Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü M akine Kimya'nın (MKEKMakine Kimya Endüstrisi Kurumu) isminin ve fonksiyonun unutulduğu sanılırken millet olarak güzel bir haber duymanın sevincini yaşadık. Makina Kimya'nın Kırıkkale’deki fabrikalarında üretilen Mehmetçik–1 isimli piyade tüfeği, 2008 yılının ilk günlerinde millet olarak bizlere sunulan iyi bir müjde oldu. Biri 3 kg, diğeri ise 3,6 kg ağırlığında iki ayrı sürümü bulunan Mehmetçik–1 piyade tüfeği gerekli testlerden geçtikten sonra muhtemelen seri üretime geçilecek. Bu sevindirici haberle birlikte, Makine Kimya'yı düşünmeye başladık... Ülkemizde askeri fabrikaların kuruluş faaliyetleri Ulu Önder Atatürk'ün Anadolu'ya geçmesiyle başlatmıştır. Milli Mücadele döneminde İstanbul’daki askeri fabrikalarda bulunan makinelerin ve görevli ustalar sayesinde Doğu Cephesi'nde Erzurum'da bir silah tamirhanesi, Garp Cephesi'nde Eskişehir'de bir top tamirhanesi, Ankara'da ise bir tüfek tamirhanesi kurulmuştur. Daha sonra Sakarya Savaşı sırasında duyulan ihtiyaç üzerine Keskin'de bir fişek imalathanesi ve Konya'da bir silah tamirhanesi açılmıştır. Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanmasından sonra tamirhanelerin ve askeri fabrikaların Anadolu'ya nakli kararlaştırılmış ve en uygun yer olarak Kızılırmak kıyılarındaki Kırık Köyü (Kırıkkale) seçilmiştir. 1921 yılında kurulan silah tamirhanesi ve Marangoz atölyelerinden sonra 1923 yılında yine Ankara'da Fişek Fabrikası, 1925 yılında Kırıkkale’de Topçu Mühimmat Fabrikası, 1926 yılında Pirinç Döküm ve Haddehanesi, 1930 yılında Anakara'da Kapsül ve İmla Fabrikası ile Kırıkkale’de Çelik Döküm Haddehanesi, 1937 yılında yine Kırıkkale’de Barut Fabrikası ile Top Fabrikası'nın Dişil Fabrikalarının temelleri atılmıştır. 1942 yılında Etimesgut’ta kurulan Uçak ve Motor Fabrikası, 1 Nisan 1950 tarihinde faaliyete geçen Makine Kimya'ya devredilmiş ve 1971 yılından sonra da burası Tekstil Makineleri Fabrikası olarak hüviyet değiştirmiştir. 19 ortaklığı ve 18 bin personeli olan Kurumun KİT statüsünden çıkarılıp, Anonim şirket statüsüne dönüştürülmesinden sonra Makine Kimya bugün 10 fabrika ve 2 işletme müdürlüğünde 6 bini aşkın personeli ile faaliyetini sürdürmektedir. Türk Ordusu’nun her çeşit silah, mühimmat, roket, harp araç ve gereç ihtiyacını karşılama görevi olan Kurum'da ayrıca piyasanın ihtiyacı olan çelik, pirinç ve elektrik sayacı da üretilmektedir. Ancak Makine Kimya'nın 'siyasi müdahalelere' maruz kalması sonucu, üretim tesisleri ile Yeni üretilen üretim stratejisi ve Mehmetçik1... Makine Kimya’nın haysiyetli hamlesi C S TRATEJİ yatırımlarından vazgeçildi ve bu yöndeki eğilimler resmi politikadan çıkarıldı. Türkiye, yabancı sermayeye denetimsiz olarak açıldı; gübre ve tarım ürünleri dahil, ithalata yönelindi; yoğun olarak dış borç alındı; NATO'ya girildi; Petrol Kanunu çıkarılarak petrol işletmeciliği devlet tekelinden çıkarıldı; KİT'lerin satılacağı açıklandı. Yasadışı ilişkiler ve karaborsayla palazlanan zenginler türedi, arazi spekülatörleri ve büyük toprak sahipleri, uluslararası şirketlerin temsilciliklerini almaya başladılar. CHP, 1947 yılında programını değiştirdi ve DemirÇelik Kombinaları, Genel Makine Fabrikası, Elektrolitik Bakır Kombinası gibi ağır sanayi projelerinden vazgeçildiğini açıkladı. MKE'nin (Makine Kimya Endüstrisi) gerçekleştirdiği ve Danimarka dahil birçok ülkeye ihraç edilen 8 kişilik yolcu uçağı üretimine son verildi." Bugün, savunma sanayi ile ilgili uluslararası gelişmeler içinde 500 yıldan fazla bir tarihe sahip olan Türkiye’nin Makine Kimya’sının isminin olmaması hem acıdır, hem düşündürücüdür. Fransızların Leo'su, Amerikalıların M1A2'si, İngilizlerin Challenger'ı, Rus'ların T90'ları, Çin'in Type'si İtalyanların Ariete'si dünya savunma sanayi pazarında aranan tank modelleri olarak isimleri geçerken neden bir Türk tankının adı bu markalar arasında geçmiyor. Neden Amerika'nın 12 Uçak gemisi varken, savunma anlamında hiçbir kaygıları olmayan İngilizlerin 2, Brezilya'nın, Fransa'nın, Hindistan’ın, İtalya’nın, Rusya'nın, İspanya'nın ve Tayland’ın uçak gemileri var iken, jeostratejik ve jeopolitik bakımdan coğrafyasının önemi 'tartışılmaz' olan Türkiye'nin neden bir tane uçak gemisi yok... Dünyada askeri araçgereç üretiminde Amerikan firmaları büyük bir üstünlük kurmuştur. Amerikan Boeing, Lockheed Martin, Northrop Grumman, şirketleri ilk 3 sırayı alırken İngiliz BAE Systems 4. ve yine Amerikan Raythenon Firması 5. sırada yer alıyor. Dünyadaki askeri malzeme ve teçhizat satışı yapan 100 şirketin 63’ü, bir kısmının ismini cismini Başkentin göbeğinde gördüğümüz Amerikan şirketleri olurken İngiltere 12 , Fransa 7 şirketle takip ediyorlar. 500 yıllık tarihi olan Makine Kimya'mızın adı maalesef bu kuruluşlar arasında yok. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) yıllık raporuna göre dünya genelinde silaha son 10 yılda 1 trilyon 200 milyar dolar para aktarıldı. Raporda Türkiye, silah alan ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Ve Türkiye kendi savunmasını karşılayacak bir kuruluşu varken, savunma harcamalarını belki de yarı yarıya karşılaması mümkün iken ne yazık ki ekonomisine darbe vurduğunu göre göre silah tüccarlarının 'samimi müşterisi' olmaya devam etmektedir. Makine Kimya'yı Türkiye'nin savunma alanındaki ihtiyaçlarını gidermesine engel olanlar, siyasi ve mali mekanizmaları da etki altına almışlar, kurumun eski teknolojiye dayalı tesis ve tezgâhlarda üretime mahkum ederek, modern savunma teknolojisinden uzak kalmasına sebep olmuşlardır. Kurum’un siyasi iradeler tarafından ciddiye alınmaması, nitelikli teknik ve idari kadroların kurumdan uzaklaşmasına sebep olmuş ve neticede Makine Kimya adeta 'atıl' durumda bir müessese durumuna düşmüştür. Makine Kimya'nın içinde bulunduğu kaynak ve teknik personel sıkıntısına rağmen, Mehmetçik1 piyade tüfeğinin prototipini üreterek gündeme gelmesi, aslında bu kurumun işçisinden en üst düzeydeki idarecisine kadar herkesin "Biz ölmedik, biz bitmedik… Buradayız" feryadıdır. Bu feryadın ardında kurumun teknik ve mali açıdan desteklenmesi halinde çok daha önemli araç ve gereçlerin yapımına damgasını vurabileceği gerçeği vardır. Makine Kimya'nın işçisiyle, memuruyla, amiriyle, Makine Kimya'nın işçisiyle, memuruyla, amiriyle, idarecisiyle gerçekleştirdiği bu 'haysiyetli hamle' başta siyasi iktidar olmak üzere Türk siyasetinde yer alan bütün unsurlar tarafından hem maddi hem de manevi anlamda desteklenmelidir. Bu yapılmazsa Mehmetçik–1 Piyade Tüfeği üretimi 'cılız bir hamle' olarak hafızalarda kalacaktır. projelerinin çağdaş olanlarla 'rekabet' gücünü yitirmesi sebebiyle Kurum 'parlak' dönemlerinden uzaklaşmıştır. Siyasi kadrolaşmanın Türk Savunma sanayisinin lokomotifi durumundaki Makine Kimya’ya bulaşması sonucunda kurum, reflekslerinden uzaklaştırılarak unutulmaya yüz tutmuştur. Bütün bunlarla birlikte Türkiye’nin Ağır Sanayi hamlesi yapmasını istemeyen güçlerin, bundan vazgeçmemize yönelik baskıları ve tacizleri de Makine Kimya'yı 'rolünden uzaklaştıran' etmenlerin başındadır. Metin Aydoğan, Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye isimli çalışmasında, Makine Kimya'nın ürettiği, hatta ihraç ettiği 8 kişilik yolcu uçağı üretimine son verilmesine kadar verilen gelişmeleri şöyle açıklar: "1945'ten sonra motor ve ağır sanayi