Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 10 Kasım 2008/228 ST R A T E J İ c 7 Ancak "yeni" kriz, "yeni" işsizlikler getirdi. Ya şirketler zarar ediyor, bol bol işten çıkarıyorlar, ya da müthiş kâr ediyorlar, mesela petrol şirketleri… Ama "Nasılsa kriz var kimse birşey diyemez" deyip bol bol işten çıkarıyorlar. Yani listelerden silme işlemi yetmiyor işsizliği saklamaya. ödeyemiyor. Çünkü kriz var... Devlet memurları daha fazla çalışıp daha az kazanıyorlar, zira maaşları artmadığı halde petrol fiyatlarıyla bütün hayat pahalandı. Daha fazla memurun işe alınmasını istiyorlar hükümetten. Öğretmenler daha çok öğretmen, polisler daha çok polis, hemşireler daha çok hemşire istiyorlar ama, kriz var... Devletin kasaları bomboş... İmkansız! Diyeceksiniz ki, "Petrol fiyatları düştü". Doğrudur. Ama arttığı zaman 24 saatte yukarıya doğru tepki veren fiyatlar, düştüğü zaman nedense o kadar süratli tepki veremiyorlar. "Alım gücünün Cumhurbaşkanı olacağım" demişti Sarkozy. Elbette milim kıpırdama olmadı bu "alım gücü"nde. Satın alınan ürünlerin sadece bir tek kaleminde artış oldu bu dönemde! O da magazin dergileri. Nicolas ve Carla’nın Mısır’da, New York’ta resimleri satışları artırdı. Paparazziler memnun. Ama araba satışları düştü, ev satışları düştü, yiyecek satışları düştü, alım gücü düştü. Kriz var da ondan… Çevre ve enerji sorunları seçim kampanyasının en önemli konusunu teşkil etmişti. Büyük bir çevre toplantısı yapılmıştı iktidarın ilk dönemlerinde. OLMAYAN PARA BULUNDU İşte burada sosyalizm giriyor devreye! Evet yanlış duymadınız sosyalizm. Nicolas Sarkozy kapitalizmin çöküşünü engellemek için sosyalizmden ufak tefek alıntılar yapmaya başladı. Önce bankalar millileştirildi. Ne banliyöler için, ne alım gücü için, ne çevre için bulunamayan paranın yüz katı, tamı tamına 400 milyar euro, 24 saatte bankalar için bulundu. Devlet bir nevi bankalara ortak oldu olmayan kamu parasıyla. Şimdi de Sosyalistlerin iktidardayken yürürlüğe koydukları, ancak Sarkozy'nin iyi bir kapitalist olarak iptal ettiği devlet destekli iş kontratları tekrar başlıyor. Özel sektör gençleri işe alacak, maaşlarının bir kısmını devlet ödeyecek! Kapitalizmi Sosyalizm kurtaracak galiba! Hükümetin ağır toplarından Jean Louis Borloo çevre bakanı yapılmış, konunun öneminin altı çizilmişti. Toplantıdan çıkan kararlar yavaş yavaş kırpıldı; "Çevre Planı" çevrecik plancığı haline geldi. Çünkü kriz var. İşsizlik en büyük korkusuydu Fransızların seçimden önce. İşsizlik sigortasından yardım alanlar, çalışan nüfusun yüzde 9'unu oluşturuyordu ve özellikle özel sektörde çalışanlar kendilerini iş güvencesinden yoksun hissediyorlardı. Sarkozy'nin seçim kampanyası sözlerinden biri de işte bu işsizliği azaltmaktı. Sezar’ın hakkı Sezar'a, bu yüzde 9'luk oran çok kısa bire sürede yüzde 8'e indi. İstatistiklere göre işsizlik azaldı, ancak gerçekte yapılan, binlerce kişinin işsizlik listelerinden çıkarılması oldu. Çok uzun süredir işsizlik sigortasından faydalananlar, bir kalemde silindiler listelerden. İş bulduklarından değil. Christoph Hasselbach 21 Ekim 2008 misyonların azaltılması konusunda istisnalar ve özel ayrıcalıklar sağlanması için pazarlıkların devam edeceği şimdiden görülebiliyor. Avrupa Birliği Komisyonu, sanayinin tüm alanlarında zararlı gazların salınımının azaltılmasını planlıyor. Ancak her ülke ve her sektör bazı ayrıcalıklara tabi olması gerektiğini düşünüyor. Örneğin İtalya ve Almanya, otomotiv sektörü için kaygı duyuyor. Otomobil üreticilerine, çevreye daha az zarar veren araç modellerinin üretimi için zaman tanınmasını istiyorlar. Enerjisinin büyük bir bölümünü kömürden sağlayan Polonya ise termik santrallerin karbondioksit salınımı yüzünden ağır bedeller ödemesinden ve bunun da elektrik fiyatlarını arttırmasından endişe ediyor. Bazı ülkeler ise demirçelik veya çimento sanayisinde, üretim masraflarının artabileceği düşüncesi ile rekabet gücünün azalmasından kaygı duyuyor. Bu noktada elbette bir dengenin sağlanması gerekiyor. Zaten Almanya Çevre Bakanı Sigmar Gabriel de Avrupa Birliği’nin zengin ve fakir üyeleri ile bir anlamda dünyayı yansıttığını, bu dengeyi üye ülkeler arasında sağlayamayacaklarsa, dünyada nasıl sağlayacakları sorusunu ortaya attı. Ancak aynı bakan, Almanya’nın çıkarları söz konusu olduğunda, daha E Deutsche Welle: ‘İklim korumada çıkar çatışması’ vurdumduymaz bir tavır sergileyebiliyor. Nitekim Gabriel, Avrupa Birliği standartlarına uygun yeni otomobil modelleri 2012 yerine 2015 yılında piyasaya çıkarsa, bunun iklimlere zararı olmayacağını söyledi. Alman Çevre Bakanı Gabriel’in otomotiv sektörünü korumaya çalışması ise bugüne kadar savunduğu ‘Avrupa Birliği küresel ısınma ile mücadelede öncü bir rol üstlenmeli’ düşüncesi ile bağdaşmıyor. Ülkelerin veya sektörün yaşadığı kaygı bir yere kadar anlaşılabilir. Fakat bu kaygılar yüzünden bazı istisnalar yapılması, konan hedefleri de bulanıklaştırabilir. Daha son söz söylenmedi. İtalya’nın iklim paketini veto etme tehditi de görüşmelerin bir taktiği olarak algılanabilir. Ama Aralık ayına da çok fazla zaman kalmadı. Aralık’ta sadece Avrupa Birliği nihai uzlaşmaya varmayacak, aynı zamanda Polonya’da Uluslararası İklim Konferansı gerçekleştirilecek. Eğer Avrupa Birliği, o tarihe kadar tek ses olmayı başaramazsa, konferansa katılmayı iptal edebilir.