Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net ılın ilk günlerinde, Türkiye yine doğalgaz kesintisine uyandı. Havaların en soğuk olduğu günler olması bakımından da, İran’dan kesintinin sebebi hakkında yapılan açıklama bakımından da bir nevi "dejavu(tekerrür)" yaşanıyor. Ancak bu iki tarih arasında Boğazlar’ı ve aynı zamanda Türkiye’yi bypass eden BurgazDedeağaç hattının imzaları tamamlanmış ve Ege’nin bu yakasında da TürkiyeYunanistan arasında bir botu hattının açılış töreni düzenlenmişti. Yine de bu süreçte Türkmen gazının alımı konusunda hala anlaşma yapılmış değil ve SamsunCeyhan hattının neyle doldurulacağı meselesi de henüz açıklığa kavuşmadı. Anlaşılan enerji temininde ciddi sıkıntılar var. Ancak aynı zamanda Türkiye, doğalgazda yüzde 99, petrolde yüzde 92 oranında dışa bağımlı hale geldi. Halbuki Türkiye, TürkYunan boru hattı projesiyle "AB’nin doğalgazda dördüncü ana arteri" olacaktı. Bir taraftan en pahalı Rus gazını kullanan bir taraftan da Rusya’nın neredeyse bütün projelerinde devre dışı bırakılan Türkiye’nin, tükettiği yaklaşık 32 milyar metreküplük doğalgazın yüzde 63’ünü Rusya’dan aldığı da dikkate alınınca hesaplarda bir yanlışlık olduğu göze çarpıyor. Üstelik pazarın yüzde 60’ını ele geçiren Rusya’nın TürkmenistanTürkiye işbirliğinin önünü kesecek politikalara gitmesi de doğal bir sonuç oluyor. İran gazı kestiğinde sıvılaştırmış gaz (LNG) depolarıyla Aralık, Ocak, Şubat aylarında "voleyi vurmak" için hazır bekleyen ülkelerin kapısına "fiyatta pazarlık şansı" kalmamış çaresiz tacir mantığıyla gidildiğine göre tüketilen gazın yüzde 18’inin İran’dan karşılanıyor olması da önemli. Tüm bunlara ilaveten tedarikinde tamamen dışa bağımlı olunan doğalgaz, elektrik üretiminde kullanılıyorsa ciddi bir politika eksikliğinden bahsetmek gerekir. Ülkede kullanılan elektriğin yüzde 43.8’inin doğalgaz tüketen santrallerde üretiliyor olması, Türkiye’nin su ve kömür zengini sayıldığı diğer bilgilerle çelişik bir durum yaratıyor. Ülkeye gelen doğalgazın sadece yaklaşık yüzde 20’sinin ısınma amaçlı ancak yaklaşık yüzde 60’ının elektrik üretiminde kullanıldığı dikkate alınırsa sanayiye verilecek elektrikte de kesintilerin yaşanacağı anlaşılıyor. Üstelik elektrik üreticisi özel sektörle yapılan anlaşmada elektrik alınmadığı zaman bile alınmış gibi para ödeneceği şarta bağlanabiliyorken elektrik üretiminde kullanılacak gazın verilmemesi durumunda gaz tedarikçisi ülkenin ödemesi gereken "tazminat"ın titizlikle ele alınmamış olması düşündürücü ve aynı zamanda ağır zarara uğratıcı bir eksiklik. Enerji kaynaklarını dış politikalarının bir parçası olarak kullanan Rusya ve İran’a bu denli bağımlıyken ve doğalgaza bağımlılık plansızca tehdit edici bir boyutta ABD’yle diğer alanlarda işbirliği imkanı arttırılmaya çalışılıyorsa yeni gaz kesintileri de kapıda demektir. Enerji politikalarının belirlenmesinde ABD’nin Orta Asya ve Ortadoğu çıkarlarına uygun bir çizgi izlenecekse, hem mevcut tedarikçilerin yeni kesintileri ya da kesinti tehditleri bir tehlike yaratacaktır hem de başta Türkmen gazı için anlaşma ortamının doğması için çok daha fazla beklemek gerekecektir. Enerjide strateji yok, olmayan gazın ŞANTAJA AÇIK PİYON Türkiye için bazen, herhalde iyi niyetli bir satışı için boru hattı yapıldı… yaklaşımla, "enerjide küresel bir aktör" C S TRATEJİ Y Bağımlılık dış politikaya yansıyor Türkiye, petrole alternatif olması amacıyla doğalgaza yönelmişti dünyanın en pahalı doğalgazını kullanıyor. Tüm ülke geneline yaygınlaştırıldığı için sanayi ve DOĞALGAZ DEPOLARI konutlardaki kullanım nedeniyle büyük Türkiye dışarıdan doğalgaz alımına, SSCB ile yaptığı anlaşmadan boyutlu bağımlılık önlenemez boyuta 1984’de sonra, 1987’de başlamışsa ve bu tarihten ülke içi tüketim arttırılmışsa, varmak üzere… Gazı kontrol ederek sonra muhtemel problemlere karşı çözüm paketlerinin çoktan devreye sokulmuş Türkiye’nin ısınmasını, elektrik olması icap ederdi. Anlaşmaların ülke uygun bir biçimde üretmesini ve sanayisini kontrol altında menfaatlerine hazırlanması ya da enerji çeşitliliği ile enerji tedarikçisinde çeşitlilik yaratılması ya tutmak o kadar zor değil… da "mücbir sebep" kesintilerine TürkiyeYunanistan Doğalgaz Boru Hattı’nın açılışında Erdoğan, Karamalisle... mahkumiyetin azaltılmasında diğer bir oyuncunun varlığı hareket kabiliyetini kısıtlıyor olabilir. Ancak en az 15 yıldır enerji sorunları bakımından ülkenin gündemini meşgul eden yer altı depolarının inşası meselesinde bir sonuca ulaşılamamış olması hakkında herhalde tek bir sözcüğe bile gerek yok. Depo olmayınca yurt dışından alınan doğalgaz doğrudan tüketime veriliyor; tüketilebildiği ölçüde sorun yok ancak tüketilemeyen ve kullanılmadığı için havaya bırakılan doğalgazın parası da ödeniyor. Her nasılsa doğalgaz alım anlaşmaları "al ya da öde" şeklinde yapıldığından, "mücbir sebep" kesintilerinde tazminat alınamazken satıcı ülkenin verdiği doğal gaz kullanılamayacak olsa dahi parası ödeniyor. Yer altı depoları bu zamana kadar yapılmış olsaydı parası ödendiği halde yaz aylarında havaya giden doğalgaz, kış aylarında bir "tepki" ya da "baskı" şantajına veya en azından "mücbir sebep" kesintilerine karşı koruma oluşturabilirdi. Depo konusundaki ısrarlı çağrılara cevap, 2006’da tamamlanacağı söylenmiş olan Silivri’deki 1.6 milyar metreküplük tesis projesinden ibaret. Ancak bu kapasitedeki bir depo belki ancak bir aylık tüketimi karşılayabilecek ve ücreti ödenen ancak tüketime sunulamayan doğalgaz için çözüm oluşturamayacaktır. Tuz Gölü altına inşa edilmesi planlanan 5 milyar metreküplük tesis projesinde ise ciddi bir ilerleme kaydedilmiş görünmüyor. Anlaşmalar çekince gösterilmesi gereken maddelerine rağmen kolayca imzalanıverirken 1987’den bu yana hala daha bir yer altı depolama tesisinin kurulamamış olması, içeride bir sorunun olduğunu gösteriyor. deniliyorsa da mevcut durumda tek avantajın enerji nakil hatlarının merkezinde bulunmaktan ibaret olduğu açık. Avantaj, fırsata çevrilemediği müddetçe avantajı kendi fırsatına çevirmek isteyenler de ayrı bir tehdit oluşturacaktır. Aynı şekilde iyi değerlendirilemeyen jeopolitik konum da ülkeyi her türlü dış müdahaleye açık konuma getirir. Aslında Türkiye’nin dışarıdan daha çok "hızla büyüyen bir pazar" olarak görüldüğünün de itiraf edilmesi gerekir. Artan doğalgaz bağımlılığının, satıcı ülkelerde kendilerine alternatif satıcılarla anlaşma imzalanmasını her şekilde engelleme gayreti yarattığı da kesin. Bugün Türkiye açısından transit ülke olma potansiyelinin yarattığı üstünlük, enerji tedarikinde yaşanan yetersizlik nedeniyle bir zayıflığa dönüşmüş durumda. Üstelik dışa bağımlılığın artmasıyla yakın dönemde patlak vermesi muhtemel bir tehlikenin kapıda bekler olduğunu görülüyor.