Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bugün Rusya’nın Batı’dan yüz çevirmesi, ekonomik ve siyasi kriz durumunda bulunsa bile, eski bir güce karşı uygulanan politikaların dikkatli olması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu tip çıkarımlar birçok Rusya uzmanı tarafından dile getirilmesine rağmen, ABD’de Rusya’ya karşı sert tutumun devam ettirilmesi gerektiğini düşünenler az değildir. Bu bağlamda, Rusya’nın iç politikası RusyaABD ilişkilerinin konusu olmaya devam ediyor. Rusya’ya karşı yapıcı yaklaşımdan yana olanlar, ABD’nin etkilemeye gücü olmadığı Rusya’nın iç politikası konusunda nutuk atmaya son vermesi gerektiğini düşünüyorlar. Sert yaklaşımı savunanlar açısından ise Putin’in antidemokratik uygulamaları, iktidarda kalma şeması ve önümüzdeki Duma seçimleri, Rusya’nın dış politikasını etkilemek adına kaçırılmaması gereken bir eleştiri ve sıkıştırma fırsatını sunuyor. C S TRATEJİ 15 AKKA metni ortaya çıkmıştı. İstanbul zirvesinde imzalanan ikili anlaşmalar çerçevesinde Rusya, Moldova ve Gürcistan’dan askerlerini çekmeyi kabul etmişti. Bugün NATO ülkeleri, Moldova ve Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgelerinden Rus askerlerinin çekilmesine kadar güncellenmiş AKKA’yı onaylamayı reddediyorlar. Buna karşın Rusya, söz konusu ikili anlaşmalar ve güncellenmiş AKKA arasında hukuki bir bağlantının bulunmadığını, Moldova ve Gürcistan’dan askeri çekilmenin ayrı olarak ele alınması gereken konular olduğunu iddia ediyor. Rusya’nın endişesine göre güncellenmiş AKKA’nın onaylanmamasından dolayı Doğu Avrupa’da ABD askeri varlığının artması önünde hiçbir engel yoktur. Hatırlanacağı gibi bu yılki ulusa sesleniş konuşmasında Putin, Rusya’nın AKKA’dan çekileceğini dünyaya duyurmuştu. Bunun üzerine Haziran 2007’de Viyana’da AKKA’ya taraf 30 devletin katılımıyla kapalı bir konferans gerçekleştirilmişti. Rus kaynaklarına göre konferansta Rusya altı öneriyi dile getirmişti. Bunların içinde Baltık ülkelerinin anlaşmaya dâhil edilmesi, NATO genişlemesi sonucunda NATO ülkelerinin kavuştukları konvansiyonel kuvvet potansiyelini dengelemek amacıyla NATO ülkeleri için ayrılan kotanın azaltılması, Rusya için kanat sınırlandırılmasının kaldırılması, 1 Temmuz 2008 tarihine kadar güncellenmiş AKKA’nın yürürlüğe girmesi, AKKA’ya yeni katılımcıların katılma şartlarının üretilmesi ve anlaşmanın daha da modernleşmesi. (Rus Dışişleri Bakanlığı’nın websitesi http://www.mid.ru) Konferansın sonuçlarından memnun kalmayan Putin, Temmuz ayında AKKA’yı askıya alma kararnamesini imzaladı. Söz konusu kararın bildirilmesinden 150 gün sonra, yani 12 Aralık 2007 tarihinde yürürlüğe girmesi bekleniyor. ‘BÜYÜK PAZARLIK’ İDDİASI Rusya ve ABD’nin eski Sovyet alanındaki mücadelesi diplomatik alanda yoğunlaşıyor. ABD zaferini taçlandırmayı, Rusya ise bölgedeki Amerikan ilerlemesini yavaşlatmayı hedefliyor. Orta Asya’nın güneyinde ise bir diğer aktör radikal İslam yükselişini sürdürüyor. SORUN YUMAĞI Yukarıda dile getirilen iddianın gerçekliğini tartışmadan önce RusyaABD ilişkilerinde Rusya açısından önemli sayılan konulardaki son gelişmeleri açıklamak gerekiyor. Bilindiği gibi Münih konuşmasında Putin, ABD’nin izlediği güce dayalı politikasının sonucu olarak dünyada güvensizliğin ve silahlanmanın arttığından bahsetmişti. Bununla bağlantılı olarak Rusya’nın dile getirdiği konular, ABD’nin Antibalistik Füze Anlaşması’ndan (ABM) çekilmesi ve ardından füze savunma sistemini kurmaya başlaması, START1 anlaşmasının sona ereceği 2009 yılından sonra stratejik füzeler konusundaki rejimle ilgili çıkacak olan belirsizlik, orta ve daha kısa menzilli füzelerin kullanımını yasaklayan Orta Menzilli Nükleer Füzeler Anlaşması’nın (İNF) sadece ABD ve Rusya için geçerli olması ve güncellenmiş AKKA’nın NATO ülkeleri tarafından onaylanmamış olmasıdır. İNF konusundaki son gelişme, Ekim ayı sonunda ABD ve Rusya’nın ortak açıklama yapmış olmasıdır. ABD ve Rusya, dünyada bu tip füzelerin yayılmasından duydukları endişeyi dile getirip, bu füzelerin kullanımı konusunda ABD ve Rusya arasında var olan yasağa diğer ülkelerin de katılması için çağrıda bulundular. (Vremya Novostey, 30 Ekim 2007) Yine aynı Ekim ayı içerisinde ABD, füze kalkanı konusunda Rusya’ya yeni bir öneri yaptı. ABD Savunma Bakanı Doğu Avrupa’da kurulması planlanan füze kalkanı tesislerine gözlemci olarak Rus askerlerinin girişine izin verilebileceğini ve "İran tarafından gelebilecek tehdidin somut delilleri" ortaya çıkana kadar füze kalkanının aktifleşmesinin ertelenebileceğini belirtti. (The Wall Street Journal, 30 Ekim 2007) AKKA konusuna gelince, hatırlanacağı gibi söz konusu anlaşma NATO ve Doğu Bloku ülkeleri arasında güven artırıcı bir anlaşma olarak yapılmıştı ve iki tarafın bulundurabileceği konvansiyonel kuvvetler üzerine sınırlandırmalar getiriyordu. Ancak Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra ve NATO genişlemesi sonucunda Avrupa’da yeni şartlar ortaya çıkmıştı. 1999 İstanbul AGİT zirvesinde güncellenmiş ABD’de alttan alta yeni Rusya politikasının tartışıldığı bugün, Rusya’nın iç politikasının ABDRusya ilişkilerinin önemli konusu olup olmaması bir tarafa bırakılırsa, küresel güvenliği etkileyen bazı konularda ABD’nin halen Rusya’nın işbirliğine ihtiyaç duyduğu genel olarak kabul ediliyor. Bu konuların başında nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve uluslararası terörizm ile mücadele gelmektedir. Bu bağlamda İran’ın nükleer programı etrafında yaratılan kriz, ABDRusya işbirliğinin önemli konusu olarak karşımıza çıkıyor. ABD’deki Stratfor araştırma kuruluşuna göre Rusya açısından İran krizi, eski Sovyet alanında ABD’nin faaliyetlerinin sınırlandırmasında bir pazarlık konusu olarak kullanılmaya çalışılıyor. Bu görüşe göre küresel çapta ABD’nin Rusya’dan rahatsız olmasını sağlayan diğer konular da bu tür bir oyunun parçasıdır. Bunlar Rusya’nın Suriye, İran ve Venezuela gibi ülkelere silah satışları, Kosova konusunda Rusya’nın muhalefeti gibi konulardır. Nitekim 30 Ekim 2007 tarihinde The International Herald Tribune gazetesinde ortaya atılan iddiaya göre ABD, Rusya’nın İran ve Kosova konularındaki tutumunu yumuşatmak için Rusya’nın çıkmaya hazırlandığı Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA) konusunda bazı ödünler vermeye hazırdır. Bu iddiayı desteklemek amacıyla ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried’ın NATO karargâhında verdiği demeç kullanıldı. Fried, ABD Savunma Bakanı’nın Moskova ziyareti sırasında AKKA konusunda yeni önerilerin getirildiğinden bahsetti ve 12 Aralık’a kadarki sürenin aktif bir diplomasi trafiği süreci olacağını belirtti. Bu iddianın yayınlandığı tarihte Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un İran’a ani ziyarette bulunması, yukarıdaki iddiayı adeta destekler nitelikteydi. Lavrov’un ziyaretinden önce Hazar zirvesi dolayısıyla İran’da bulunan Putin’in İran yönetimine "çok özel" öneriyi dile getirdiği konusunda basında spekülasyonlar yapılıyor. MÜCADELE VE YENİ AKTÖR Yukarıda aktarılan bilgiler ışığında bugünlerde ABD ve Rusya arasındaki başlıca problemli konuları kapsayan büyük bir pazarlığın varlığı kuvvetle muhtemeldir. Ancak bu pazarlık sonucunda Rusya’nın kendi milli güvenliğine tehdit olarak algıladığı ABD’nin Avrasya’daki stratejisinden vazgeçmesi ihtimal dahilinde görünmemektedir. ABD’nin Avrasya’da hakim güç olma yönündeki stratejik kararından vazgeçtiğine işaret edecek herhangi bir emare mevcut değildir. Bu aşamada Rusya’nın koparabileceği taviz, ancak taktiksel olabilir. Rusya’ya yönelik ABD stratejisinin temel amaçlarından birisi, Soğuk Savaş döneminde kurulan stratejik dengenin bozulmasıdır. Nitekim söz konusu stratejik dengenin unsurları tek tek tarihe karışıyor. ABD, ABM anlaşmasını hukuken ve AKKA’yı fiilen tarihin çöplüğüne gönderdi. Doğu Avrupa’da ABD askeri varlığı artıyor. START1 anlaşması 2009’da sona eriyor. ABD’nin füze kalkanı denemeleri devam ediyor. Bu aşamada Rusya’nın yaptığı, stratejik dengenin yıkılmasını sağlayan gelişmeleri mümkün olduğunca yavaşlatmaktır. Dolayısıyla Rusya’nın esas savaşını vereceği bölge, güçlü kartlara sahip olduğu eski Sovyet coğrafyasıdır. ABD’nin bu bölgeyi Batı’nın etkisi altına alma hedefinden vazgeçmeyeceği ortadadır. Aynı bölge Rusya’da hayati çıkarların bulunduğu bölge olarak kabul ediliyor. İki güç son zamanlarda buradaki mücadeleyi özellikle enerji nakliyatı konusunda yoğunlaştırmış durumda. Bu arada ABD ve Rusya ikisine dar gelen geniş alanda itişip kakışırken, eski Sovyet alanının güneyinde gölgedeki postmodern güç "radikal İslam", etkisini yavaş yavaş artırıyor.