Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
küresel gücün çekici ABD askeri ve Iraklılar... yüzünü tanımlar. Değer içerikli kavramlarla küresel politik sermayenin amaçlarına uygun dini zihniyet inşa etmek ancak böyle bir projeyle mümkün olur. Çünkü bu coğrafyada kapitalist liberal temalara uygun olarak üretilen İslâm, hem fiili saldırıdan daha etkin iş görür, hem de toplumu dönüştürür ve böler. "Yeni dönemde küresel politik gücün en büyük arzusu İslâm’ın liberal değerlere uyum içinde siyasallaşması ve kurumsallaşmasıdır"(5) sözü bu gerçeği doğrular. Şöyle ki liberal sistemi belirleyen fikri ve politik ölçütler açısından yorumlanmış İslâm; Batılılaşmış İslâm’dır. Diğer bir deyişle ülkemizin stratejik kaynaklarını küresel istikrar için merkeze aktarmayı meşru gören İslâm; ABD’nin arzuladığı ve sunduğu İslâm anlayışıdır. Kabul etmemiz gerekir ki dünya ölçeğinde faaliyet gösteren vurguncuların amaçlarına uygun bir İslâm anlayışını telkin eden dini etiketli bazı cemaatler, anılan projenin ekonomik ve bürokratik zeminini oluşturmuşlardır. Çünkü Batılılaşmış İslâm; Batı sömürgeciliğini değer içerikli ifadelerle meşrulaştıran kutsal aygıttır. Küresel güç açısından önemli olan ise anılan coğrafyanın ekonomik değerlerini elde etmektir. Bu gerçeği Cheney şöyle ifade ediyor: "Gelecekte nükleer füzyon ve elektrikle işleyen arabaların petrolü tahtından indirmesi bekleniyor. Ancak Ortadoğu 2050 yılına kadar stratejik etkisini sürdürecektir."(6) Stratejik değeri olan enerji kaynaklarını ve bu coğrafyanın dünya hâkimiyetini ele geçirme noktasında işlevsel stratejik değerini buna eklersek ABD’nin bu coğrafyayı dönüştürme ve işgal etme faaliyetini kendi amacı doğrultusunda sürdürmek istemesi doğaldır. Doğal olmayan husus: İslâm’ı özel dile çeviren bazı dini grupların bu değirmene su taşımasıdır. Böyle bir tutum sergilemek İslâm’ın bütün esaslarına aykırı olduğu halde, bunların, egemen gücün çıkarlarına uygun bir İslâm anlayışı telkin etmelerinin anlamı nedir? Herhalde bunlar, her türlü değere tasallut eden işgalcileri, barışın elçileri görüyor ve İsa Mesih adına kutsuyorlar. C S TRATEJİ 9 hüküm verilen, müfredat programında olduğu gibi etüt edilen ve anlatılan, hapishanede olduğu gibi disipline edilen ve bir zooloji el kitabında olduğu gibi resmedilen bir şeydir.(7) Böyle bir tanımın kurduğu efendiköle ayrımı zihinlerde, uluslararası politik dilde, hukuk ve ortak çıkarda çözülmediği sürece küresel değerlerden söz etmek mümkün değildir. Kaldı ki batılı küresel güç stratejileri üzerinde söz söyleyenlerin ürettikleri modeller ve kullandıkları dil, anılan ayrımı daha da derinleştirici özelliğe sahiptir. Kendi değer ve iddialarımızdan vazgeçmeyi telkin eden küresel egemen gücün sözcüleri geleceği şöyle tasarlarlar: " Şimdilik liberalizme karşı meydan okuyan ideolojilerin ölü olduğunu beyan edecek olursak, liberalizmle rekabet edecek başka ideolojilerin varlığından söz etmek mümkün olabilir mi? Burada ortaya iki ihtimal çıkıyor; din ve milliyetçilik. Ne var ki tarihin sonunda tüm toplumların liberal toplumlar olması gerekmiyor. Sadece onların farklı ve daha yüksek insan toplumu biçimlerini temsil etme şeklindeki ideolojik iddialarına son vermeleri yeterlidir."(8) Görüldüğü üzere bize telkin edilen şey kendi varlığımızı sürdürmek için dayandığımız fikri ve milli dayanaklarımızı terk ederek küresel egemen güce eklemlenmektir. Ilımlı İslâm; geçmişin yanlışlığını ileri sürerek günümüz dünyasında bütünleşmiş bir sistemden medet umma girişiminin biçimsiz bir görüntüsüdür. Batılı güçlerin ürettiği küresel kültürü benimseyerek evrensel modele dâhil olma eğilimini Hz. İsa’nın şahsi manevisine bağlanma ile açıklama çabası, toplumsal ve ekonomik farklılaşmayı aşmanın yolu olarak gösterilmektedir. Bu öncül hiçbir şekilde savunulamaz, çünkü liberal düşünce üzerine oturan küreselleşme dini terimlerle açıklanamaz. Hiçbir ilahi din; insanı insana yabancılaştıran küresel emperyalizmi onaylamaz. Böyle bir anlayış ilahi geleneğin tamamlayıcısı olan İslâm’ın temel maksatlarına aykırıdır. Nitekim Ilımlı İslâm anlayışını benimseyenler; Irak işgalini, İslâm coğrafyasının demokratikleşmesinin bir parçası görmüş ve yapılan katliam karşısında sessiz kalmışlardır. Belli bir dil sistemine ait olan Kur’ân her ne kadar farklı yorumlara açık olsa da, böyle bir durumu meşrulaştırıcı biçimde yorumlanamaz. Eğer böyle bir yorum Kur’ân’a dayalı olarak dile getiriliyorsa bilinmelidir ki bu doğrudan tahriftir. Politik dinciliğin ikinci tip formudur. İslam ile liberalizm tamamen çelişir. Irak’taki işgali ‘demokratikleştirme’ olarak gören anlayış, İslamla bağdaşmaz. ‘Uyumlandırma’ girişimleri ‘tahrif’ kapsamına girer. değersiz simgelerine eklenen politik görüştür. Dolayısıyla bunun da geleceği yoktur. Üstelik böyle bir düşünce din açısından da sorunludur, çünkü batının simgesel değiş tokuş sürecinde oluşturulan din, dini değerler açısından ölüdür. Yani ülkemizde sermayenin ve bürokrasinin amaçlarına uygun olarak yorumlanan İslâm anlayışının da geleceği yoktur. Ölüdür. Çünkü İslâm’ın bütün bilgi kaynakları hayatın estetiğini bozan ve içeriksizleştiren tutumlara karşı tavır almayı egemenliğin zorunlu şartı görür. Ilımlı İslâm, özel ve stratejik bir seçimdir; özel bir seçimdir, çünkü gücü meşrulaştıran kapitalist kültürel mantığın hiyerarşik diline eklemlenen demokrasi tezinin boş ve anlamsız olduğunu saklar. Stratejik bir seçimdir, çünkü Batılı küresel güçlerin İslâm coğrafyasına yönelik stratejilerini ancak liberal temalara bürünmüş bir İslâm anlayışıyla meşrulaştırmak mümkündür. Kaldı ki liberal sistemin omurgasını teşkil eden kapitalizm ile İslâm arasında derin bir çatlak vardır. Birbiriyle çelişen temaların üst üste ve yan yana konulmasından ibarettir. Çünkü maddi güçten, güçlüden ve güçlü bireyden yana tavır koyan ve güçlülerin varlığını sürdürmesi için bunu gerekli gören liberalizm; emperyalizmin yalın ve inceltilmiş formudur. Çağımızın tipik özelliği olan yoksulların elenmesi kapitalist kültürel mantığın ürünüdür. Hâlbuki İslâm, bütün ruhuyla servetin tekelleşmesine karşıdır. Kapitalist kültürel mantığa eklemlenmiş demokrasi anlayışı da Batı’nın yaralı bilincini yansıtır. Gerçek bir demokratik sistem, milletin iradesini, katılımını, hukukun üstünlüğünü ve sosyal adaleti talep eder ve korur. Bunun dışına düşen demokrasi etiketli politik sistem sermayeyi elinde tutan kişilerin ve şirketlerin kontrolü altında olmayı zorunlu kılar. Zaten küresel politik strateji etrafında örülen dil içinde demokrasi, küresel sömürgeciliğin standartlarını benimsemek anlamında kullanılır. Batılı güçlerin ekonomik ve teknolojik üstünlüğüne eşlik eden tarihi süreci İslâm’ın ne ölçü de sahih bir din olup olmadığına bağlayan kapitalistliberal söylem; çarpık bir kıyasla İslâm’ı sömürgeleştirilmiş, ekonomik ve teknolojik gücün altında ezilmiş, politik sistemlerin diktatörlüğü ve beceriksizliği yüzünden aşağılanmış milletlere özgü din tanımına yerleştirir. Bunların dilinde doğu, yani İslâm coğrafyası mahkemede olduğu gibi hakkında İRONİCİLER VE TAKİYYECİLER Kapitalist kültürel mantıkla İslâm arasında bağ kurmaya çalışan ironiciler ve takiyyeciler sürekli olarak küresel ekonomik ve politik kurallardan söz ederler. Uluslararası kültürü, kutsayan bu çevreler; milli değerlerden vazgeçmeyi özgürlüğün zorunlu şartı gördüklerinden ortak tasavvur biçimlerini özgürlük adına etnik ve dini cemaatlerin özel diline çevirip, bunu demokratik toplum olmanın ölçütü sayıyorlar. Böyle bir anlayış, etnik ve dini cemaatlerle, medeniyetler arası çatışma ve diyalog arasında gidip gelen yeni tanım ve politik sınırların yerleştiği küresel politik stratejiyle birebir örtüşür. Ancak belirtmemiz gerekir ki her ne kadar bu proje küresel iktidarın diline uygun olarak paketlenmiş olsa da kapitalistliberal sistemle İslâm arasında kurulan bağ felsefi temellerden yoksun bir görüştür. Kaldı ki bu görüş, Tanrı öldü sloganı ile sınırlarını aşan ve kendi ölümünü ilan eden Batı’nın duygusuz ve Dipnotlar: 1 Emperyalist modelin politik mantığı ve kullandığı araçlar açısından Bkz: James M. Blaut (1993) The Colonizer’s Model Of the World, Londra: Guilford Press. 2 Thomas P .M. Barnett P:M (2005: 134), Pentagon’un Yeni Haritası: 21. Yüzyılda Savaş ve Barış,(Çev: C. Küçük), İst: 1001 Yay. 3 Graham E. Fuller (2004: 39) Siyasal İslam’ın Geleceği, (Çev: M. Acar) İst: Timaş Yay. 4 Erol Manisalı (2003: 215), Türkiye ve Küreselleşme, İst: Derin Yay. 5 Roland Robertson (1989: 14) " Globalization, Politics and Religion", The Changing Face Of Religion, (Ed. J.A. Beckford and T. Luckmann, London: ISA 6 Kemal Evcioğlu (2005: 117), Amerika Birleşik Devletlerinin Büyük Ortadoğu Projesi, İzmir:Umay Yay. 7 Edward Said (1971: 71) Oryantalizm: Sömürgeciliğin Keşif Kolu, (Çev: S. Ayaz) İst: Pınar Yay. 8 Francis Fukuyama (2002: 4041) "Tarihin Sonu mu?" (Çev: Y. Kaplan), Tarihin Sonu mu, (Ed: M. Aydın, E. Özensel), Ankara: Vadi Yay.