Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Yrd. Doç. Dr. Bilgin ÇELİK DEÜ FenEdebiyat Fakültesi Tarih Bölümü on 15 yıl içinde Balkanlarda meydana gelen gelişmeler ve bu gelişmeler karşısında AB’nin tutumu dikkatle incelendiğinde başlangıçta edilgen bir pozisyonda kalan ya da kalmayı tercih eden AB’nin 2000’li yılların başından itibaren Balkanlarda konumunu giderek güçlendirdiği görülmektedir. Kosova’daki gelişmeler ışığında… C S TRATEJİ konusunda isteksiz davranması sonucunda AB ile ilişkilerin donma noktasına gelmesiydi. Bu açıdan AB’nin Balkan politikasını iki şekilde okumak mümkün görünüyor; Bir taraftan Balkanları küçük ulusdevletler şeklinde "bölerek" daha kolay "hazmedebilme" amacı taşıyan bir AB, diğer tarafta ise tüm Balkanları içine alarak "birleştirici" bir rol oynamaya çalışan AB. Eski Yugoslavya’nın dağılmasına isteyerek ya da istemeyerek katkı sağlayan AB, daha sonra tıpkı Çekoslovakya’nın iki ayrı cumhuriyete ayrılmasındaki rolü gibi, SırbistanKaradağ’ın birbirlerinden ayrılmasına yol açmıştı. Şimdi Kosova’nın bağımsızlığını destekleyerek Balkanlarda bir küçük ulusdevletin daha ortaya çıkmasına katkı sağlamaktadır. Balkanların küçük siyasal birimlere bölünmesinde rol oynayan AB, ortaya çıkan parçalı görüntüyü 2014 yılına kadar kendi bünyesi altında birleştirmeyi amaçlamaktadır. Amato komisyonunun hazırladığı "Avrupa’nın Geleceğinde Balkanlar" başlıklı rapor, bu planın en önemli göstergesidir. S YUGOSLAVYA’NIN DAĞILMASI Balkanlar, AB’nin gündemine Yugoslavya’nın parçalanma sürecine girdiği 1990’lı yılların başında girmişti. AB, Aralık 1991’de Almanya’nın bir oldubittisi ile karşı karşıya kalarak Yugoslavya’nın parçalanmasında dolaylı bir rol oynamıştı.(1) Almanya’nın Slovenya ve Hırvatistan’ı tanıması, Yugoslavya’da iç savaşın şiddetlenmesine yol açmış, bunun üzerine AB, Ocak 1992 tarihinde iki devleti tanımak durumunda kalmıştı. Özellikle Bosna Krizi sırasında AB’nin çeşitli diplomatik girişimlere rağmen Sırp saldırılarını durdurmadaki yetersizliği, Hollandalı askerlerin koruması altındaki Srebrenitsa’da yaşanan "soykırım"a seyirci kalınması AB’nin ciddi anlamda prestij kaybetmesine ve Balkan ülkeleri açısından güvenilirliğinin sorgulanmasına yol açmıştır. 1990’lı yılların ortalarından itibaren Balkanlarda çatışmaların durması üzerine AB, Balkan ülkelerini barış ve istikrarın korunması ve işbirliğinin güçlendirilmesi konusunda zorlamaya başlamıştır. Yaşanabilecek çatışmaların AB açısından yarattığı tehdidi ortadan kaldırmak ve kendi güvenliğini sağlamak için bölge ülkeleri ile diplomatik ilişkilerini yoğunlaştırmıştır. Bu dönemde AB Balkan ülkeleri için önemli bir hedef haline gelmeye başlamıştı. AB’nin kendi içinde sınırının nerede biteceği konusunda tartışmalar yaşanırken Balkan ülkeleri, "…tarihi, kültürel ve coğrafi faktörlerden yola çıkarak, kendilerini Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak göstermeye çalışmışlardır."(2) Başlangıçta Balkanlara doğru genişlemeye pek sıcak bakmayan AB, ilerleyen süre içinde özellikle stratejik nedenlerden dolayı bölgeye ilgi duymaya başlamıştır. Özellikle 2000’li yıllarda Balkanlarda barış ve istikrarın AB’nin Batı Balkanlar sorunu AB Balkanlardaki genişlemesini, önümüzdeki dönemde de sürdürmeyi planlıyor. Bu kapsamda Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde önemli rol üstlenmişti. Doğuya doğru genişleme yaklaşımı şimdilik bir iki sıkıntıya karşın BALKANLARDA ETKİNLİK yolunda gidiyor. 2007 yılının Ocak ayında Bulgaristan ve önceki on yıla göre önemli bir ilerleme sağlamış olması ve bu gelişmede Balkan ülkelerine verilen AB üyeliği perspektifinin önemli rol oynadığı ileri sürülmektedir. AB POLİTİKASI Eski Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyeti (Yugoslavya) ülkeleri Bosna–Hersek, Hırvatistan, Makedonya ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (SırbistanKaradağ) ile Arnavutluk’tan oluşan bölge, AB tarafından "Batı Balkanlar" olarak adlandırılmaktadır.(3) Balkanlarda ortaya çıkan çatışmalar ve yükselen şiddet dalgası karşısında etkisiz kalan AB, suların nispeten durulduğu 21. yüzyılın başında doğuya doğru yayılma sürecini başlatmış, eski Doğu bloğu ülkelerinin yanı sıra Balkan ülkelerinden bazılarına da tam üyelik yolunu açmıştı. Balkanlarda çatışma ve gerilimin azalmasında AB’nin doğrudan bir rolü yoktu, daha çok ABD ve NATO politikalarına destek veren ve arka planda kalan bir görüntü çizdi. Ancak son 5 yıl içinde Balkan ülkeleri için önemli bir cazibe merkezi olmaya başladı. Bunun en güzel kanıtı, etnik, kültürel ve tarihsel açıdan birbiri ile bütünleşmiş Karadağ ile Sırbistan’ın geçen yıl (Mayıs 2006) yapılan bir referandum sonrasında birbirinden ayrılmasıdır. Karadağ’da yapılan referandumda bağımsızlık kararının çıkmasının temel nedeni Sırbistan’ın Savaş Suçları Mahkemesi ile işbirliği Romanya’nın AB’ye katılması, Balkanların geleceği açısından önemli bir olay olarak kabul edilmektedir. AB’nin iki yeni üye ile Balkanlara doğru genişleme stratejisi izlemesi, içeride karşılaştığı çeşitli karşı çıkışlara rağmen küresel bir güç olma konusunda kararlı olduğu görüntüsü verme şeklinde yorumlanabilir. Ancak AB’nin küresel bir güç olup olamayacağının kanıtı, zaman ve çözüm üretebilme kapasitesi olacaktır. Bosna Krizi sırasında çözüm üretemeyen AB’nin bu konuda ciddi eleştiriler aldığı hatırlanacak olursa yeni bir kriz karşısında nasıl bir tutum takınacağı ve çözüm üretip üretemeyeceği veya ortak hareket edip edemeyeceği merak edilen temel sorulardır. AB’nin amacı, 1990’ların başındaki olumsuz imajını silerek Balkanlarda etkin bir güç olduğunu göstermektir. AB’nin Balkanlara yönelik ilk kapsamlı politika girişimi "Royaumont Süreci"dir.(4) AB'nin girişimiyle, 13 Aralık 1995’te Fransa’nın Royaumont kasabasında toplanan yirmi yedi ülke, "GüneyDoğu Avrupa’da İstikrar ve İyi Komşuluk İlişkileri Süreci" Deklarasyonunu kabul etmişlerdir. AB, Royaumont Süreci başladıktan yaklaşık bir yıl sonra, Balkan ülkelerine yönelik "Bölgesel Yaklaşım" adı altında yeni bir politika geliştirmiştir. Bölgesel yaklaşım, demokrasinin teşviki ve hukukun üstünlüğünü içeren; siyasi amaç ve ekonominin yeniden yapılandırılmasını içeren; ekonomik amaç olmak üzere iki temel amaca sahiptir. Katliam nedeniyle yaşadıkları bölgeleri terk eden Bosnalılar... Athisaari