Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 Ebru H. ŞENGÜL TUSAM Araştırmacı esengul@tusam.net zun yıllarını emperyalizmin pençesinde geçiren Latin Amerika halkı geçmişi unutmak istercesine tarihinde izine pek de rastlanmayan bir şekilde özellikle dış politikada ortak hareket etme fikrinde birleşiyor. Bu bağlamda ortaya atılan Latin Amerika Birliği fikri 2006 yılından itibaren bir ivme kazandı. Önceki dönemlerde ılımlı politikalar izleyen Latin liderlerinin bir kısmı şimdilerde daha sert politikalar tercih etmeye başladı, geri kalanların yerine ise katı politikalar güden yeni liderler geldi. İlk olarak Bolivya’da, Evo Morales 2006 seçimlerinde halkın yüzde 50’sinden fazlasının oyunu alarak Bolivya Devlet Başkanlığı’na seçildi. Morales böylece Bolivya’nın "ilk yerli devlet başkanı" olarak tarihe geçti. Morales’i iki cümleyle tanımlamak gerekirse Amerikan karşıtı ve yerli köylülerin yeni lideri denmeli. Morales bu özellikleri ile Bolivya’nın devrimci ruhunu perçinlemenin yanı sıra Latin Amerika’nın yeni lider profilini belirleyen isimlerden biri oldu. Bolivya’dan sonra Nikaragua’daki seçimlerde de sandıktan Amerikan karşıtı ve devrimci özellikleri ile bilinen bir isim, Daniel Ortega çıktı. Bu bağlamda Ortega’nın başarısını da kıtada süregelen neoliberal politikalara, özellikle de ABD’ye bir başkaldırı olarak değerlendirebiliriz. Nitekim böylece Latin Amerika’da 2006 yılında iyiden iyiye alevlenmeye başlayan antiAmerikancı fikirler ve neoliberal politikalara karşı yükselen tepkili sesler Nikaragua ve Bolivya’da meyvelerini kısa sürede vermiş oldu. Küba’nın uzun yıllardan beri süren tutumu zaten biliniyor. 45 yıldır Amerika’nın ekonomik ablukası altında olmasına karşın ABD Küba’yı alaşağı edemedi; Küba ABD’siz de mutlu ve göreceli olarak ekonomisini döndürebiliyor. Latin Amerika Birliği için çalışıyor ve yapılan atılımlarda en önde gidenlerden oluyor. Bütün bu ülkeler ve liderleri Latin Amerika ruhunu canlandırmanın ve emperyalist güçlerin etkisinden kurtulup tek vücut olmanın hayalini kuruyorlar. ABD karşıtı yönetimler yayılıyor, etkileşim artıyor… C S TRATEJİ idealini ortaya attı. Bu bankayla ülkeler Avrupa ve Amerika’daki rezervlerinden belirli bir kısmını çekerek Latin Amerika projelerini finanse edebilmeyi ve uluslararası finans tekellerine karşı bağımsızlık kazanmayı amaçlıyorlar. İşte yaşanan tüm bu gelişmeler, kıtada son dönemlerde Chavez isminin parlamasına sebep oluyor. U Latin Amerika Birliği ABD’NİN BAŞ AĞRISI Küba’nın uzun direnişinin ardından Latin Amerika, ABD karşıtı yönetimlerin birer birer artmaya başladığı bölge olarak öne çıkıyor. ABD’nin Irak’ta saplanıp kalması ve başka bölgelerle özellikle de arka bahçesiyle ilgilenememesi, avantaj oluyor. Sol yönetimler Latin Amerika’da yayılıyor. Chavez, Bolivar’ın bu birlik fikrini Chavez kendisine ilke edindi. Chavez söylemlerinde hem kendi ülkesi Venezuela’yı hem de tüm kıtayı emperyalizmden uzak tutmak istediğini ve kıta ülkelerini tek çatı altında toplamak istediğini dile getiriyor. Chavez’in, sert söylemlerinde, kıtadaki yoksulluğun, dışa bağımlılığın kısacası kötü giden her şeyin sorumlusu olarak ABD’yi göstermesi Morales başta Venezüellalılar olmak üzere bütün kıta halkını büyülemiş durumda. Chavez, Latin Amerika ülkelerinin tek başına hareket etmemesi, bir birlik altında toplanması gerektiğini sürekli vurguluyor. Bu fikrinin temellerini çoktan attı ve ALBA yani "Amerika için Bolivarcı Seçenek"i Fidel Castro ile Ortega birlikte kurdu. ALBA, ABD’nin bölgeyi sömürme çabası olarak algılanan Serbest Ticaret Antlaşması'na (FTA) bir tepki olarak doğdu. Aynı zamanda Chavez kıtanın ekonomik olarak ta bütünleşmesinde önemli adımlar atıyor. Chavez, bu bağlamda Latin Amerika’da IMF ve Dünya Bankası’na alternatif olabilecek bir "Güney Bankası" CHAVEZ DİKKAT ÇEKİYOR Son yıllarda birlik fikrinin öne çıkan liderinden biri de kuşkusuz ki Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez. Venezuela, "Chavez’den önce ve sonra" olarak değerlendirildiğinde ortaya iki farklı devlet çıkıyor. Chavez’den önce ülke Amerikan yanlısı ve Amerika’nın neoliberal politikalarına karşı gelemeyen bir ülkeydi. Ancak, bu tarz politikalar Latin Amerika ülkelerinin karakteri ile çok da örtüşmüyor aslında. "Asi topraklar" olarak nitelendirebileceğimiz Latin Amerika’nın uysal ülkesi Venezuela bu asi ruhun devamını getirmek istercesine Amerikan karşıtı bir lider seçti. Kendisini Simon Bolivar ve onun ulusal bağımsızlık ve kıta ülkelerinin bir birlik altında toplanması görüşüyle bütünleştirmiş bir lider olan Latin Amerika genelde ABD’nin arka bahçesi olarak değerlendirilir. ABD her zaman kendi sınırları dışında gücünü pekiştirme ihtiyacı hissettiğinde ilk olarak Latin Amerika’ya yönelmiştir. ABD kıta ülkelerinin bir birliktelik altına girmelerini hiçbir zaman istemedi. Amacı kıta ülkelerini birbirinden ayrı hareket etmelerini sağlayarak Amerikan emperyalizmine hizmet etmelerini sağlamaktı. Ancak geçtiğimiz senelerde Latin Amerika üzerindeki etkisini azaltarak yüzünü Irak’a çevirdi. Irak politikasının bir bakıma başarısız olmasından dolayıdır ki soluğu tekrar arka bahçesinde aldı. Bir bakıma bir güç gösterisi yapmak istedi. Bunun içinde ABD Başkanı Bush, bölgeye 8–14 Mart tarihleri arasında bir gezi gerçekleştirdi. Bu gezi Brezilya, Uruguay, Kolombiya, Guatemala, Meksika’yı içeriyordu. Bush istediğini bulamadı çünkü çoktan bölgede birlik rüzgârları esmeye başlamıştı. Zaten bu gezinin bir diğer amacı da ulusal sol hareketin ve ivme kazanan birlik hareketinin ateşli liderine ABD gücünü hissettirmekti. Bush’un bu girişimi cevapsız kalmadı. Chavez Bush’la eş zamanlı Latin Amerika gezisine çıktı. Kıtasal muhalefet çoktan başlamıştı. Chavez Bolivya ve Arjantin’de Bush karşıtı gösterilerde yer aldı. Bush’a yönelik hakarete varan sözleri popülistlik olarak değerlendirilse de yerli halk Chavez’in bu üslubunu hemen benimsemiş gibi görünüyor. Bush gezisi boyunca söylemlerinde Kendisini Amerikan karşıtı hareketin simgesi Simon Bolivar’la özdeşleştirdi. Bununla amaçladığı sempatiyi tabiî ki kazanamadı. Belki de beklediğinden fazla tepki aldı. Chavez Bush’un bölgeye dayatmak istediği politikalara karşı çok güzel hazırlanmıştı. Bush her ne kadar gittiği ülkeleri özenle seçmişse de karşısında bekli de karşı duramayacağı bir birlik hareketi gördü. YENİ İDEOLOJİ CHAVİZM Amerikan emperyalizmi kıta ülkelerinde çoğu zaman bir tehdit olarak algılandı. ABD taraftarlığının en kötü "etiket" olduğu coğrafya şüphesiz Latin Amerika. Chavez ya da diğer ABD karşıtı liderler de gücünü Latin Amerika halkının bu tutumundan alıyor. ABD’yi hedef alan söylemler tam da bu sebeple Latin