Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
davasına ne kadar hizmet ettiği tartışmalı bir yüzeyi ifade etmektedir. Filistin davasının toptan yer altına çekilmesi, kronik bir iç savaşın tohumlarının atılması, Oslo sürecindeki kazanımların bırakılması, Filistin için kaotik bir dönemin başlayacağını göstermektedir. Bir de, iki Filistin olasılığı, davaya yapılacak en büyük kötülüktür. İsrail politikası, hiç kuşkusuz Filistin’de yaşanan süreçten etkilenmektedir. Şaron, başbakanken, partisi Likud’tan ayrılıp, Kadima’yı kurarak, ‘tek taraflı barış’ politikasını uygulamaya başlamıştı. İşgal altındaki topraklardan çıkartılan Yahudi yerleşimciler, dünya kamuoyunda, Şaron’un daha ılımlı bir açılım gerçekleştireceği izlenimi uyandırmıştı. Halbuki, söz konusu uygulama taktiksel bir hamleyi ifade etmekteydi. İsrail 7 milyonluk nüfusuna karşın, Batı Şeria ve Gazze’de 3.5 milyon Filistinli’nin hızla artmasından endişe ediyordu. Üstelik İsrail nüfusunun bir bölümünün Arap olması, kaygıları yoğunlaştırıyordu. Yerleşimcilerin işgal altındaki topraklardan arındırılmasıyla, İsrail’in saf bir Yahudi devletine dönüştürülmesi, Filistin’in yüksel duvarlarla tecrit altına alınması politikanın temel mantığını oluşturmaktadır. Bu noktanın bir ileri hamlesi, müzakerelerden sonuç alınmamasını öne sürerek, İsrail’in Filistin’le olan sınırlarını, işgal altındaki bir kısım toprağı kalıcı İsrail toprağına dönüştürüp, çizmesidir. Hamas’ın, 2006 Ocak ayında iktidara geldikten sonra, İsrail’i tanımama anlayışı, ‘tek taraflı barış süreci’ni uluslararası alanda meşrulaştırırken, Filistin’in bölünmüş yapısı, uygulamanın manevra alanını pekiştirmektedir. C S TRATEJİ 11 biridir. 2006 yazında ikinci Lübnan savaşında yaşananlar, Olmert’in itibarını fazlasıyla sarsmıştır. Barak’ın güvenlik eksenli imajı, İsrail hükümeti açısından önemli bir takviye durumuna gelebilir. Ehud Barak, kongre günü, kendi partisinin üyelerinden, savaş zamanı kendisine liderlik görevi verilmesini talep etmiştir. Bu talep, kendisinin seçilmesiyle karşılığını bulmuştur. Ağustos 2006’da İsrail parlamentosu Knesset’te, İkinci Lübnan Savaşı’nın ateşkesle bitirilmesi kararı tartışılırken, ana muhalefet lideri Netenyahu, bu savaşın ikinci bir raundunun mutlaka gerçekleşeceğini ifade etmişti. Öte yandan, İsrail’in Hamas’a toptan bir saldırı gerçekleştirmesi olasılığı, İsrail’in siyasal çevrelerinde yoğunlukla tartışılmaktadır. Barak, güvenlik eksenli bir liderliğin işaretlerini vermiştir. Netenyahu’yla siyasal rekabet, şiddetin dozunu arttırabilir. Bu sırada Şimon Peres, Peretz Kadima önderliğinde cumhurbaşkanı seçilmiştir. Peres seçilemesi, İsrail’de erken seçim kaçınılmaz kılıyordu. Filistin’in konumu, bu zeminde çok kritik bir duruma gelmiştir. İki devletli çözümden, iki Filistin’e doğru kayılması, üzüntü vericidir. Köktendinci yaklaşımlar, Filistin sorununu çıkmaz bir sokağa saptırmıştır. Filistin’in ulusdevlet ve yurttaşlık kavramı yerine, başka ülkelerin dinsel yaklaşımlarına, politik etkilerine sürüklenmesi, ibretlik gelişmelerdir. Kemalist yurttaşlığın, sosyolojik ulus tabanının gelişmediği noktada, işaret ettiğimiz olaylar kaçınılmazdır. Filistin’in, Arafat gibi bir siyasal önderliğe her zamankinden daha fazla gereksinimi vardır. Filistin tarafında ise iç bölünme nihayet yaşandı. Bölgesel ve küresel etkilerden kaynaklanan çıkmazlar iki devletli çözüm noktasından iki Filistinli noktaya gelindiğini ortaya koyuyor. BARAK TAKVİYELİ KOALİSYON Bu çerçevede, Kadima’nın başlattığı politikalar, yaşama geçmektedir. Ancak Kadima’nın başında Şaron yoktur. Olmert, İsrail siyasetinde karizması en tartışmalı politikacılardan Deutsche Welle: ‘Barış gücü Filistin’e huzur getirmez’ Peter Philipp 15.06.2007 amas’ın Gazze’yi ele geçinmesi ve 'İran sınırının İsrail’e dayanması' üzerine İsrail Başbakanı Ehud Olmert, bölgeye barış gücü gönderilmesini önerdi. DW editörlerinden Peter Philipp’e göre bu öneri şaşırtıcı... "Gazze’ye uluslararası barış gücü gönderilmesi önerisini, tarihi boyunca uluslararası operasyonlara hep ısrarla direniş göstermiş olan İsrail’in ortaya atmış olması oldukça düşündürücü. İsrail’in Gazze Şeridi’ne ilişkin düşüncelerini değiştirmiş olması, barışı geliştirici önlemleri desteklemek istemesinden de kaynaklanmıyor. Bu girişimin ilk eldeki amacı, Hamas’ın kaynaklarını kurutma, yani silah sevkiyatı yollarını kapatmak ve İsrail’den gönderilenler de dahil olmak üzere, El Fetih’e ise silah sağlanmasına devam etmek. Bu durumda Hamas’ın yabancı birliklerin bölgeye konuşlanmasını reddetmesi ve bunlara işgalci güç muamelesi yapacağını açıklaması şaşırtıcı olmasa gerek. İsrail’in bu yöndeki taleplerine Brüksel’den, ya da Washington’dan cidden onay vermeye kalkacak olan birileri varsa, H onlara da böyle bir şey yapmaları pek tavsiye edilmez. Gazze Şeridi, BM’ye bağlı barış gücünün görev yapmakta olduğu Güney Lübnan değil. Gazze’de bir devlet yok, dolayısıyla egemenlikten de söz edilemez. Orada açık bir iktidar mücadelesi veriliyor ve Avrupalılar ya da Amerikalıların bu çatışmaya bir güvenlik gücü olarak müdahale etmelerinin kendilerine getireceği hiçbir yarar yok. Sınırın korunması amacıyla da böyle bir operasyon anlamsız, çünkü Gazze’ye komşu olan Mısır zaten buradan silah kaçaklığı yapılmasına izin vermeyecek konumda. Aslında sadece Mısır değil, tüm Arapların, Arap Birliği’nin bu konuda önemli sorumlulukları bulunuyor. Filistin sorununu, kurulduğu günden bu yana gündeminin ilk maddesi olarak gören, Beyrut ve Riyad toplantılarında kendi barış planını ortaya atan Arap Birliği, Hamas ile El Fetih arasında alevlenen iktidar mücadelesi nedeniyle tüm bu gayretlerin başarısız kalmasına izin veremez. Bunun ötesinde, hiçbir Arap lider, Hamas’a bağlı birliklerin kontrolü altındaki bir Gazze’yi arzu etmez. Belki de Arap Ligi’nin, Gazze’ye bir acil müdahale gücü göndermesi gerekir. Zira Hamas ve El Fetih’in gözünde böyle bir birlik, Avrupalılar ve Amerikalıların oluşturacağı birliklerden daha az şüphelidir. Ancak bugüne kadar edinilen deneyimler, Arap Ligi’nin böyle bir girişimde bulunmayacağı yönünde. Kazara böyle bir şey gerçekleşirse, o zaman da İsrail’in yeniden uluslararası birlikleri reddetme pozisyonuna dönüş yapması gayet olası." Filistinde çatışan militanlar