22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Barış ADIBELLİ A.Ü. SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü badibelli@yahoo.com Rusya ve Çin’in yaklaşımları göz ardı edilmemeli… C S TRATEJİ YENİ İŞBİRLİĞİ SÜRECİ 2001 yılında, Çin, mevcut beşli mekanizmaya Özbekistan’ın da katılmasıyla Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurdu. Bölgesel güvenlik açısından ŞİÖ gerçekten büyük bir adımdı. Şanghay Beşlisi mekanizmasında ağırlık merkezi Çin oluştururken, ŞİÖ’de ise Rusya ve Çin ağırlık merkezlerini oluşturdu. Putin liderliğinde Rusya’nın giderek küresel güçte etkin bir haline gelmesi buna paralel olarak Çin’in de gelişmesini devam ettirmesi bir anda ŞİÖ’yü neredeyse küresel etkiye sahip bir güç haline getirdi. ŞİÖ’nün örgütsel anlamda küresel etkisinden belki de bahsetmek güç olabilir ama Rusya ve Çin gibi iki büyük gücün örgütün üyeleri arasında olması ister istemez örgütü küresel etkisi olan bir yapıya büründürmüştür. ŞİÖ, Şanghay Beşlisi Mekanizması’na göre daha geniş perspektif ve misyonu olan bir örgüt haline gelmiştir. ŞİÖ’nün temel misyonunu Çin "Üç Şer Kuvvetle" mücadele olarak tanımlamaktadır. Bunlar: terörizm, bölücü hareketler ve aşırıcılık (radikal dinsel hareketler) şeklinde sayılabilir. ŞİÖ, tam anlamıyla bir güç olarak ortaya çıkması 2005 Astana Zirvesi’nde ABD’ye meydan okumasıyla olmuştur. ŞİÖ 2005 Astana Zirvesi, dünya politikası açısından yeni bir başlangıcın ilanı olarak görülmüştür. kinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD ve Sovyetler Birliği’nin temel gündem maddesi istikrarlı bir dünya ve aynı zamanda ideolojik ve askeri tehditlere karşı bölgesel ve küresel kolektif güvenlik mekanizmaları oluşturmuştur. Bu bağlamda, NATO, Bağdat Paktı/CENTO, SEATO ve Varşova Paktı girişimleri bu güvenlik mekanizması arayışı için en önemli örneklerdir. Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan tek kutuplu uluslararası sistemde kolektif güvenlik mekanizmalarının özünü oluşturan iki kampın rekabeti ortadan kalkmıştır. Varşova Paktının dağılması bunun bir göstergesi olduğu gibi aynı zamanda da Soğuk Savaş sonrası NATO’nun meşruiyetini de sorgulanır hâle getirmişti. Ancak NATO, ABD tarafından ortaya atılan Yeni Dünya Düzeni kavramı içerisinde ayrılmaz bir parçası hâline getirilerek yeni dönemde meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. ABD’ye yönelik 11 Eylül terör saldırılarının ardından daha çok terörizmle mücadele eden bir örgüt hâline gelmiştir. 11 Eylül saldırılarına kadar NATO ağırlıklı olarak bölgesel çatışmalara müdahale ve sınırlı olsa da barış koruma misyonunu üstleniyordu. ABD, BM aracılığıyla NATO üzerinden tüm dünya güvenliğini ve özellikle de Avrasya’yı koruma rolüne soyunmasına Rusya ve Çin, Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurarak itiraz etti. İ Türkiye’nin ŞİÖ rüyası Soğuk Savaş’ın görünen kazananı ABD ise görünmeyeni Çin olarak kabul edilebilir. Bu süreçte kendi ülkesine sıkışıp kalan Pekin, Sovyetlerin parçalanmasıyla Orta Asya’ya açılma olanağı buldu. Soğuk Savaş sonrası Orta Asya üzerine Türkiye, Çin ve Rusya’nın TÜRK DÜNYASI MI, BOP MU? politikaları çatışmaya başladı. havzalarıyla ilgilenen ABD için olumlu bir gelişme olmamıştır. Aksine etkisizleştirilmiş Rusya’nın da giderek yeniden güç kazanması ve kendi ayağı üzerinde durması Washington’un beklemediği bir gelişme olmuştur. Çin ise Soğuk Savaş boyunca uzak kaldığı Avrasya coğrafyasına Şanghay Beşlisi Mekanizması’yla adım atmış oldu. Bilindiği üzere, Soğuk Savaş dönemi boyunca Asya bölgesinin en önemli sorunu güven artırıcı önlemleri tesis edecek, barış ve istikrarı koruyacak bir ortak güvenlik mekanizmasının bulunmayışıydı. KOLEKTİF GÜVENLİK ARAYIŞI Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni dönem beraberinde yeni tehditler ve fırsatlar getirmiştir. Avrasya coğrafyasının neredeyse büyük bir bölümünü kontrol etmekte olan Sovyetlerin ortadan kalkmasıyla yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından zengin olan bu coğrafya büyük güçlerin iştahını kabartmaya başlamıştır. Bu süreç içerisinde kendisini Soğuk Savaş’ın galibi gören ABD yönünü Avrasya’ya çevirmiştir. 1990’lar boyunca büyük çalkantılar içerisinde olan Avrasya ŞİÖ’nün iki güçlü aktörü coğrafyası, Çin, Rusya, Putin ve Hu Jintao... Tacikistan, Kazakistan ve Kırgızistan 1996’da Şanghay Beşlisi Mekanizması’nın kurulmasıyla nispeten bölgesel bir istikrara kavuşmaya başladı. Her şeyden önce bölge ülkeleri kendi aralarında başta sınır problemleri olmak üzere, sınırı aşan suçlar da dâhil olmak üzere birçok sorunlu alanda Şanghay Beşlisi Mekanizması’nı çözüm platformu olarak kullandılar. Avrasya coğrafyasında Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan kaos ortamının bölge ülkelerinin işbirliği süreci içerisinde ortadan kaldırılması hiç kuşkusuz bölgenin zengin enerji Sovyetlerin ortadan kalkmasıyla Orta Asya’daki Türk halkları da Türkiye’nin ana gündem maddesi haline gelmiştir. Yeni bağımsızlıklarını kazanan Türk cumhuriyetlerini ilk Türkiye tanımıştır. İlk kez büyük bir coğrafyada Türkçe konuşan büyük bir nüfus ve devletler ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz, bu ortam, Türkiye’nin de politikalarını etkilemiştir. Her şeyden önce Batı Bloku’nun bir üyesi olan Türkiye ister istemez Soğuk Savaş’ın galip olan tarafında yer almış, ABD kadar olmasa da kendi açısından Avrasya coğrafyasındaki Türk halklarının yaşadığı alanlarda etki sahası kurma hakkını Soğuk Savaş’ın bir ganimeti olarak kendisinde görmüştür. Ve bu hakkı Türkiye 1990’ların başında "Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Büyük Türk Dünyası" şeklinde formüle etmiştir. Türkiye’nin yakın müttefiki ABD ile bölgede birlikte hareket etmesi Türkiye’nin hızlı bir şekilde bölgeye nüfuz etmesini sağlamıştır. Çin medyasında 1990’ların ilk yarısında yapılan birçok analizde Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Büyük Türk Dünyası siyasetinin Çin için en büyük endişe kaynağını oluşturduğunu belirterek PanTürkizm tehdidinden uzun bir süre korkuyla bahsetmiştir. Kuşkusuz o dönemlerde Çin’in temel sıkıntısı, ya da korkusu Orta Asya Devletlerinin bağımsızlığını kazanması Uygur Özerk bölgesi’nin de bağımsızlığını ilan etmesine neden olacağıydı. Çinlilere göre, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Büyük Türk Dünyası sloganı Uygur Özerk Bölgesini de içine alan yeni bir siyasi coğrafyanın ortaya çıkmasının fikirsel alt yapısıydı veya bir başka deyişle ideolojisini oluşturmaktaydı. Fakat Çin’in bu endişesi 1990’ların ikinci yarısında Rusya, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan ile birlikte Şanghay Beşlisini kurmasıyla ortadan kalktı. Bu andan itibaren Çin medyasında Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Büyük Türk Dünyası siyasetinin tamamıyla saman alevi olduğu ve modasının geçtiği şeklinde değerlendirmeler çıkmaya başladı. Şüphesiz, bu gelişmelerde ABD’nin 1996’dan itibaren Türk Dünyasına yönelik kendi başına inisiyatif geliştirmeye çalışması ve Türkiye’yi dışlaması etkili olmuştur. Tam aksine Çin ise Rusya ve bölge ülkeleri ile imzaladığı işbirliği antlaşmalarıyla Avrasya coğrafyasında etkinlik
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear