25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

uygulamasıyla Kürtler özel koruma görürken Türkmenlerin ise kimliklerini kaybetmeleri sağlanmak istenmiştir. MUHALİF GRUPLAR VE TÜRKMENLER Bill Clinton dönemi ABD idaresi, Irak muhalefeti tarafından Saddam’ın devrilmesine yönelik projeyi içeren yasayı 1998 yılında Kongre’de onayladı. Projeyi uygulamaya geçen ABD, Saddam sonrası Irak’ta ABD’ye bağlı olarak muhaliflerce kurulacak hükümet için Irak muhalif gruplarına yardım adı altında 100 milyon dolar verdi. Bu bağlamda ABD, Irak muhalif gruplarının koordineli çalışmalarını sağlamak için 1999 yılından 2003 yılının ilk aylarına kadar olan süre içerisinde Londra, Washington, Türkmenler Bağdat’taki resmi geçitte (1961) Ankara ve Selahattin merkezli toplantılar gerçekleştirdi. Söz konusu toplantılarda Türkmenlerin temsil eden ITC’ye, "haklarınızı istiyorsanız şartlarımızı kabul etmelisiniz, Saddam sonrası Irak’ın üçlü federal yapıda olmasını ile Irak’ın kuzeyinde oluşacak "Kürdistan"ı kabul ve tanımamız gerekir" ültimatomu iletildi. Ancak, bunun Irak ve bölge için nelere mal olabileceğini o günden kestiren Türkmenler, ABD’nin şartlarını kabul etmedi. Selahattin toplantısının koordinatörlüğünü bugün ABD’nin Bağdat Büyükelçisi olan Zalmay Halilzad’ın yaptığını da not düşmek gerekir. dillerinde eğitim imkânları olmadığı gibi ifade özgürlüklerinin bulunmadığı da bir gerçektir. Yani, yerel yönetimin muhalif görüşlere izin vermediği bir ortamda yaşayan Türkmenler "yok edilme" siyasetiyle karşı karşıyadırlar. Hatta birkaç gün önce Erbil’de sayımlarla ilgili dağıtılan formlarda Kürt, Arap, Keldani, Asuri, Yezidi gibi her türlü seçeneğin yer almasına rağmen Türkmenler için kimliklerini beyan edebilecekleri bir seçeneğe yer verilmemesi bu yok etme siyasetini apaçık ortaya çıkarmaktadır. Saddam döneminde nüfus kayıtları tespit edilirken ya Kürt ya da Arap olarak yazılmak zorunda bırakılan Türkmenler için bugün ihtimaller arttırıldı ancak hala Türk olduklarını beyan edebilecekleri seçenek belgelere eklenemedi. Böylesi baskı ve yasaklama altında ne Türkmenlerin gerçek sayısına ne de onların gelecek perspektifinin yönetime yansıtılması mümkün olamayacaktır. C S TRATEJİ 11 Şii şeklinde mezhepsel olarak bölmek dışında yüzde 17’lik bir Kürt azınlığına da arttırılmış söz hakkı tanıdığından tek bir grupla sınırlı etnik ayrımı da gerçekleştiriyor. Ayrı bir güç olma hevesindeki kuzey yönetimi de Kerkük’e de sahip olarak Kerkük petrolüne el koymak istiyor. Kerkük’e sahip olmanın yolu da Türkmenleri yok etmekten geçiyor. Türkmenler göçe zorlanıyor, üzerlerinde ekonomik ve siyasi baskı kuruluyor ve bu günlük politika haline getirilerek insanlar yıldırılmak isteniyor. Türkmenler Saddam döneminde olduğu gibi bugün de yok farz ediliyor, yok edilmek isteniyor. Üstelik Kürt yerel yönetimlerinin nüfus yapısını değiştirmeye dönük çalışmalarının ve uyguladıkları baskıların Türkmenleri bugün çok daha zor koşullarda yaşamaya mahkum ettiği açık. Bu bağlamda, Erbil’de açıkça gözlenen "yok sayma" politikası nedeniyle Türkmenler, Kerkük’ün kuzey oluşumuna dâhil edilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. ABD’nin "demokratikleştirmek" aldatmacasıyla Irak’ı işgal etmesine benzer şekilde Türkmenleri kuzeye monte şekilde yaşamaya ikna etmek için kullanılan "güven, istikrar ve özgürlük" sloganı aldatmacasına Türkmenler inanmıyorlar. Buna rağmen ne acı ki, yerel yönetimin bu aldatmacalı stratejisinin gerçekleştirilmesindeki en önemli ayağı oluşturan ekonomik kaynak üç yüze yakın Türk firması tarafından sağlanıyor. Bu da, Amerikan yapımı Kürt partilerinin Türkmenlere yaptığı baskıların ürkütücü boyutlara ulaşmasına Türk firmaların destek vermesi anlamına geliyor. Türk firmalarının "Irak’ın kuzeyinde ortaya çıkacağı belirginleşmiş olan Kürt oluşumunu" Türkiye’ye zarar veremeyecek bir dengede tutabilmek için gerekli olduğunu savunanlar her hangi bir yatırım yapılmadığı takdirde bu Kürt oluşumunun ömrünün olmayacağı gerçeğini bilmezden geliyorlar. Dışa açılamayan bir Kürt oluşumu yaşayamayacaktır. Bu firmaların, sadece Kürt oluşumunun devamını garantilemediği aynı zamanda Türkmenleri yok etmek isteyenlerin politikalarının uygulanabilirliğini sağlamış olduğunu da bir kez daha belirtmek gerekiyor. Erbil’den sonra Kerkük, Telafer, Taze ve Tuzhurmatu’da, Türkmenlere yönelik "yok etme" politikası gün gittikçe daha belirgin bir hal alıyor. Türkiye’deki etnik çatışma gündeminin gölgesinde kalan bu gelişmelerle Kuzey Irak’taki Türk varlığına büyük bir darbe daha vuruluyor. Belki de etnik terörün Türkiye’de son günlerde yaşanan yükselişinin bir nedeni de budur: Irak’ın kuzeyindeki gelişmeleri gizlemek! Ancak artık Irak’ın kuzeyindeki gelişmelerin baş aktörleri ile Türkiye’de Türk bayrağının yanı sıra İstiklal Marşı’nı da yok sayan kongreler gerçekleştirenlerin ortak hareket ettikleri gerçeğini gizlemek mümkün değil. Türkiye’nin ‘tehdit algılamadığı’ Kürt yapılanması konusunda bazı açmazları da bulunuyor. Bölgedeki Türkmenlerin yok sayılması politikasını sürdüren Kürt gruplarla Türkiye kökenli 300 firmanın iş yapması ise açmazı ortaya koyuyor. Zaten kuzeydeki yönetiminde isteği budur. 1950’lere kadar tamamen Türk şehri olan Erbil’de bugün hala 400 binin üzerinde Türkmen yaşadığı düşünülürse her türlü politikaya rağmen topraklarında kalmaya devam etmiş Türkmenlerin de yok edilmeye çalışıldığı görülüyor. SON GELİŞMELER ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Irak’a yönelik planlarını reddeden Türkmenler, hem ABD hem de ABD’nin desteklediği gruplar tarafından Irak’ın siyasi denkleminin dışında tutulmak istendi. Bu çerçevede, Irak kuzeyinde faaliyet gösteren Türkmen kuruluşlarında görev yapanlara, yerel yönetimler tarafından asimilasyon boyutlarındaki düzenli sıkıştırma politikası uygulandı. Dahası zaman zaman peşmergeler Türkmen kuruluşlarına silahlı saldırılar düzenleyerek binalarını tahrip ettiler. Ayrıca bölgedeki Kürtlerden sonraki en büyük ikinci toplum olmalarına rağmen Türkmenlere, yerel parlamentodaki 100 milletvekilliğinden sadece dört sandalye hakkı verildi. Zaten 275 sandalyeli Irak meclisinde de sadece 9 Türkmen var. Bunun yanı sıra, kuzey Irak’ta bulunan Türkmenlerden özellikle Erbil merkezli yerleşmiş olanlarının kendi TÜRKMENLER KÜRT YÖNETİM İSTEMİYOR Bazı kesimlerin ifade ettiği gibi Türkmenlere Arapların söz hakkı tanımadığı ancak Kürtlerle birlikteyken Türk olduklarını ifade edebildikleri için referandum yapıldığında Kerkük’ün Kürt bölgesinde yer almasını kabul edecekleri varsayımı gerçeklik içermiyor. Bu maksatlı açıklamalar Türkmen gerçeğini inkar etmek isteyenlerin göz boyamasıdır. Bölgedeki kaosun başlıca sorumlusu kuzeydeki yönetimdir. Bu yönetimi yetkili kılan ise oldubittiyle hazırlanmış Irak Anayasası’dır. İşgalci ABD’nin kendine bağlı kalacak yönetimleri idare edebilmek için oluşturduğu anayasa, ülkeyi Sünni
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear