23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ Yeditepe Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bl. Hamas ve El Fetih’in yaşadığı ayrılıklar Filistin’i zor durumda bırakıyor… C S TRATEJİ RADİKALİZMİN ÇIKMAZ SOKAĞI 93’te Oslo süreci sonucunda, çeşitli aşamalardan sonra kurulan Filistin Özerk Yönetimi, Hamas’ın 2006’da iktidara gelmesinden sonra, adım adım yok olmaya doğru gitmektedir. Söz konusu yok oluşun son yıllardaki kilometre taşlarının altını çizerek, doğru bir çözümleme yapmamız gerekiyor. İsrail’in Filistin Özerk Yönetimi’nin varlığı konusundaki rahatsızlığı, özellikle sağ iktidarların bakış açısında somutlaşmaktadır. Öyle ki, İsrail’in eski başbakanı Şaron, deyim yerindeyse, Filistin yönetiminin tasfiyeye yüz tutmasında kilit bir rol oynamıştır. Şaron, 2000 Eylül ayında, Müslümanlar açısından kutsal değeri, Mekke’den sonra ikinci derecede yüksek olan Haremüşşerif’i zorla ziyaret etme girişiminde bulunmuştur. Müslümanlar, Yahudiler’in Haremüşşerif bölgesinde yer alan Mescidi Aksa ve Kubbetül Sahra’yı yıkıp, Hazreti Süleyman tapınağının yeniden kurulmasından endişe etmektedirler. Zira, Yahudilerin Kabala öğretisindeki kehanetlerden biri de budur. Şaron’un ziyaretinin ardından, İkinci İntifada süreci başlamıştır. Oslo süreci de 19871993 arasındaki Birinci İntifada’yı sona erdirmek, iki devletli çözüme doğru, Filistin’de özerk bir yönetim kurmak çerçevesinde gelişmiştir. Söz edilen tavrın ardında, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yasama meclisi konumundaki Filistin Ulusal Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler’in 1947 tarihli iki devletli çözüm kararını, 1988’de Cezayir’de sürgündeki toplantıda kabul etmesi yatmaktadır. 19 İsrail’in yeni savaşı Savaşı’yla gösterdi. Lübnan’daki Hizbullah yapılanması, İsrail’in bu bölgeden hissettiği tehdit, savaşın nedeni olarak ileri sürüldü. Ancak, İsrail, beklediği sonucu alamadı. Üstelik tarihinde ilk kez, bir savaştan galip olarak ayrılamadı. İsrail hükümeti, İsrail parlamentosu Knesset tarafından, altı çizilen savaşta suçlu olarak ilan edildi. İsrail hükümetinin sıkışık ortamında, Filistin’de Hamas’la El Fetih arasındaki iç savaş ve Hamas’la İsrail arasındaki çatışmalar adeta can simidi oldu. Kendi arasında savaşan, yönetme becerisini kaybeden bir Filistin, ‘tek taraflı barış süreci’nin hedefine ulaşmakta olduğunu ortaya koymaktadır. İsrail, Hamas’ın varlığıyla politikalarına önemli oranda meşruiyet ve dayanak sağlıyor. Hamas’ın varlığı ve iktidar olması, sorunun İsrail tarafından tek taraflı olarak ‘çözümlenmesine’ zemin hazırlıyor. DAĞILMA 2000’deki ziyaret, tekrar başa dönülmesine yol açmıştır. İkinci İntifada sürecinde, Arafat abluka altına alınmıştı. Arafat, Filistin Özerk Yönetimi, El Fetih ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün başındaydı. 2004’te Hamas’ın karizmatik liderleri Şeyh Ahmet Yasin ve ardından Abdülaziz el Rantisi İsrail’in suikastlarıyla öldürüldü. Arafat’ın aynı yılın sonuna doğru, kuşkulu ölümünün ardından, Filistin’de siyasal mekanizma dağılmaya başladı. Arafat’ın başında bulunduğu üç ayrı kurumum liderliği ayrıldı. Mahmut Abbas, Arafat’ın sağlığında kendisi tarafından fazla benimsenmese de Filistin Özerk Yönetimin başına 2005 Ocak ayında geçti. Bir yıl sonra yapılan Filistin parlamento seçimlerinde Hamas iktidara geldi. El Fetih’in, özerk yönetimde 1996’dan beri süren on yıllık iktidarı sona erdi. Hamas, hem deneyimsiz, hem de dış politikada radikalliğiyle İsrail’e avantaj sağlayacak kadar şaşkındı. Şaron’un 2005 Ağustos ayında Kadima’yı kurarak başlattığı ‘tek taraflı barış süreci’, Hamas’la pekişti. Hamas, İsrail’i tanımadığı için, sınırlar, İsrail tarafından tek yönlü, müzakeresiz çizilmeye başlandı. Şaron’un 2005 Ağustos ayında, işgal altındaki topraklardan, Yahudi yerleşimcileri zorla kopartması, uluslararası arenada, İsrail’e manevra olanağı sağladı. 2006 Temmuz’unda Şaron’un halefi Olmert, ‘tek taraflı barış süreci’nin ilk uygulama sahasını İkinci Lübnan Filistinli silahlı gruplar... Hamas’ın 1987’deki kuruluş süreci, Mısır’daki İhvanı Müslimin, Türkçesiyle Müslüman Kardeşler örgütünden esinlenilerek başlamıştır. Kısa adı İhvan olan Mısır’daki örgüt, sadece Mısır’daki siyasal İslam hareketini temsil etmemekte, ideolojik kaynağını El Ezher Üniversitesi’nden almaktadır. El Ezher, Sünni radikalizminin en önemli düşünsel kaynağıdır. Hamas’ın, İhvan’dan etkilenmesinin pratik nedeni, Gazze Şeridi’nde konuşlanması, Mısır’la sınırdaş olmasıdır. Gerçi, zaman içinde, İhvan’la da yollarını ayırmıştır. Gazze, Filistin’in, en yoksul bölgesidir. El Fetih daha çok Batı Şeria’da, Hamas, Gazze’de etkindir. Hatta, Gazze, Batılı kaynaklarca, Hamasistan olarak adlandırılmaktadır. Gazze’deki yoksulluk, devlet düzeni olmamasına isyan, El Fetih’in, dava içinde, Özerk Yönetim’den önceki yılları da kapsayan bir çerçevede, uluslararası yardımları yolsuzluk zinciriyle istismar etmesi, sosyal sorunlar, dini duyguları da kullanan Hamas’ı iktidara getirmiştir. Hamas, başarılı bir iktidar sınavı verememiş, kendi içinde bile tekil bir siyasal önderlik kuramamıştır. Filistin’deki legal Hamas’ın başı Mahmut Zahar kabinede bakan olarak görevlendirilirken, işadamı İsmail Haniye başbakan olmuş, Suriye’de sürgündeki Hamas lideri Halit Meşal ise, paramiliter Hamas kuvvetleri üzerinden, siyasal etkisini sürdürmüştür. 2006 Lübnan savaşından önce, İsrailFilistin arasındaki çatışmalar, Hamas’ın iç siyasal kırılma noktalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’deki siyasal iktidarın da yakın durduğu Meşal, kendi militanlarını harekete geçirerek, legal Hamas’ın İsrail’le uzlaşmaya varmasını engellemiştir. 2006 Lübnan Savaşı’ndan önceki çatışmalar zemininde, Filistin parlamentosu üyesi pek çok Hamas’lı tutuklanmıştır. O yüzden, Hamas tek başına iktidara gelmesine karşın, El Fetih’le Ulusal Birlik Hükümeti kurmak zorunda kalmıştır. Hamas, bununla birlikte, kendi ülkesinin içinde, ulusal birlik kuramamıştır. Devlet başkanı Abbas’a bağlı güçlerle, El Fetih militanlarıyla, sık sık çatışmalar yaşanmıştır. Hamas dahil olmak üzere, Filistin’deki siyasal grupların, ayrı ayrı paramiliter güçlere sahip olmaları, düzenli bir ordunun ve etkin bir polis gücünün kurulmasını engellemektedir. Örgütün, İsrail’i tanımama politikası, Filistin Özerk Yönetimi’nin varlık nedenini de inkar etmek anlamına gelmektedir. Filistin Özerk Yönetimi, uluslararası hukukta varlığını, Oslo sürecinden, Filistin ve İsrail’li yetkililerin imzaladığı antlaşmalardan almaktadır. İmzacı taraflardan birinin, diğerini tanımaktan vazgeçmesi, diğerine de aynı hakkı vermektedir. Bu da tam İsrail’in istediği bir sonuçtur. Hamas vurgulanan tavrıyla sadece İsrail’i tanımamakla kalmıyor, aynı zamanda, yönettiği özerk devleti de tanımamak gibi garip bir çelişkiye düşüyor. Radikalizmin dış politikadaki yansıması, kendi ulusal çıkarlarına aykırı bir zemini besliyor. Sorun da tam burada başlıyor. Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, Türkiye’nin Ortadoğu’daki yalnızlığını, laik ve demokratik bir Filistin’in aşabileceğini iddia ediyordu. Hamas, köktendinci yapısı ve siyasalarıyla, Filistin ulusal davasına hizmet etmekten çok siyasal İslam’ın hedeflerine hizmet etmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, Oslo sürecinin tamamen tasfiye edilmesi, Filistin Özerk Yönetimi’nin ortadan kaldırılması,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear