Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 10 Kasım 2008/228 ST R A T E J İ c 13 olduğu gerçeğini medya ve hükümet göz ardı etmektedir. Terör eğer bir ulusal güvenlik sorunu ise de bununla mücadele etmek görevi hükümete düşen bir sorumluluktur. Milli Güvenlik Kurulu tavsiye kararları çerçevesinde ulusal güvenlik siyasetini ortaya koyması gereken de hükümettir. Hükümetin de artık bu sorumluluğu taşımaktan uzak olduğunu yazan ve çizen ulusal bir medya da ortalıkta görülmemektedir. Türkiye’de demokrasi ve insan haklarından bahsedenlerin terörle mücadele adına verdiğimiz binlerce şehidin yaşam hakkından bahsetmeyişi de ne tür tehditlerle karşı karşıya olduğumuz açıkça göstermektedir. suçla mücadelede büyük Terörle Mücadele bir eksiklik olup bu Yüksek Kurulu düzenlemeyle mevcut Toplantısı... sorunlar da çözülmüş olacaktır. Aynı düşüncelerden hareketle, suç ve suçlu araştırılmasında, yurt içi ve yurt dışı operasyonel faaliyetlerin organizasyonunda bu bakanlık ön plana çıkarılmak suretiyle devletin ulusal güvenliğini ilgilendiren konularda ulusal bir yapılanma sağlanabilir ve devletin kriminal alandaki uluslararası ilişkilerini bir merkezde toplamak suretiyle yurt dışında etkinlik arttırılabilir. Aynı bakanlık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulusal güvenlikle ilgili tek yetkili makamı olarak diğer kurum ve kuruluşların faaliyetlerini koordine edebilir ve özellikle Milli Güvenlik Kurulu’nun aldığı tavsiye kararlarını hükümet adına eyleme dönüştürebilir. Gecikmiş bir tedbir olsa da bu yaklaşımlarla, böylesi bir bakanlığın ulusal güvenlikteki önemli bir laik demokratik sosyal hukuk yapısını açığı ortadan kaldırabileceğini göz ardı tehdit eder bir hale gelmiştir. etmemekte fayda olacağı Bu anlayışta olan bir siyasi iradeden düşünülmektedir. bölücü teröre karşı etkili bir eyleme Türkiye’nin terör sorunu bir iç güvenlik sorunu değil, milli güvenlik sorunu özellikleri gösteriyor. Alınacak önlemlerin de 30 yıllık deneyimler ışığında buna göre alınması gerekiyor. Tüm kurumların birlik içinde terörle topyekün mücadele etmesi isteniyorsa Milli Güvenlik Bakanlığı kurulmalı. Demokratik sistemimizde ülke yönetimi siyasetin elindedir ve bu siyasetin görevi, Türk milletini rahat huzur ve güvenlik içerisinde yaşatmaktır. Terör, eğer bir iç güvenlik sorunu ise bununla mücadele etmek görevi İçişleri Bakanlığı’na düşen bir görevdir ve bu bakanlığın yasalarla belirlenmiş görevini yapamaz bir duruma düşmüş SÖZÜN BİTTİĞİ YER HÜKÜMETİN GÖRÜNEN TAVRI Altı yıldır tek başına iktidar olan mevcut siyasi iradenin teröre bakışı siyasi çözüm çizgisindedir. Otuz yıldır süregelen teröre karşı siyasi çözüm arayışına girmek, terör örgütünün taleplerini anayasal demokratik sistem içerisinde karşılamaya çalışmak anlamına gelir. Ancak siyasi irade ülkemizdeki terörün ardında ABD, AB ve İsrail olduğunu ve terörün siyasi hedefinin devletin üniter yapısını parçalamak olduğu gerçeğini unutmuş gözükmektedir. Siyasi irade, böylesi özellikteki bir teröre siyasi çözüm olmayacağını, böylesi bir çözüm şeklinin bu demokratik ve anayasal düzende bulunmadığı gerçeğini görmekten de kaçınmaktadır. Teröre karşı güvenlik güçlerinin elini zayıflatan bu siyasi yaklaşımdır; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun çıkarılmasıyla polis ve jandarmanın önleyici kolluk gücü kırılmıştır. Ulusal güvenliğe yönelik tehditlere karşı benzer bir yaklaşım da Özal döneminde gerçekleşmiştir; Hıyaneti Vataniye Kanunu’nun kaldırılması ve yerine çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu’nda cebir ve şiddet içermeyen irticanın suç sayılmayarak laik demokratik sistemin iç ve dış tehditlere açık hale getirilmesi trajik örneklerdir. Dolayısıyla bugün karşımızda duran gerçek şudur; mevcut siyasi iradenin eylem ve söylemleri, devletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğü ile cumhuriyetin geçilmesini beklemek olanaksız gibi görülmektedir. Otuz yıllık terör için hala yeni yol haritalarından bahsedilmesi, hala devletin kurumlarında yapısal düzenlemelerden bahsedilmesi, bu düşüncelerimizi doğrular niteliktedir. Peki, ne Başbuğ, Bakanlar Kurulu’na terörü anlattı. olacaktır? SORUMLULUK SİYASETİN Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadele etmek gibi yasal bir görevi bulunmamaktadır. TSK, mevcut yasalar gereği polis ve jandarmanın üstesinden gelemediği olaylarda takviye bir güçtür ve görevi her olayla ayrı ayrı sınırlıdır. Türk milletinin ve devletinin varlığı ve bekasına yönelik tehditler dış ülkelerden geliyorsa, bu tehditlerin yok edilmesi için TSK’yi sınır ötesine göndermek görevi de bir hükümet sorumluluğudur; TBMM’den millet adına alacağı yetkiyle siyasi bir hedefi olan harekâtı başlatmak Başbakan ve Bakanlar Kuruluna düşen bir görevdir. Demokratik sistemde kurum ve kuruluşların yasa ile belirlenmiş görevleri ortada durur iken terörle mücadelede TSK’yi bir zaaf içerisinde göstermeye çalışmanın hukuki ve ahlaki hiçbir yönü yoktur. Bu gidişat, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin üniter ve laik yapısını ağır ve yakın bir tehdit altında olduğunu apaçık göstermektedir. Mevcut siyasi iradenin tehdidi yok etmesi gerekirken, cumhuriyetin tüm kurum ve kuruluşlarını tehdide açık hale getirdiği ortadır. Buna karşın, Türkiye’de cumhuriyete ve devletin üniter yapısına sahip çıktıklarını kamuoyuna ifade eden siyasi partiler vardır. Türkiye’de demokratik ve laik sosyal hukuk devletine sahip çıktıklarını ve çıkacaklarını yıllardır söyleyen sivil toplum örgütleri vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin emanet edildiği bir Türk Gençliği ve bu gençliği eğitim ve öğrenim gördüğü üniversiteler vardır. Türk yurdunu ve cumhuriyetini, Türk milletini korumak ve kollamaya yemin etmiş bir Türk Ordusu vardır. En nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’ne ve devletine, cumhuriyeti bize armağan eden Mustafa Kemal Atatürk’e sahip çıkan bir Türk milleti vardır. Türk milleti sahip olduğu dünyada eşi ve benzeri olmayan bu güçleriyle bağımsızlık ve hürriyetini her daim koruyacaktır, karşılaştığı engelleri de yok edecektir. Şimdi sözün bittiği yerdir, şimdi namus ve şeref üzerine edilen yeminlerin tutulacağı gündür.