23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 Vefa TOKLU vtoklu@hotmail.com Göstermelik bir araya gelmeler... C S TRATEJİ Matsakis, bu çıkışının gerekçesini toplantıda şöyle anlattı: Birbiriyle anlaşamayan iki kişi zorla evlendirilemez. İki toplum arasında kültür, din ve dil farkı büyük uçurumlara neden oldu. Artık bir arada yaşayacağıma dair umudumu yitirdim. Bence artık adanın ikiye bölünmesi konusunda kendimizi hazırlamalıyız. Kuzey Kıbrıs da AB’ye üye olmak istiyor. O zaman adanın kuzeyi de AB’ye başvurmalı ve Kopenhag kriterlerine uymalı. Rumlar da bunu paylaşıyor. Ama bunu söylemiyorlar. Liberal Grup üyelerinden İngiliz Parlamenter Chris Davis, Matsakis’in ardından söz alarak, Kuzey Kıbrıs’ın tanınması konusunda bir atılımın söz konusu olabileceğini söyledi. Davis, bu işin peşinin bırakılmamasını isteyerek, KKTC’nin tanınma olasılığı ve grubun Kıbrıs’ta politika değişikliği yapması konusunda bir iç rapor hazırlanmasını talep etti. Belçikalı Parlamenter Annemie Neyts de, Rum Yönetimi’nin uzlaşmaz tutumu devam ederse, Kuzey Kıbrıs’ın kaçınılmaz olarak tanınacağını vurguladı. Alman Alexander Lambsdorff ise "Kıbrıs’ta iki devlet olabilir" dedi. 785 üyeli Avrupa Parlamentosu’nun 22 ülkeden toplam 104 milletvekili ile üçüncü büyük grubu olan Liberal Demokratlar, Türkiye konusunda geçmişten bu yana geleneksel olarak aktif ve yapıcı bir politika izliyor. AP’nin en güçlü siyasi gruplarından biri olan Liberal Demokratlar, bu ay yapılacak Genel Kurul toplantıları sırasında, Kuzey Kıbrıs’a yönelik izolasyonların kaldırılması konusunu gündeme taşıyacak.’ Habere ilişkin görebildiğim tek yorum Dr. Cengiz AKTAR’ın, ‘Kıbrıs sorununa bulunabilecek kalıcı bir çözüm açısından çok hayırlı bir aşama teşkil edebilir. Eğer rapor, Talat’ın söz ettiği gidişatın altını çizerse, bu Avrupa’da, Kıbrıs’ın güneyinde ve elbette Yunanistan’da statükocuları "uykularından uyandırabilir." Ayrıca bugünkü gidişatı görmezden gelenleri ve meseleyle ilgilenmek istemeyen Avrupalıları gerçeğe döndürebilir.’ yorumu. Bugünden sonra; yaşanmışlarla, tarihle, ulusal duyarlılıkla AB arasında sıkışan siyaset başta olmak üzere hiç kimsenin ne kadar sürerse sürsün Ada’daki Türk toplumunu kendi topraklarında azınlık durumuna düşürecek bir çözüme razı olması mümkün olmayacağına göre yeni bir hareket alanı yaratabilmek kapısı acaba adeta bizim söylemediklerimizi söyleyen AB ile mi açılacaktır ? Özellikle 2004 sonrası için, her aşamada yapılabilecek bir özet daha yapalım ve bitmeyen sorulara cevaplar arayalım: Kıbrıs’lı Türkler GKRY ile birlikte AB’ye girmek yönünde oy kullandı. Bir ümit, bir yanılsama.. Ama GKRY; önce de, o zaman da, şimdi de bildiğimiz GKRY. Nal diyor, mıh demiyor. AB’ilerini de arkasına almış ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak asla Türkler’in egemenliğine razı olmayacak, Ada’dan Türk askerinin tamamının çıkarılmasına kadar Türkiye’yi işgalci olarak niteleyecek, Türkiye’nin AB sürecinde dilediği zaman veto kozunu oynayacak, hatta çözüm sürecinde artık BM inisiyatifini artık kabul etmeyecek ve bu aşamadan sonra beklenir ki Türkiye’nin AB yolculuğu süresince veto kozunu kaybetmemek için herhangi bir çözümü de engelleyecektir. Ancak, 2004’ten bu yana gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen gelişmeler karşısında Türk halkının görüşünün değiştiği, birleşme yönündeki eğilimlerinin giderek zayıfladığı, M. Ali ‘T ek düşmanımız vardır: Türk Silahlı Kuvvetleri ve onun Ada’daki işgal ordusudur.’ ‘Annan Planı’nın ardından karşılaştığımız sorunların üstesinden gelmeyi bildik. Türkiye de, işgal edilmiş adada, yasadışı Kıbrıs Türk rejimi kurma hedefine ulaşamadı.’ Bu sözler 05 Eylül 2007’de, bir yıl aradan sonra KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la bir araya gelen Tasos Papadopulos tarafından 12.09.2007’de söylendi. Zaten görüşme de, daha öncekilerin çoğu gibi neredeyse sadece ‘bir araya gelme’ idi. Talat’ın, müzakere sürecinin hızlandırılmasına ilişkin nafile önerilerinden söz edilmezken, Papadopulos’un buluşmanın barışa katkı sağlamaktan uzak olduğu tespiti öne çıktı ve Papadopulos seçim çalışması yapmış oldu. Türk Dışişleri’nin resmi tepkisi de daha öncekilerin benzeri ifadelerle ortaya konuldu: ‘Kıbrıs Türklerine karşı etnik arındırmayı öngören Akritas Planını bizzat kaleme alanlardan biri olduğu bilinen eski EOKA terör örgütü mensubu GKRY liderinin, haddini aşan beyanları kabul edilemez.’ Bu açıklamaları değerlendiren siyasiler veya konuya yönelik açıklama yapan bazı yorumcular adım atıldı. Avrupa Birliği’nin yasama organı Avrupa bu derece keskin ifadeleri, Rumların hırçınlığını Rum Parlamentosunun üçüncü büyük grubu Liberal Kesimindeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağlıyorlar. Demokratlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin siyasi Yani biz aslında bu çıkışları çok da ciddiye olarak tanınması yönünde tarihi bir adım atmanın almamalıyız! Bu söylediklerine Papadopulos da eşiğinde... İlk defa AP’nin bir politik grubu, Kıbrıs’ta inanmıyor da sadece seçmene şirin görünmek için iki devletin varlığının tanınmasını 29.08.2007 tarihinde söylüyor! Biz kendimize, seçim atmosferinde kapalı olarak yaptığı toplantıda tartıştı. Bir süre önce söylenebilir denilen bu sözlerin gerçekte ne için KKTC’den Türk bayrağı çalarak krize neden olan söylendiğini sormayacağız… Seçmen de böyle Liberal Grubun Rum üyesi Mario Matsakis, toplantıda düşünmüyorsa, bu sözler seçmenin eğilimi dikkate sürpriz bir çıkış yaparak KKTC’nin tanınması teklifini alınarak söylenmemişse neden söylensin ki diye öne sürdü. Kaynaklar; "Matsakis’in bu önerisi grup düşünmeye gerek yok! içerisinde şaşkınlık yaratmasına ve bazı itirazlara Bu açıklamadan üç gün sonra başka bir açıklama: rağmen büyük ölçüde kabul gördü. Henüz kesinleşmedi Rum yönetimi sözcüsü Vasilis Palmas, Türkiye’nin ama Kuzey Kıbrıs için tavrımız değişebilir" Ada’da işgalci olduğunu, Kıbrıs sorununun bu hukuki açıklamasını yaptı. yönünün Lahey’de çözülmesini önerdi. Talat ve Papadopulos Bir başka gelişme: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 18 Eylül’de KKTC’ye yaptığı resmi ziyaretin Rum Dışişleri Bakanlığınca ‘Rumlara, AB’ye ve uluslararası topluma karşı yapılan ciddi bir tahrik’ olarak nitelendirilmesi ve Türkiye’nin Rum kesimiyle ilgili taahhütlerini yerine getirmemesinin tahammül edilemez olduğu, bunun kaçınılmaz olarak AB Müzakere sürecinde engellere neden olacağı’ açıklaması. Bütün bu bilindik sahneler yeniden oynanırken ortaya çıkan bir gelişme kanımızca yeterince ilgi çekmedi. Türkiye’nin AB yolculuğu sürecinde sık sık tepki çeken kararlarıyla gündeme gelen, kâh bağlayıcılığı olmayan kararlar diye ciddiye almadığımız, kâh özellikle; Ermenistan’la ilişkilere dair buyurgan kararlarına, bazen Kürt kökenli yurttaşlarımızı, Alevi yurttaşlarımızı azınlık gibi gösterme çabalarına ateş püskürdüğümüz Avrupa Parlamentosunun Liberal Demokrat grubu tavır değiştirdi: ‘Liberaller KKTC’nin tanınmasını resmi politika olarak benimseme konusunda uzlaştı.’(1) 30 – 31 Ağustos günlerinde basına yansıyan bu habere göre KKTC’nin tanınması için AB’de ilk Yeni Baştan KKTC ? KKTC ile ilgili mevcut durum, her ne kadar ‘Rumlardan bir adım ilerideyiz’ diye değerlendirilse de, bunun nereye kadar sürdürülebileceği bilinmiyor. Önemli olan ise Türkiye’nin bundan sonra, Ek Protokol’ün TBMM’ye getirilmesi, Rumlara deniz ve hava limanlarının açılması gibi konularda adım atıp atmayacağı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear