23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü B ir ülkedeki siyasetin kalitesini anlamak için eğitim sistemine bakmak yeterlidir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, bütçeler, eğitime ve sağlığa karşı pek samimi olmadıklarından bu ülkelerde hem beden, hem beyin hem de maddi/ekonomik anlamda ‘zayıf ’ insanlar, nüfusun büyük çoğunluğunu oluştururlar. Beyin olarak zayıf insanların olayları, kişileri, gelişmeleri doğru olarak algılama, buna göre kişisel ve toplumsal refleksler geliştirme şansları hemen hemen yok gibidir. Böyle bir ortam, bu zayıflıkları kendi statülerinin gelişmesi ve çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen fırsat düşkünleri için oldukça elverişlidir. Türkiye de, ‘ilkokul 4’ten terk’ eğitim ortalamasıyla bu elverişli ortamlardan biri olmuş durumda… Türkiye'nin özellikle son elli yılında toplum, kalıplar, klişeler ve sloganlar arasına sıkıştırılmış, bunu yapanlar da bir 'umut' olarak önce omuz sonra da baş üstünde taşınmıştır. "Toprak işleyenin, su kullananın", "emeksermaye", "sağcısolcu", "iki anahtar", "laiklik", "İslamcılık" siyaseten 'moda olmuş' sloganlardan sadece bazılarıdır. Toplum, eğitim ve kültür bakımından sağlıklı bir altyapıya sahip olmadığı için, bu sloganları çıkarları için kullananları sorgulamamış, daha da kötüsü hiç de hak etmedikleri halde onlara iktidar koltuğunu emanet etmiştir. Ulu Önder’le buluşma zamanı… cephede el ele vermiştir. Bu yolda kendilerine yardım ve yataklık edenler de bellidir. Ulusal değerlere ve hassasiyetlere uzak duran birdenbire emperyalizmin emrine giren bazı 'yazar', 'gazeteci' ve 'entelektüel' maskeli kiralık aydınlar C S TRATEJİ da bu cepheden nemalanmaya devam etmektedir. Ulu Önder'e karşı oluşturulan şer cephesinde istemeden, bilmeden yer alan ya da almaya zorlananların bilmesi ve anlaması gerektiği gibi Mustafa Kemal'in hayatı incelendiğinde, 'O'nun İslam dinine olan bağlılığını ve saygısını gösteren birçok tarihi bilgi ve belge görülecektir.. Asaf İlbay'ın Yakınlarından Hatıralar isimli kitabı, bu konuda kafasında şüphe taşıyanlara bir kaynak olabilir. Din’in 'lüzumlu bir müessese olduğunu' vurgulayan ve "Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur" diyen Mustafa Kemal hakkında 'linç kampanyası' başlatan 'din tüccarlarını' kendi vicdanlarıyla baş başa bırakıp, Allah'a havale ediyoruz. Ama bu konuda dikkate alınması gereken bir başka önemli belge/olay, Ulu Önder'in Balıkesir Hutbesi'dir. "Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. ..." diyen Mustafa Kemal, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir'deki Paşa Camisi'nde verdiği hutbede şunları söylüyor: "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." Hafız Zeki Çağlarman Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşu olduklarını belirterek,"Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; "Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme" der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi." diyor. (Din Toplum ve Kemal Atatürk, Ercüment Demirer, s.10) Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan ve Ahmet Gürbaş tarafından yazılan Atatürk ve Din Eğitimi isimli eserde belirtildiği gibi "Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum" diyen Mustafa Kemal'i 'dinsizlikle' suçlamak hangi ahlaka, hangi vicdana sığar, bunu bilemeyiz. Ama bu iftiraların sahiplerinin İslam dini ve anlayışıyla bir bağları olmadığı kesin... Emperyalizm, istediği hedeflere ulaşmak için önce ulusal değerleri ve hassasiyetleri yakıyor, yıkıyor... Yerli işbirlikçilerini 'kurnazlıkla' muhafazakâr kesim içindeki 'Avrupa sevdalılarından' seçen, emperyalizm, şimdi de bu ülkenin insanlarının millet olarak bir araya gelmesindeki önemli unsurlardan biri olan 'İslam dinini' birleştirici değil ayrıştırıcı hale getirmeye çalışıyor. Toplumu Atatürk aleyhine kışkırtan çevrelere her türlü desteği vermekten kaçınmayan Avrupa'nın koynunda Atatürk düşmanları besleyip, emzirmesi aslında onun ezelden beri içinde yaşattığı Türk düşmanlığından kaynaklanıyor. Bunu biz değil bizzat Avrupa'nın tarihini yazan bir tarihçi söylüyor. Sorbonne Üniversitesi İslam Tarihi Profesörü Claude Cahen, "Osmanlı’dan Önce ATATÜRK DÜŞMANLIĞI Yaşadığımız dönemin modası ise Atatürk kompleksi ve düşmanlığıdır. Her ne kadar bu 'moda'nın peşine takılanlar azınlıkta olsa da, bu noktada buluşmak isteyenlere verilen mesajın özünde 'Atatürk’ün dinsiz ve İslamiyet karşısında olduğu' gibi son derece zalim bir o kadar da haksız ve asılsız iddialar vardır. Ölümünün 69. yıldönümünde, Atatürk'e, onun düşüncelerine, devrimlerine karşı tavır almak, eleştirmek, hatta yerden yere vurmak bugünün modası, onların deyimiyle trendidir. Bu ülkede İslam dinini kabul edip Müslüman olan insanlar çoğunluktadır. Müslüman kesimin içinde hem maddi hem de manevi varlıklarını 'Atatürk Düşmanlığına' bağlayan bazı kişi ve kurumlar, Ulu Önder'e ve eserlerine 'sinsice' saldırmaya devam etmektedir. Atatürk Düşmanlığını siyasette bir yerlere gelme aracı olarak görenler, tarihi bir intikam duygusuyla bu çevrelere kanat geren dış çevreler ve cahil bırakılarak Ulu Önder'e karşı bir diş bilemeye malzeme olan masum ve zavallı insanlar ile bu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear