23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ARNAVUTLUK’TA ABD Bush’un ziyareti öncesinde Arnavutluk’a gönderdiği "Bir özgürlük sevdalısı olarak, insanların özgürlüğün yararlarının farkında olduğu bir ülkeye geliyorum" şeklindeki mesaj "demokrasi" gibi "özgürlük" kavramının da niyete göre farklı anlamlara büründürülebileceğini gösteriyor. Nitekim komünizm sonrası tarihine bakıldığında "özgür" Arnavutluk’a ABD damgasının vurulduğu görülüyor. Doğu Bloku’nun yıkılma sürecinde on binlerce Arnavut Tiran’daki batılı büyükelçiliklere sığınıyor ve küçük teknelerle Adriyatik üzerinden İtalya’ya kaçıyordu. İşkodra, Draç, Elbasan, Tiran’da önüne geçilemeyen gösteriler, sokak çatışmaları, reform çığlıkları ölümü üzerine Enver Hoca’dan sistemi devralan Ramiz Alia’yı serbest seçim sözü vermek zorunda bıraktı. Doğu Avrupa’daki ilk çok partili seçimlerde seçilenler yine eski komünistler olunca bunu halk ayaklanmaları ve Batıcı yeni yönetimler izliyordu. Arnavutluk’ta da 1991 seçimlerini İşçi Partisi’nden dönüştürülen Sosyalist Parti oyların yüzde 65’ini alarak kazanmış ancak ülkedeki iktisadi çöküntü, grevler, gösteriler, gençlerin ülkeden kaçışı hükümetin istifa etmesini zorunlu kılmıştı. Amerikalarının eski komünistlerin iktidarından hoşnutsuzluğu ve muhalefete desteği 1992’de yeniden yapılan genel seçimleri, ardından da Demokratik Parti’yi iktidara, kurucusu Sali Berisha’yı da cumhurbaşkanlığına getirdi. Doğal olarak demokratikleşmenin ayrılmaz parçası olarak dikte edilen serbest pazar politikaları yani liberal ekonomi ve devlet mülklerinin özelleştirilmesi siyaseti de iktidara taşınmış oldu. ABD, komünizm sonrası taze demokrasilerde uygulamaya giriştiği "şok terapili demokrasi" çağrısını yapacak siyasileri Arnavutluk’ta da ayarlamıştı. Yarım yüzyıl süren komünist sistem artık sona ermişti; komünist parti yasadışı ilan edilmiş, ülkede reform ve özelleştirme süreci başlamıştı. Komünist döneminin mirası devlet kooperatifleri, fabrikalar ve diğer alt yapı sistemleri yıkılırken Arnavutluk, yönünü ve siyasetini tamamen ABD’ye çevirerek Amerika’yı keşfediyordu. ABD’nin "sömürge valisi" gibi davranan elçiliklerinin yol göstericiliği ve hatta ana politikaların belirlenmesindeki etkisi ihmal edilemeyecek kadar etkiliydi. ABD’nin 1991–1994 yılları arasında Tiran’da bulunan ilk elçisi William Ryerson(1) , açıkça Demokratik Partiyi destekliyor; üstelik seçim mitinglerinde Berisha’dan sonra kürsüye çıkıp demeç verebiliyordu. Ryerson döneminde, sıkı ilişkiler 236 milyon dolarlık ABD ekonomik yardımıyla ABD, yoksul Arnavutluk’ta çok etkili. Kosova’nın bağımsızlığını isteyen Washington yönetimi, Balkanlar politikasını Arnavutlar üzerine kuruyor. Geçmişte yaşanan tüm hükümet değişikliklerinde de, bu ülkedeki ABD büyükelçilerinin aktif etkisinin olduğu biliniyor. desteklenmiş, ABD’nin nüfuzu garantilenmişti. C S TRATEJİ 21 toplanmaya başlamıştı. Halbuki bu Arnavutların Rahibe Teresa’nın izinden Hıristiyanlığa döndürülmesi projesine de zarar veriyordu. Arap dünyasından gelen yatırımlar kuşkuları daha da arttırmış üstelik Berisha hükümetini "İslamcı", "diktatör" ve "Yunan ayrımcısı" olmakla suçlayan Nicolas Gage liderliğindeki Yunan lobisi Berisha aleyhine Washington’da ve Brüksel’de aktif bir faaliyete başlamıştı. Bunu, Yunanistan’ın BosnaArnavutlukKosovaTürkiye ekseninde oluşarak Avrupa içlerine doğru uzanan Müslüman Yeşil Kuşak iddiasıyla bir yandan Batı’yı etki altına alma bir yandan da Rusya ile sıkılaştırılan ilişkilerle RusyaBulgaristanSırbistanYunanistan ekseninde Ortodoks Hattı oluşturma girişiminin gözlemleneceği bir dönem izleyecektir. Yunan lobisinin çalışmaları bugün Yunanistan’ı Balkanların tamamında etkin konuma getirdiği gibi o gün de ABD’nin Arnavutluk politikasını etkiyebilmişti. Baba George Bush’un ayrıldığı Beyaz Saray’a 1993’de Clinton yerleşirken ABD’nin Arnavutluk elçisi de değişti Ryerson’un yerine Joseph Lake geldi. ABD’deki yönetim değişikliği Arnavutluk’taki ABD tutumunu etkilemiş, Berisha’ya ve Demokratlara verilen destek çekilmiş hatta insan hakları ihlalleri, Yunan azınlığa karşı yapılan ayrımcılık ve anti demokratik tutum nedeniyle Arnavutluk hükümeti suçlanmaya başlanmıştı. ‘YEŞİL KUŞAK’ TEDİRGİNLİĞİ Berisha iktidarına (19911996) son veren de gelmesine destek veren güçler olmuştu. Berisha’nın Arnavutluk’un güneyi için tehdit oluşturan Yunanistan’a karşı politikaları, Türkiye ve İslam dünyasıyla yakın ilişkiler kurması, Yugoslavya çatışmaları döneminde Müslüman Boşnakları ve Kosova Arnavutlarını desteklemesi ABD’de endişe verici bulunuyordu. Nitekim ABD’nin Soğuk Savaş sonrası yeniden yapılandırdığı Balkanlar politikası açıkça ve öncelikle İslami bir devlet oluşumu ihtimalini engellemek üzerine oturtulmuştu. Balkanların en büyük Müslüman ülkesi olan Arnavutluk’un kontrol edilebilmesi demek hem Balkanlara yayılmış Arnavutların tamamının hem de Boşnakların dengede tutulması anlamına geliyordu. Berisha’nın tutumu önceden belirlenmiş rotadan sapmalar anlamına geldiği için olduğu kadar milliyetçi ve dini unsurları beslemek suretiyle Arnavutluk’u renksiz ve kimliksiz olmaktan sonu kestirilemeyen bir mecraya doğru sürüklediği için de kaygı doğuruyordu. Gerçekten de milliyetçi ve Müslüman unsurlar Demokratik Parti etrafında YENİDEN BUSH, YENİDEN BERİSHA Aynı dönemde ortaya çıkan ve 3 milyon nüfuslu Arnavutluk’ta 2 milyon hesap sahibini evlerini, arsalarını, çiftliklerini, teklif edilen yüzde 19 oranındaki mevduat faizli yatırım için satmaya sürükleyen banker krizi tırmanmaya başlamıştı. Ocak 1997’de "bankerlik krizi" patladığında ağır bir ekonomik ve siyasi çöküntü, 1998’e kadar süren sivil kargaşa yaşandı. Devlet güçlerinin isyancılar karşısında otoritesini kaybetmesi üzerine BM Güvenlik Konseyi 28 Mart 1997 tarihli ve 1101 sayılı kararı ile Arnavutluk’a çokuluslu bir güç gönderilmesini kararlaştırdı. ABD artık açıkça muhalefete destek veriyordu. Gözlemcilerin açıkça maniple edildiğini belirttikleri seçimleri Sosyalist Parti kazandı, ABD’nin desteğini kaybetmekle siyasi gücünü de kaybeden Berisha iç savaşı önlemek için çekildi. 1997’de göreve başlayan yeni Arnavutluk elçisi Marisa Lino diğerleri gibi Arnavutluk’un kaderinin çizilmesinde aktif bir şekilde çalışıyordu. Bakanları bizzat seçtiği söylenen Lino gibi 20022004 döneminde aynı görevi üstlenen James Jeffrey(2) de Arnavutluk’un iç işlerine müdahalelerini açıkça yapabiliyor ve hatta basında yayınladığı deklarasyonlar yoluyla muhalefete dahi ABD’nin ne istediğini dikte edebiliyordu.(3) Berisha’nın ve Demokratik Parti’nin 2005’te tekrar iktidara gelmesi de ancak oğul Bush’un ABD yönetimini devralması sonrasına denk gelir. Berisha’nın Fatos Nano iktidarı döneminde Yunanistan’la kurulan –göreceli dengeli ilişkileri Yunanistan’ın saldırgan tutumundan vazgeçmemesine rağmen mümkün olduğunca sürdürme gayretini, ilk iktidarı dönemine göre Türkiye ile ilişkilerini de daha mesafeli yürütüyor olmasını ve elbetteki Afganistan’da ve Irak’ta verdiği desteği sürdürmek dâhil ABD ile yakın temasa son derece önem veriyor olmasını deneyimlerinin ürünü politikalar olarak değerlendirmek gerekir. Nitekim bu, sadece Arnavutluk’un değil ABD ve Brüksel’de kendi çıkarlarını savunacak lobiler oluşturamayan ve pazarlık gücü verecek araçlara da sahip olmayan veya bu araçları kullanamayan bütün hükümetlerin politikası oldu. Dipnotlar 1http://www.presidency.ucsb.edu/ws/index.php?pid=20159 2 Arnavutluk’ta gösterdiği başarı Jeffrey’e 2005 Mart’ında Irak koordinatörlüğüne atanma başarısı getirmişti. 3Olsi Jazexhi, ABD’nin Balkanlar Poltikası Arnavutluk Örneği, http://www.saafonline.com/haberdetay.php?haberid=2665 Bush Arnavut liderlerle...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear