandaki kalkınma projelerinden sorumlu olan Medvedev, seçim programını planlanan gelişme hamlesi çerçevesinde açıkladı. Hem ekonomi hem siyasi yapı konusunda liberal mesajlar veren Medvedev, en azından ekonomik alanda Putin döneminde yapılan liberal reformların devam edeceğini gösteriyor. Ne var ki Rus yönetimi, siyasi serbestleşme için daha vaktin gelmediği kanısındadır. 1990’lı yıllarda istismar edilen siyasi serbestleşme dönemini geride bırakmış olan Rusya, demokratikleşme konusuna şu anda sadece teorik olarak iyimser yaklaşıyor. Putin ve Medvedev... MUHALEFET Seçimlere sadece "sözde" liberal aday Andrey Bogdanov’un katılmasına izin verilmiş olması, diğer önemli bir göstergedir. Engellenen liberal siyasetçi Mihail Kasyanov’un seçimlere katılması aslında Medvedev’in seçilmesi açısından herhangi bir tehlike arz etmiyordu. Liberal oyların oranı Rusya’da en iyi tahminle yüzde 57’dir. Ama Kasyanov’un seçimlere katılmasını önleyen iktidar, bugünkü Rus siyasi hayatında Batıcı kimliğin yeri bulunmadığını gösterdi. Kremlin, Rusya’nın milli çıkarları konusunda mutabakat içinde olan siyasi güçlerin gelişmesinden yanadır. Buna göre, liberal Batıcı siyasetçilerin temsil ettiği çizgi bunlardan birisi değildir. Mesele sadece muhalefetin Putin’in sıkça itham ettiği gibi mali olarak ve herkesin bildiği üzere manevi olarak Batı tarafından desteklenmesi de değildir. Bütün demagojik iddialar bir tarafa bırakılırsa, paradoksal bir şekilde Rusya’nın bugünkü iktidarı, otoriter yöntemlerle Batı tipi bir toplum oluşturmanın peşindedir. Birçok demokrasi teorisyeninin belirttiği gibi, asgari milli değerler konusunda mutabakatın olmadığı bir toplumda sağlam demokrasinin olması mümkün değildir. Batı tipi toplumda, milliyetçi değerlere sahip çıkmayan siyasi güçler ancak siyasi hayatın marjinalleri olabilir. Bu husus, ABD’de de, Putin’in sistemine hayran olduğu Almanya’da da böyledir. (Putin’in ilk iktidara geldiği zaman Alman uzman Alexander Rahr’ın Putin hakkında yazdığı kitaba "Kremlin’deki Alman" ismini vermesi tesadüfi değildi) Rus iktidarı, Batıcıların savunduğu daha sınırlı milli çıkarlara sahip olan, liberal ve Batı ile uyum içerisinde olan bir Rusya’ya karşı olmakla kalmıyor. Mevcut iktidara göre böyle bir seçenek aslında yok bile. Bu bakış açısına göre, Rusya’nın böyle bir seçeneğin peşinden gitmesi, mutlaka egemenliğin kaybedilmesi, Rus doğal kaynaklarının Batı ülkeleri tarafından sömürülmesi ve muhtemelen Rusya’nın parçalanması ile sonuçlanacaktır. Rus elitinin ve halkının baskın çoğunluğu, şu anda izlenen yolun neredeyse tek mümkün olan yol olduğunu, mevcut olan alternatifin ise ancak daha radikal olabileceğini düşünmektedir. Rusya Federasyonu’nun oluşmasından beri Rusya’da yapılan seçimler de bu görüşü destekler niteliktedir. Gerçekten de, aslında Yeltsin dönemi hiç de sunulmaya çalışıldığı gibi demokratik bir dönem değildi. Bu dönem demokrasiden çok, egemenliğin şahıs ve dar grup Medvedev’in Putin’in iç ve dış politikasından ayrılması beklenmiyor. Zira bu politikaların yapıcılarından birisi de kendisi… Süper güç kimliği hedefinde bir değişiklik beklenmiyor. Putin’in eski Sovyet alanına yönelik politikalarını destekleyen Medvedev’in, bu alana yönelik daha güçlü açılımları olabilir. Ekonomiye ilgisi ve Gazprom deneyimi diğer avantajları… çıkarlarını güden "gölge" güçler tarafından paylaşıldığı bir dönemdi. O dönemde basın ve ifade özgürlüğünün de serpildiği, ancak "özgür" medyanın gölge siyasi güçlerin aracı haline dönüştüğü ve siyasi hesaplaşmalarda kullanıldığı daha baskın bir gerçeklikti. Devlet kurumlarının son derece zayıfladığı, ancak alternatif güç odaklarının güçlendiği bir dönemdi Yeltsin dönemi. O dönemde merkezci görüşü temsil eden Kremlin’in ve suni merkezci partilerin karşısında halkın desteğini toplayıp gerçek bir alternatif olarak ortaya çıkan liberal partiler değil, RF Komünist Partisi (KPRF) ve Jirinovskiy’nin aşırı sağcı Rusya Liberal Demokrat Partisiydi (LDPR). Yıllardır Kremlin’in komünistleri zayıflatmaya, bölmeye ve alternatif sol partiler oluşturmaya çalışmasına rağmen, bu son seçimlerin de gösterdiği gibi, oyların yaklaşık olarak yüzde 18’ini alan Gennadiy Zyuganov başkanlığındaki KPRF halen Kremlin’in tek gerçek alternatifi olarak siyasi arenada varlığını sürdürüyor. Batı basınında çok fazla yankı bulmasa da, hem Duma hem de devlet başkanlığı seçimlerinde usulsüzlük yapıldığına dair mahkemelere başvuran ve hakkını arayan yine Komünist Partisi oldu. Seçimlerde usulsüzlük yapıldığını öne süren diğer taraf da, AGİT ve AKPM gibi Batı kurumlarıdır. gözlemlenen, kontrol edilen ve yönlendirilen bir ülke olarak değil, bağımsız egemen bir güç olarak kendisini göstermek istiyor. Rus yönetimine göre, bugünkü dünyada gerçek egemen bir ülke olmanın tek yolu, dünya gücü olmaktır. Ancak böylesine stratejik bir karar vermiş olan Rusya, giderek daha fazla oranda ABD tarafından tehdit olarak algılanıyor. Medvedev döneminde, bu stratejik yönelimin devam edeceği bekleniyor. Zira Medvedev’in seçilmesiyle, Rus milli çıkarlarının tanımlanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Tam tersine Medvedev, Putin’in iç ve dış politikasının devamını sağlayacak bir lider olarak seçildi. Ayrıca Putin, kendi döneminde Medvedev’in eski Sovyet alanına yönelik Rus dış politikasının belirleyicilerinden birisi olduğunu belirtti. Medvedev döneminde de eski Sovyet alanı, Rus dış politikası açısından öncelikli olmaya devam edecektir. Bununla bağlantılı olarak Medvedev’in ilk yurtdışı gezisinin BDT ülkelerinden birine yapılması planlanıyor. Putin’in dış politikasının devamlılığını sağlayacak olan Medvedev’in seçilmeden önce yaptığı ilk "deneme" yurtdışı ziyaretini de Sırbistan’a yapması dikkat çekicidir. Sırbistan’da Medvedev’in Güney Akım boru hattı konusunda nihai anlaşma imzalaması, Putin’in başlattığı aktif "enerji diplomasisinin" sürdürüleceğini gösteriyor. 2007’de Hazar doğal gazının potansiyel transit ülkesi olarak Türkiye’nin tekrar BTC konusunda olduğu gibi Rusya ile karşı karşıya geldiği gözlendi. 2008’de Türkistan enerji kaynaklarındaki rekabetin daha da kızışması bekleniyor. Bu ortamda enerji geçişi konusunda Batı ile Rusya arasında denge kuramayan bir Türkiye, Rusya’nın gözünde, giderek daha fazla bir oranda ABD’ye doğru kayan bir ülke konumuna geliyor. Bundan dolayı Rusya, Avrupa’ya doğal gaz ihracı konusunda Türkiye’nin yerine BulgaristanYunanistan hattını tercih etmiştir. Üstelik Rusya’nın güçlenmesinden tehdit algılayan ABD, Karadeniz güvenliği konusunda Rusya ve Türkiye arasında oluşan işbirliğini, Türkiye’yi kendi yanına çekerek bozmak niyetindedir. Ancak Türkiye’yi kendi yanına çekmeye çalışırken, bunu daha çok baskı yoluyla yapmaya çalışması, önümüzdeki yıllarda ABD’yi bir geri tepmeyle karşı karşıya bırakabilir. SÜPER GÜÇ KİMLİĞİ AGİT’in gözlem misyonu ile Rusya arasında patlak veren skandalın esas sebebi, aslında sunulmaya çalışıldığı gibi, sadece (Rus siyasi sisteminin özelliklerinden dolayı) seçim usulsüzlüklerinin kaçınılmaz olması değildi. AGİT’in eski Sovyet alanında aktif seçim gözlemciliği yapması, Rusya’nın zayıf olduğu dönemde oluşan bir pratikti. Üstelik "renkli devrimlerdeki" AGİT gözlemcilerinin işlevi Rusya’yı son derece rahatsız etmişti. Rusya ve AGİT arasında yaşanan sorunlara ilişkin Putin, Rusya’ya demokrasi dersi vermenin hiç kimsenin haddi olmadığını belirtmişti. Rus yönetimi, ilke olarak, kendi topraklarında yapılan seçimlerin meşruiyetinin herhangi bir dış ülke, ülkeler veya Batı güdümündeki bir uluslararası kurum tarafından belirlenemeyeceğini bütün dünyaya göstermeye çalışıyor. Açıkçası Rusya, artık