Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S TRATEJİ Her ülkenin ve örgütün elinde Ortadoğu’nun silahı: Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net İ ngiliz Hava Kuvvetlerinden Simon Pearson’ın 1999 yılında yazdığı "Total War2006" bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın spekülatif de denebilecek senaryosunu resmetmişti. (Total War2006, Simon Pearson, Hodder and Stoughton Yayınevi, 1999Londra). Senaryonun özelliği daha çok geleceğin tarihi olarak yazılmış olmasıydı. Küresel çatışmanın gelecekteki görünümünü, ne şekilde cereyan edeceğini, tarafların kimler olacağını konu alan kitabın tahminlerinin 2006’da oluşmaması insanlık adına bir şans. Ancak kitapta ele alınan hususların ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olabilecek sorunların belirtilerinin bugün giderek oluşması ise üzerinde durulması gereken bir olgu. Ayrıca kitabın, İslam coğrafyasını, NATO’ya karşı en az Soğuk Savaş dönemindeki eski Sovyetler Birliği kadar ciddi ve tehlikeli bir rakip olarak gösterme eğiliminde olması ise, Batının 1990’lardan itibaren dünyada yeni krizler arama peşinde olduğunun da belirtisi. Çünkü Batı, hem enerjiye muhtaç, hem de ürettiği silahları satacak pazarlara… Olası savaşta Türkiye’nin önde gelen bir aktör olacağı ve savaşan tarafların NATO ile Ortadoğu ülkeleri olması ise senaryo olarak olası bir husus. Kitapta, Rusya’nın NATO’ya karşı savaşan bir ana güç olarak öne çıkması, eser 1999’larda yazıldığı göz önüne alınırsa 1999’ların Putin öncesi Rusya’sı açısından bugünün Rusya’sının geldiği noktanın işaretlerini ve bu ülkenin giderek artan askeri gücünü, hedeflerini de büyük ölçüde öngörmüş oluyor. Yine İranİsrail çatışması ve İsrail’in İran’ın bir nükleer güç olmasını engellemek için uzun menzilli Şahab4 füzelerini İran’ın Milli Günü geçit töreninde imha etmesi de bugünkü gelinen noktanın o günlerdeki tahminini ortaya çıkarmış. Yine insanlık adına şükredebileceğiniz ve bizim açımızdan gerçekleşmemiş senaryo, İran’ın İsrail üzerinde bir nükleer bomba patlatması ve bunun nükleer bir savaşı başlatması. Bütün gerçekleşen ve gerçekleşmeyen senaryo unsurlarının hepsi bir yana, eser önemli bir askeri gelişmeyi ele almış ve bu da belli ölçülerde, prova anlamında, küçük ölçekli de olsa bir süre önce bir asimetrik savaş olarak gerçekleşti. İsrail’in 12 Temmuz 2006’de Hizbullah tarafından gafil avlanıp askeri açıdan büyük bir sürprizle karşılaşacağı çatışmanın benzeri SiHamas militanları, roketleriyle... Uzun süredir yaşanan çatışma ve gerginlikler, Ortadoğu’daki aktörleri füze ve roket teknolojisini edinmeye yöneltti. Bu kapsamda hemen hemen her ülkenin ve bölgede faaliyet gösteren örgütlerin belirli oranda füze ve roketi bulunuyor. mon Pearson’ca daha geniş açıdan ele alınıp resmedilmiş. ORTADOĞU’NUN FÜZE KAPASİTESİ Bugüne kadar topyekun ve sınırlı savaş konseptlerinde Arap ülkelerine karşı başarılı olmuş olan İsrail’in Hizbullah’la, teknolojik olanakların ve roket teknolojilerinin alabildiğine kullanıldığı asimetrik bir savaşta bir çok açıdan yenilgi denebilecek bir duruma düşmesi hem dünyayı şaşırttı, hem de İsrail’i gelecek açısından çaresiz bir konuma düşürdü. İsrail Silahlı Kuvvetleri bu savaştaki başarısızlığını itiraf etmekle kalmadı, bundan böyle benzeri bir durumda ne yaparım diye de telaşa kapıldı. Simon Pearson, savaşkurgu eserinde, aynı anda Suriye, Irak, İran, Suudi Arabistan gibi birçok Ortadoğu ülkesinin roket ve balistik füzelerle İsrail’e saldırmasını konu alıyordu. Koşulların siyasi açıdan 1999’a göre değiştiği ve böyle olası bir saldırıda artık Irak’ın aktör olamayacağı, buna karşın Hizbullah ve Hamas gibi iki ciddi aktörün ortaya çıkacağı hususu stratejik olarak olaylara gebe Ortadoğu’yu ve bilhassa Türkiye’nin yakın çevresini ne denli etkileyebileceği açısından önemli tahminleri ve spekülatif denebilecek ama aynı zamanda olası senaryoları söz konusu ediyor. Yine eserde, İslami İttifak’ın planlayıcılarının her birinin en az Batılı meslektaşları kadar yetenekli ve zeki olmaları ve ellerindeki teknolojik envanteri optimum düzeyde değerlendirebilmeleri de bundan böyle asimetrik ve topyekun savaşların erişebileceği boyutları ele alıyor. 2006 yazında yaşanan İsrailHizbullah Savaşı’nda İsrail’in baş edemediği Hizbullah’ın savaş esnasında 4500 kadar roket kullandığı söyleniyor. Bugün, Hizbullah’ın elinde hala 10.000’in üzerinde füze ve roket bulunduğu gerçeği buna, öteki Ortadoğu ülkelerinin ellerindeki roket ve balistik füzelerle, Hamas’ın elindekilerin birleşmesiyle, İsrail’in bundan böyle Ortadoğu’da kendi rızasının dışında bazı talepleri kabul ederek masa başına zorla oturtulabileceğini söz konusu etmektedir. İsrail’in yüksek teknolojili silah sistemleri, gelişmekte olan Ortadoğu ülkeleri ile Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin bizzat geliştirdikleri, ucuza satın aldıkları roketlere, nicelik açısından yenik düşmektedir. Söz konusu ülke ve örgütlerin ellerinde bugün sayısı 20.000’i aşan topçu roketi, roket ve balistik füze bulunmaktadır. Bu ülke ve örgütlerin bir kısmı İsrail ile iç içedir veya sınırdaştır. Kısa menzilli sistemleri, hedef şaşma oranı (CEP) söz konusu olmadan İsrail gibi yoğun nüfusa sahip, dar yerleşim alanlı bir ülkeye, aynı anda ateşlendiklerinde, ciddi ölçüde zarar verir. İsrail’in elindeki PACIII veya PAC4 ve Arrow 2 bataryalarının ve Hava Gücü’nün bunları tamamen engelleme olanağının olmadığı da taktik açıdan ortadadır. Gelişen silah teknolojilerine teknik, askeri ve mali açıdan ayak uyduramayan Arap ülkeleri özellikle hava gücü kurma konusunda bugüne kadar hep başarısız olmuşlardır. Nicelik ve nitelik olarak iyi uçaklara sahip bir Irak, bu gücü ABD’ye karşı hiçbir zaman kullanamamıştır. Aynı şekilde Suriye ve yine Irak ellerindeki ciddi hava gücünü İsrail’e karşı verdikleri savaşlarda kullanamadılar. Libya da 14 Nisan 1984’te Amerikan ve İngiliz F–111 ve F–14 uçaklarının hava saldırısında hava gücünü yerinden kımıldatamadı. Bu zafiyetlerini tespit eden Arap ülkelerinin bugün artık, havalanamayacak uçaklar yerine, tercihen kendi geliştirdikleri roket ve balistik füze sistemlerine ağırlık vermeye başlamaları önemli bir gelişmedir. İran’ın da üzerindeki ambargolar nedeniyle hava gücünden ziyade balistik füze sistemlerine ağırlık vermesi bir gerçek. Bütün bu ülkelere söz konusu teknolojileri siyasi, askeri ve mali nedenlerle satmaya hazır Çin, Rusya Federasyonu ve Kuzey Kore gibi ülkelerin varlığı da ayrı bir realite. Bütün bunların ışığında bugün Ortadoğu ülkeleri ciddi bir roket, balistik füze envanterine sahip olmuş durumdalar. İşte konuyu bu yönden irdelersek Ortadoğu ülkelerinin silah envanteri edinilebilen bilgilerin elverdiği ölçüde şu şekildedir; Suriye: Ortadoğu’nun en gelişmiş kimyasal silah kapasitesine sahip ülkesi olan Suriye’nin, roketler konusunda yıllardır çalışmalar yaptığı ve bu nedenle Hava Kuvvetleri’ni ihmal ettiği söylenmektedir. Elinde 100 kadar FROG7 tipi topçu roketi (70 km menzil, 435 kg. savaş başlıklı), 120 kadar 500 km menzilli ScudC füzesi, 300 km. menzilli ScudB füzesi ile SS21 SCARAB füzeleri olan Suriye’nin Kuzey Kore’den aldığı teknoloji ile daha uzun menzilli (700 km.) ScudD füzelerini ve kendi öz teknolojisiyle de 600 km. menzilli M9 (CSS6) füzelerini geliştirdiği söylenmektedir. Suriye’nin elinde TU243 (360 km. menzilli) ve Malachite (120 km. menzilli) insansız hava araçları vardır ve bunların da savaş mühimmatı taşıyabildikleri bilinen husustur. Ayrıca Suriye’nin envanterinde 450 km. menzilli 1 ton ağırlıklı savaş başlığı taşıyabilen SSN3b Sepal ve 80 km. menzilli, 513 kg. mühimmat taşıyabilen SSN2c Styx Cruise füzelerinin varlığı da bilinmektedir. İran: Ciddi bir balistik füze ve roket programı başlatmış olan İran’ın atmış olduğu adımlar önemlidir. İran’ın elinde çok çeşitli platformlar mevcuttur. Bunların başında; 150 kadar ScudC (500 km. menzilli Shahab2), 200 kadar ScudB (300 km. menzilli Shahab1), 200 kadar (150 km. menzilli CSS8s), 130 km. menzilli Mushak120, 160 km. menzilli Mushak160 gelir. Geliştirdiği yeni Ashura Balistik Füzesi(2.000 km menzilli), Fecr3 MIRV çok başlıklı füzesi, Shahab3, Shahab4 gibi füzelerinin de özellikle İsrail’i rahatlıkla vurabilecek kapasitede oldukları söylenmektedir. Geliştirdiği ve sahip olduğu çok çeşitli kısa menzilli Cruise füzelerinin yanı sıra elinde 3000 km. menzilli Rus orijinli AS15 Kent tipi Cruise füzesi olduğu söylenmektedir. Yine İran’ın envanterindeki Muhacir4 ve Muhacir6 tipi İnsansız Hava Taşıt Araçlarının savaş başlığı taşıma kapasitesi olduğu da