Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net Orta Asya’daki gerçekler ve Türkiye’nin gerekleri C S TRATEJİ Republican Institute), Eurasia Foundation Central Asia (Merkezi Kazakistan’da), Freedom House IREX (International Research and Exchanges Board), ICNL (International Center for Nonprofit Law), IFES (International Foundation for Election Systems), ABA CEELI (American Bar Association’s Central European and Eurasian Law Initiative), Maryland ÜniversitesiIRIS Center, Chemonics, Internews, Counterpart International, Peace Corps, Transperancy International, Winrock International Urban Institute bunlar arasındaki kayda değer önemli ve hedefleri, amaçları açık olan kuruluşlardır. Kafkaslara baktığımızda da, Azerbaycan’da 28 kadar Amerikan, 6 kadar Alman ve bunların yanı sıra 13 kadar başka ülkeden STK’ların faaliyette olduğunu görüyoruz. Bizim ise geçmişimiz ile ilgili tarihimizi ve bölge ile olan kültürel ilişkilerimizin köklerini bile tam olarak dünyanın en eski tarihine sahip Türk milletine aksettirebildiğimiz söylenemez. Ayrıntılarını, gerçeklerini tam bilmesek de ağırlıklı olarak Osmanlı tarihini öğrendiğimizi ve iftihar ettiğimizi söyleyebileceğimiz halde Türklükle ve Türkistan ile ilgili tarihimizin arkasındaki muazzam birikimi bildiğimizi söyleyemeyiz. Anadolu’ya Türklerin gelişinden önce neler oldu, Karadeniz’in üzerinden Avrupa’ya gitmiş, uygarlıklar kurmuş olan Türkler neler yaptı, bir kısmı H ükümet politikalarında ihmal edilen ve büyük bir geçmişin mirasçısı olan Türkistan ile iletişim kuramamış olmamız maalesef biz Türkleri yaralayan bir eksikliktir. Dünya gözünü Türkistan’a dikmişken ve bölge insanının bir kısmının hala Türkiye’den beklentisi varken milli bir politika geliştirilememiş olması ve hatta adeta Batılıların yönlendirmesine uygun şekilde Türkistan’dan uzak durulması sadece eksiklik değil aynı zamanda büyük bir hatadır. Geçtiğimiz yıl içinde de BM’de Türkiye’nin Özbekistan aleyhine oy kullanmış olması konunun ihmal boyutunu aşarak hata haline geldiğinin göstergesidir. 1990’ların hemen ertesinde, bir kısım Türkçülerin heyecanlı ve o zamanların hükümetlerini zorlayıcı çalışmalarıyla iddialı bir biçimde Türkiye Türkistan coğrafyasında sahneye çıkmıştı. Öyle ki bölgede etkinlik arayışı olan öteki ülkeler tarafından engellenmek istenen bir güç söz konusu olmuştu. Sonra konu Türkiye’de milliyetçi unsurların da içinde bulunmalarına karşın önce koalisyon sonra da tek parti hükümetlerince ağır ağır göz ardı edildi. Bu ihmalkâr ve çarpık politikamızın üzerindeki yabancı güçlerin doğrudan veya dolaylı olası etkilerini de araştırmak, değerlendirmek Türk dış politikası ve Türk dünyası ile ilgilenen bilim adamlarının her halde gelecekteki konularından olacaktır. 1992–1993 yıllarında başlatılan ve yabancı ülkelerce heyecanla karışık korkuyla izlenen her yıl 10 bin öğrenci getirme programımız yetersiz politikalar ve programa sahip çıkılmaması nedeniyle zaman içinde adeta fiyaskoya dönüştü. Türkiye’ye gelen Türkistanlı öğrencilerin bir kısmı Türkiye’den kötü izlenimlerle ayrıldılar. Türkiye’de eğitim görüp ülkelerine dönenlerle ise de maalesef ilişkimizi kestik. Hâlbuki Fransızların Frankafon yetiştirme ve bunlardan kültürel, ekonomik ilişkilerde yararlanma politikaları örneği biz de benzeri bir politikayla ülkemizde okumuş olan öğrencilerin bizle olan ilişkilerinin kopmamasını ve Türkistan ülkeleriyle aramızda köprü olmalarını sağlayabilir, böylelikle de bölgeye kendimizi sürekli bir şekilde daha açık ve saf bir şekilde anlatabilirdik. Ne var ki baştan itibaren gelişigüzel, plansız, öngörüsüz, stratejisiz olan ve bir heyecanla başlayan çalışmalar bugün sönmüş gibi gözüküyor. Strateji yoksunluğu özellikle yetmiş yıl kadar sürmüş Sovyet işgali nedeniyle yeterince tanıyamadığımız, ilişki kurmamıza da izin verilmeyen bu bölge üzerinde temeli sağlam ve ilerisi için metodolojik çalışmalar içeren bir programa sahip olmamamızdan belliydi. Bu da bizi başarısızlığa mahkum eden nedenlerin başında geliyordu. Bu eksikliğimizi anladığımız zaman dahi düzenleyici, gerçekçi stratejiler üretilememiş olması da yanlışlıklar silsilesini sürdürdü. Hâlbuki bölge ile ilişkiye geçtikten ve zafiyetlerimiz anlaşıldıktan hemen sonra bölge üzerinde geçmişten bu yana çalışmalar yapan bilim adamlarımızı çok daha organize bir şekilde örgütleyip, Türkistan insanlarının, yeni siyasal oluşumların, bölge gerçeklerinin sosyolojik, ekonomik ve kültürel boyutlarını, koordineli, merkeziyetçi ve Türk milletinin gelecekteki çıkarları yönünde değerlendirebilirdik. Ortadaki Asya’ya yakınlaşmak Türkiye, bulundurduğu doğalgaz yatakları nedeniyle dünyanın yüzünü döndüğü Türkistan’a bir türlü gereken önemi göstermiyor. Bunun yanı sıra bir de bölge ülkelerinin aleyhine girişimlere destek veriyor. Türkiye’nin BM’de Özbekistan’ın kınanmasına yönelik metne destek vermesi nedeniyle iki ülke ilişkileri halen net olarak düzelmiş değil. ORTA ASYA’DAKİ MUAZZAM BİRİKİME İLGİSİZLİĞİMİZ Asya ve Avrupa için olduğu kadar giderek bütün dünya için önem kazanan Avrasya’nın kalbi, Türk Avrasya’sının nirengi noktası olan Türkistan’ın dünyanın istikrarında oynadığı rolün giderek artacağı açıktır. Bugünlerde, bu bölgeden gücünü alan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), dünya ile dalga geçercesine orayı burayı işgal eden ABD’ye karşı bir oluşum başlatmıştır. Ne var ki, hala Türkiye olarak bölge hakkında yarım yamalak bilgiye sahibiz ve çoğunlukla bölgenin bizle olan çok yakın tarihsel, kültürel ve etnik hazinesinin farkında bile değiliz. ABD’nin 1990’lı yılların başlarında bölge ülkelerine gönderdiği Barış Gönüllüleri sayesinde elde etmiş olması gereken ayrıntılı verilere ise hiç sahip değiliz. Halen özellikle ABD ve Almanya menşeliler başta birçok Batılı sivil toplum kuruluşları (STK) Türkistan ülkelerinde faaliyettedir. Alman Konrad Adenauer ve F. Ebert Vakıfları, Amerikan ve uluslararası nitelikli ve çoğu ABD’nin resmi bir kurumu olan USAID (U.S. Agency for International Development) ile yakın ilişki içerisindeki kuruluşlar; Soros Vakfı, NED (National Endowment for Democracy), NDI (National Democratic Institute), IRI (International Haydar Aliyev döneminde Türkiye’nin Orta Asya ile ilişkileri oldukça iyiydi..