15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 C S TRATEJİ Kerkük takvimi ve tartışmaları Türkiyesiz Kerkük’te Doç. Dr. Türel YILMAZ Gazi Üniv. İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü I rak’ı demokrasi getirmek amacıyla işgal eden ve sürekli olarak Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu açıklayan ABD, bugün Irak’ın parçalanması/bölünmesi için gerekli bütün ortamı/kaosu yaratmış durumdadır. Irak’ın toprak bütünlüğü/parçalanmışlığı sadece Irak’ı ilgilendiren bir sorun olmayıp, başta Türkiye, İran ve Suriye olmak üzere bütün bölgeyi ilgilendiren bir sorun haline geldi. Bugün Irak’ın toprak bütünlüğü tartışılırken, Türkiye, İran ve Suriye’nin "güvenlik"leri tehdit altına giriyor. Bu çerçevede bir "Türkmen" şehri olan Kerkük, Irak’ın bölünmüşlüğü tartışmalarında adeta bir sembol haline geldi. Tarih boyunca bir "Türk şehri" olarak anılan Kerkük’te nüfus yapısının bugün tamamen değişmiş olduğu gözleniyor. Kerkük’ün bu yapısı sistematik olarak Irak yönetimleri tarafından değiştirilmeye/Araplaştırılmaya çalışıldı, ancak ABD işgalinden sonra ise, ABD’nin de yardımlarıyla hızlı bir şekilde Kürtleştiriliyor. Neden böyle bir politika izleniyor. Bugün Kerkük, istikrarsızlık, mezhepler arası çatışmalar ve ABD işgali ile neredeyse parçalanma ve hatta haritadan silinme noktasına gelmiş olan Irak için en önemli kırılma noktalarından birisidir. Irak Anayasası’nda belirtildiği üzere en geç bu yıl sonuna kadar Kerkük’ün kuzey Irak’ta kurulmuş olan bölgesel Kürt yönetimine bağlanıp bağlanmayacağının sorulacağı bir referandum gerçekleştirilecek. Söz konusu referandum sonucunda, bölge halkının Kürt yönetimine bağlanma isteği ortaya çıkarsa, bu sonuç, sözde Kürt devletinin sınırlarını belirleyecek ve Irak’ın bölünmüşlüğünü teyit edecektir. Kerkük’teki sürecin bu yıl tamamlanması öngörülüyor. İşleyen takvim ABD desteğiyle kentin ve bölgenin Kürt yapılanmasına bağlanmasını hedefliyor. BM belgelerinde dahi kentin Türk kimliği ortaya konurken olası bir oldu bitti, bölgeyi derinden etkileyebilir. "önce uzlaşı sonra referandum" teklifi gelmesine rağmen, bu formül fazla itibar görmediği gibi, Türk kamuoyunda da fazla gündeme gelmedi. Bu durum, Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendirmektedir. Türkiye’nin "onaylamadığı" bir çözümün bölgede geçerli olamayacağı ya da uzun süreli olamayacağı ortadadır. Başta ABD olmak üzere, bütün bölge aktörlerinin bu durumu göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Bugün Türkiye’de iç politikaya dönük çeşitli tartışmalarla gündemden düşürülmeye çalışılan Kerkük referandumu kilit bir öneme sahiptir. Kerkük bir Türk şehridir. Burada insan hakları ihlal edilerek, açık bir şekilde uluslararası hukuka aykırı davranılıyor. kadar, diğer bir ifadeyle, Osmanlı hakimiyetine girene kadar bölgeye çeşitli Türk hanedanları hükmetmişlerdir. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim döneminde 1515’te bugün kuzey Irak olarak adlandırılan bölge, Osmanlı Devleti sınırlarına dahil olmuştur ve bu tarihten itibaren de Türkmenler fiilen bölgeye yerleşmeye başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra MusulKerkük, Mondros Ateşkes Antlaşması’na rağmen, İngilizler tarafından işgal edildi ve daha sonra da buralarla birlikte bir bütün olarak Irak, İngiliz mandası altına sokuldu. 1923 Lozan Barış görüşmelerinde Misakı Milli sınırları içerisinde yer alan MusulKerkük sorunu bir çözüme kavuşturulamadı. Ardından "Haliç Konferanslar" serisinde İngiltere ve Türkiye arasındaki ikili görüşmeler gerçekleştirildi. Bundan da bir sonuç alınamayınca konu Milletler Cemiyetine havale edildi. Nihayetinde 1926 yılında İngiltere ve Türkiye arasında imzalanan bir antlaşma ile MusulKerkük Irak’a bırakıldı ve Türkiye konuya "kapandı" gözüyle baktı. Ancak, günümüze gelindiğinde ve gelişen olaylara bakıldığında konunun/sorunun "kapanmadığı" çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor. KERKÜK NEDEN TÜRK Irak Türklerinin, bugün Kerkük’ün de içinde bulunduğu topraklara gelişleri, MS 676 yılına denk düşüyor. Bu tarihte, Emevi hükümdarlarından Ubeydullah bin Ziyad Basra’ya iki bin Türk getirmişti. Büyük Selçuklu Hakanı Tuğrul Bey’in 1055 yılında Irak’a girmesi ve 15 Aralık 1055 tarihinde Bağdat’ta "Cuma hutbesi"nin kendi adına okunması ise, bugünkü Irak topraklarında 1918 yılı sonuna kadar devam edecek olan Türk varlığının, büyük oranda da egemenliğinin başlangıcı olmuştu. Büyük Selçuklu egemenliği ile başlayan bu bölgedeki Türk varlığı, zaman içinde iyice hissedilmeye başlanmıştır. Örneğin Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Erbil’de Zeynettin Küçükoğulları, Musul’da Atabeyler ve Kerkük’te Kıpçakoğulları adını taşıyan Türk Beylikleri kurulmuştu. Bundan sonra 1515 yılına ARAPLAŞTIRMADAN KÜRTLEŞTİRMEYE 1930’lu yıllardan itibaren Irak hükümetleri tarafından bölgeye yönelik olarak sistematik bir şekilde "Araplaştırma" politikası başladı. Bu politika Saddam Hüseyin’in iktidarı döneminde büyük yoğunluk kazandı. Saddam Hüseyin, Irak’taki Türklerin merkezi durumunda olan Kerkük’te, "Araplaştırma politikası"nı büyük bir hızla uygulamaya koydu. Bir tarafta güneyde yaşayan Arapları Kerkük’e yerleştirirken, Kerkük’te yaşayan Türkmenleri de göçe zorladı. Kerkük’ün adı AlTamim olarak değiştirildi. Saddam Hüseyin, kentin Türk kimliğini ortadan kaldırarak, burada yaşayan Türklerin Anadolu ile bağlarını kesmek istedi. Ayrıca, Irak hükümeti, 19751977 yılları arasında Kerkük ilinin alanını 19.543 km kareden 9.426 km kareye düşürdü. 1960’lı yılların başlarına kadar Kerkük nüfusunun yüzde 95’i Türk iken, bu rakam sistemli göç hareketleri ile ve Kerkük ilinin sınırlarının daraltılması nedenleriyle 1980’li yıllarda yüzde 75’e düştü. Başlangıçta, Araplaştırma politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde, yani ABD’nin Irak’ı işgali ile "Kürtleştirme" politikasına dönüştü. 2003 Mart ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürt peşmergelerin Kerkük’e girmeleri, Irak’taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı oldu. Peşmergeler, şehre girer girmez, tapu dairesine saldırarak, yağmaladılar. Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızla TÜRKİYE’NİN ONAYLAYACAĞI ÇÖZÜM Türk hükümetleri bu gelişmeler karşısında yıllarca "Irak’ın içişlerine karışmama" genel ilkesi çerçevesinde deyim yerindeyse seyirci kaldı. Son zamanlarda Türkiye’den referanduma ilişkin olarak Kral II. Faysal, Veliant Abdülilah Kerkük Petrol Hattı’nın açılış töreninde. (1952)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear