23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası kirmaci@tusam.net ngiltere’de, Başbakan Gordon Brown, lideri olduğu İşçi Partisi’nin kongresinde, parti lideri olarak yaptığı ilk konuşmasıyla, tüm dikkatleri üzerine çekti. Göreve yaklaşık üç ay önce gelen Brown, İngiliz basınında gündemin en üst sırasına yerleşerek son günlerde ülkenin en çok konuşulan ismi olmayı başardı. Brown’u gündemin üst sırasına taşıyan ise Brown’un, seçimlere daha iki yıldan fazla zaman varken ülkeyi erken seçime götürmeyi planladığı iddiası... Bu iddianın tonunun yükselmesine sebep olan ise Brown’un, konuşmasında, muhafazakâr seçmenlerin gönlünü kazanmak amacıyla sarf ettiği, "Ülkeyi birleştiren bir hükümet olmak istiyoruz" açıklaması oldu. Her ne kadar Brown, "Erken seçimi tartışmanın zamanı değil" diyerek erken seçim iddialarını reddettiyse de İngiliz basını Brown’un, 1 Kasım hatta 25 Ekim’de diğer partiler için "baskın" olabilecek erken seçim ihtimalini tartışmaya çoktan başladı. Seçim tartışmaları alevleniyor... C S TRATEJİ tazelemek" gerektiğini söylüyor Brown. Nitekim üç ay önce göreve gelen Brown, İşçi Partisi’nin Bournemouth’taki kongresinde, siyasi çekişmelerin üstünde, bir kez bile muhafazakâr Tory Partisi lideri David Cameron’un adını anmadan muhafazakâr kesimin de kalbine seslenerek tüm İngiliz ulusunun görüşlerini temsil ediyormuşcasına konuştu. İ İngiltere sandığa doğru BROWN, ERKEN SEÇİME GİDECEK Mİ? "Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım, okullarımızı ve hastanelerimizi daha iyi hale getirmek için çabalayacak, değerlerimiz ve daha güçlü bir ülke için çalışacağım. Daima yanınızda olacağım" diyen Brown, İngiliz halkına seslendi İşçi Partisi’nin kongresinde. Geçen üç ayda Londra’da bir gece kulübüne ve havaalanına saldırı girişimleri, ülkenin bazı bölgelerindeki sel felaketlerini, şap hastalığının yayılmasını hatırlatarak ülkenin bir sınavdan geçtiğini ancak geçen üç ayda karamsarlığa sürüklenmek yerine gerektiğinde soğukkanlı ve ölçülü bir şekilde davranarak sınavdan geçtiklerini söyledi. Brown, konuşmasında, vizyon eksikliğine karşın siyaseten oldukça başarılı bir konuşma yaptı ve Tory taraftarlarının kalplerine dokunmayı başardı. Zira İngiliz Channel 4 kanalının YouGov şirketine yaptırdığı kamuoyu yoklamasına göre iktidardaki İşçi Partisi yüzde 44, muhalefetteki muhafazakâr Tory Partisi ise yüzde 33 desteğe sahip. Brown konuşmasında, Irak ya da Afganistan’daki durum başta olmak üzere dış siyasetten konuşmak yerine iç siyasete dönük bir konuşma yaptı. Yerine sosyal adalet, ulusal sağlık sistemi, konut edinme, eğitim, suç, çevre konularında yapılmasını öngördükleri reformlardan bahsederek İngiliz halkının sorunlarına değindi. Erken seçimle ilgili soruyu ise önce Kraliçe ile konuşması gerektiğini söyleyerek ustalıkla geçiştirmeyi başardı. İşçi Partisi Kongresi’nde Brown yapılması öngörülen reformları anlatırken İngiliz basınının tartıştığı tek konu Brown’un ülkeyi erken seçime götürüp götürmeyeceği oldu. Brown’un yakın çevresindeki genç grup, 1 ya da 8 Kasım hatta 25 Ekim’de seçime gitmek istiyor. BBC’nin politika editörü Nick Robinson’a göre, genç kabine üyeleri erken seçime gitmenin bir daha bulunamayacak bir fırsat olduğunu düşünürken kabinenin daha yaşlı üyeleri David Cameron’un liderliğindeki Muhafazakâr Parti’yi yenilgiye uğratmak adına İngiliz halkını sonbaharda seçime götürmenin büyük bir risk olduğunu zira İngiltere’nin en son 33 yıl önce sonbaharda seçime gittiğini söylüyor. Şimdi merak edilen Brown’un hangi grubun sözüne kulak vereceği… Zira 3 Haziran 2010 tarihine kadar seçim kararını ertelemek yerine Brown, erken seçime gidecek olursa, seçim sonuçlarının sorumluluğunu tek başına üstlenmek durumunda kalacak. Ancak İşçi Partisi’nin yükşelişe geçtiği şu sıralarda seçime gitmez ise belki de gelecekte bir daha yakalayamacakları halk desteğini göz ardı etmiş olacak. Aslına bakılırsa Brown’un göreve geldiği ilk günden beri erken seçim fikrini desteklediği açıkça biliniyor ancak başbakanlık koltuğunda oturuyor olmak onu aksi yönde karar almaya itebilir. Brown’un önümüzdeki hafta içinde Kraliçe ile görüşüp Kasım ayının ilk haftasında erken seçime gideceği iddiası oldukça güçlü. Muhalefetin ise bu durumdan rahatsız olduğu kesin. Görünen o ki İngiltere, önümüzdeki dönemi iç siyasete odaklanarak geçirecek. YENİ HAREKETİN ESKİ YÜZÜ BROWN İşçi Partisi ile İngiltere’nin içinde bulunduğu yüzyılda en büyük başarı hikâyesi yaratabileceğine inandığını İşçi Partisi liderliğini ele aldığı ilk gün yaptığı hazmedemediğini, kendisinin değil de Blair’in önce konuşmada açıkça dile getiren Gordon Brown, Tony parti lideri sonra da başbakan olduğu gerçeğiyle Blair’in başbakanlığında geçen on yıllık İşçi Partisi yaşamayı oldukça zor kabullendiğini söylüyor. iktidarı mirasını reddetmeden, "elinden gelenin en Nitekim Blair’in başbakan, Brown’un ise Maliye iyisini yapmaya çalışacağını" söyleyerek "değişim" Bakanı olarak geçirdiği on yıl boyunca ikili arasında sözü vermişti. Kendisini kamu hizmetine adamış bir rekabetin ve gerginliğin eksik olmadığı açıkça inanç siyasetçisi olarak tanımlayan Brown, Haziran biliniyor. Fakat Maliye Bakanlığı’nda geçirdiği uzun ayında İşçi Partisi’nin kongresinde yaptığı yıllardan sonra başbakanlık koltuğuna oturan Brown, konuşmada, eski siyaset anlayışının değişmesi ve Blair döneminin en önemli mimarlarından biri olarak ülkenin özlemini çektiğini ifade ettiği değerler bu dönemi tamamen reddetmeden ancak İngiliz üzerine kurulu bir kamu yönetimi vaadinde halkının değişim isteğini de göz önünde bulundurarak bulunmuştu. İşçi Partisi hükümetinin kaybettiği itibarı çok hassas bir denge gözetmek durumunda kaldı. yeniden kazanması gerektiğini belirten çiçeği Şimdi Brown, bir ip cambazı gibi eskiyi reddetmeden burnunda lider Brown, Blair dönemi ile bağını yeniyi inşa etmek durumunda… Zira İngiliz Guardian koparmadan "liderliğini yaptığı partinin siyasetten gazetesinin yorumuna göre Brown’un başarısı daha fazlasına sahip", vicdan sahibi, olması şimdiye kadar başarılanlar ile kendini gerektiğini söylerken Yeni İşçi Partisi hareketinin yeni özdeşleştirmedeki marifetine bağlı olacak. Blair ile ama en az selefi Tony Blair kadar deneyimli bir birlikte Yeni İşçi Hareketi’ni inşa eden Brown, siyasetçi olduğunu göstermekten çekinmedi. Zira geçtiğimiz on yılda İngiliz halkı ile bağlarını koparan Brown’un, İngiltere siyasetinin zirvesine tırmanmayı İşçi Partisi hükümetinin yıktığını şimdi "Yeni İşçi ne kadar çok istediğini herkes biliyor. 1994 yılında Partisi, yeni dönem" sloganıyla yeniden kurmaya İşçi Partisi’nin o dönemdeki lideri John Smith’in ani çalışıyor. Bu gerçeğin bilincinde olarak "halkın ölümüyle boşalan liderlik koltuğu için İngiltere’nin güvenini yeniden kazanmak, partinin hedefini ise yükselen genç yıldızları arasından oldukça ihtiraslı iki isim öne çıkmıştı: Brown, İngiliz askerleri ile birlikte... Gordon Brown ve Tony Blair. Brown, Blair’e göre daha eski ve parti politikalarını şekillendirmede daha güçlü bir isim olarak kabul ediliyorduysa da önce parti liderliği sonra da başbakanlık koltuğuna oturan kişi Brown değil Blair oldu. Uzun pazarlıklardan sonra varılan anlaşmaya göre Brown, yarıştan çekilecek ve Blair’in rakipsiz lider olmasına izin verecekti. Ancak belirli bir sürenin sonunda Blair de koltuğu Brown’a devredecekti. Ne var ki ikilinin yaptığı bu anlaşma ikili arasındaki gerginliği gidermedi. Şu sırada Dış Ticaretten Sorumlu AB Komiseri Peter Mandelson, o yıllarda bu ikiliye en yakın isimlerden biri olarak, Brown’un, o yıllarda yapılan anlaşmayı bir türlü İngiltere’nin yeni Başbakanı Gordon Brown, "Erken seçimi tartışmanın zamanı değil" diyerek iddiaları reddettiyse de İngiliz basını Brown’un, 1 Kasım hatta 25 Ekim’de diğer partiler için "baskın" olabilecek erken seçim yapabileceğini tartışıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear