Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 10 Kasım 2008/228 Fransa’nın dönem başkanlığı süresini uzatmak istiyor… Fransa lideri Sarkozy’nin ekonomik kriz ve Çek Cumhuriyeti’nin Avro bölgesinde olmaması nedeniyle dönem süresini uzatma yönündeki önerisi, ‘çekirdek AB, çevre AB’ tartışmalarını anımsattı. Paris Borsası Sarkozy ‘daimi başkan’ üm dünyayı sarsan ekonomik kriz, AB içinde, çeşitli nedenlerle üye ülkeler arasında süregelen itiş kakışlardan bir tanesini daha gözler önüne serdi. Bu seferkinde başı, çok da şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy çekiyor. Fransa’nın halen sürdürdüğü AB dönem başkanlığı görevini 1 Ocak 2009’da Çek Cumhuriyeti’ne devretmesi gerekirken Sarkozy, krizin salladığı Avro bölgesi ekonomisini bir tek kendisinin güvenli bir limana çekebileceğini iddia ederek, dönem başkanlığını uzatmanın yollarını aramaya başladı. Kendisinin başına “başkan” olarak geçeceği bir “Avro bölgesi ekonomik yönetimi” teklif etmeye hazırlanan Sarkozy, hem kendi ülkesinde hem de AB genelinde eleştiri oklarının hedefi oldu. T Dr. C. Akça ATAÇ catac@gmail.com dışındaki Çek Cumhuriyeti ve İsveç’in Akdeniz ülkesi de olmamalarından dolayı yeni kurulan Akdeniz için Birlik’e de iyi başkan olamayacaklarını iddia eden Sarkozy, hem Akdeniz hem de Avro ülkesi olan İspanya’nın 1 Ocak 2010 tarihinde dönem başkanı olmasına kadar AB’yi “ne idüğü belirsiz” ülkelerin eline bırakmamak konusunda da atıp tutarken etrafındaki dostları birer birer uzaklaşıyor. Güçlü bir ekonomik yönetime ilke olarak karşı olmayan Almanya, örneğin, bu meselenin Fransa’ya bırakılmayacak kadar ciddi olduğunu savunuyor; kendi adaylarının Lüksemburg Başbakanı ve aynı zamanda Maliye Bakanı JeanClaude Juncker olduğunu söylüyor. Bu önerinin, Lüksemburg’u yakın zamanda bir “vergi cenneti” olmakla suçlayan ve krizin nedeninin böyle vergi cennetleri olduğunu iddia eden Sarkozy’nin pek de hoşuna gitmediğini tahmin etmek zor değil. AB’DE BÖLÜNME Bu arada, Fransa’nın kendi adlarına Avro bölgesi ve Akdeniz için Birlik başkanlıklarını üstlenerek göstereceği fedakarlığı (!) takdir etmekten uzak Çek Cumhuriyeti de diğer üye ülkeleri, “böyle bir girişimi engelleyecek güçte olmadıklarını” ama “dönem başkanlıkları bölünürse AB’nin de bölüneceğini” söyleyerek uyarıyorlar. Harıl harıl 15 Kasım’daki G20’nin Kürsel Finas Zirvesi’ne hazırlanan AB Konseyi, kendi pozisyonunu belirlemek için 7 Kasım’da olağanüstü bir şekilde toplanacak, bu konudaki farklı görüşleri dinleyecek ve bir uzlaşma arayacak. Sonuç ne olursa olsun, Fransa’nın teklifi kabul edilsin veya edilmesin, Sarkozy’nin açıkça dile getirmediği ve Avrupa İşleri Bakanı JeanPierre Jouyet aracılığıyla basına sızdırdığı düşüncelerinin uzun vadede AB’nin pamuk ipliğine bağlı hassas dengelerini bozacağına hiç şüphe yok. Her şeyden önce, büyük ölçüde Slovenya hariç, yeni üye ülkelere gizliden duyulan güvensizlik açıkça masanın üstüne konmuş oldu. Büyük ve eski üye ülkelerin AB yönetimini, kendilerine hiç bir zaman bırakmayacağını düşünen yeni ve genç üye ülkelerin, henüz tam benimseyemedikleri AB idealinden soğumaları, bu durumda beklenmelidir. İkinci olarak da, Sarkozy’li Fransa’nın mutlaka geri planda tutulması gereği ortaya çıkmıştır. Dönem başkanının zamanı geldiğinde başkanlığı uzatmanın yollarını araması, “dönem başkanı olarak kalamayacaksam Avro Başkanı olayım, o da olmazsa Akdeniz Başkanı olayım” demesi AB’nin tarihinde alışık olmadığı bir durum. Sarkozy sayesinde AB, bu aralar işte bu ilki de tecrübe ediyor. Sarkozy ÇEKLER TEPKİLİ Bu girişimi Fransa’nın dönem başkanlığını fiili olarak uzatacak bir darbe olarak kabul eden Çek Başbakan Yardımcısı Alexandr Vondra “Başkanlığı Çek Cumhuriyeti’nin elinden kimse alamaz” diyerek rest çekerken Fransız Sosyalist Parti Genel Başkanı François Holland da “Ne yapalım, Sarkozy her gördüğünün başkanı olmak istiyor” diyerek durumun yarattığı tepkiyi hafifletmeye çalıştı. Lizbon Anlaşması’nın getireceği “güçlü AB Konseyi başkanlığı” anlayışı, şimdilik İrlanda referandumuna takıldı. Bu yüzden, alternatif yöntemlerle uzun süreli bir AB başkanlığı yaratma arayışı içinde olan Sarkozy’nin girişimleri, kendisinin kişiliğine duyulan güvensizlik nedeniyle, aslında Fransa’nın sürekli AB başkanlığı yapabilmesi için çevrilen bir “dümen” olarak algılanıyor. “Çek Cumhuriyeti ve ondan sonra gelecek olan dönem başkanı İsveç’in Avro kullanan üye ülkeler arasından olmaması, bu ülkeleri ekonomik kriz zamanında AB Konseyi Başkanı olarak yetersiz kılmaz mı?” sorusunu Le Monde gazetesi aracılığıyla tartışmaya açan Sarkozy, AB de durulmayan suları yine bulandırmış oldu. Maliye Bakanları düzeyinde gerçekleştirilen Avro bölgesi toplantılarının, devlet ve hükümet başkanları seviyesinde gerçekleştirilmesinin ve bu toplantıları yönetecek bir ekonomik dönem başkanlığı kurulmasının şart olduğu görüşüne katılan ülkeler olmasına rağmen, işin içinde Sarkozy’nin olması, herkesi iki kere düşünmeye zorluyor. Kapalı kapılar arkasında, Avro bölgesinin ‘Yaşasın kriz’ F Samim Akgönül / Strazburg 31 Ekim 2008 BBC’nin yorumu: ransa’da işler yolunda! Kriz Hızır gibi yetişti. Herşey kötüye gitmeye başlamıştı son aylarda. Sarkozy cumhurbaşkanı seçildikten sonra başlayan iyimser hava yavaş yavaş kayboldu. Seçmenler gene aynı popülist tuzağa düştüklerinin farkına varmışlardı. Seçim kampanyası boyunca verilen sözlerin "seçim kampanyası sözleri" olduklarının bir kez daha farkına varmışlardı. Yeni bir "banliyö planı" yapacağını söylemişti Sarkozy… Büyük şehirlerin banliyölerinde istiflenmiş göçmen asıllı gençlerin ekonomik, toplumsal, kimliksel sorunlarını çözmek için yepyeni bir "Banliyöler için Marshall Planı." Bir plan çıktı ortaya sessiz sedasız ama ödenek yokluğundan fazla bir etkisi olmadı. Artık planın finansmanının artırılmasını isteyenlere cevap kolay: Kriz var. Devlet memurları çalışma şartlarından çok şikâyetçiydi seçimden önce. Hem az kazandıklarını hem de yeterli eleman olmadığını söylüyorlardı sokaklarda. Sarkozy'nin önerisi "Daha çok çalışın, daha çok kazanın" olmuştu. Son derece sıkı olan devlet memurlarının fazla mesaî yapabilme şartlarını gevşetti. KRİZİN MEŞRUİYETİ Artık devlet memurları rahatlıkla fazla mesaî yapabiliyorlar. Ancak fazla mesaî ücretlerini devlet zamanında