Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net Çatışmalar ekonomik kaygıları beraberinde getirdi… C S TRATEJİ ABD’nin 11 Eylül saldırılarından hemen sonra uygulamaya koyduğu sansüre benzer bir şekilde bombalanan yerlerden yıkılmış, harap olmuş evlerin, ölü ya da yaralı İsraillilerin görüntülerini yayınlamak yasaklandı. Ancak, Hizbullah’ın gücünü bilen halk kuzeyde neler olduğunu görmese de duymasa da tahmin edebiliyor. İ srail füzeleri Lübnan’a yağmur olup yağıyor ve tarihin katliamlar, trajediler sayfalarına her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Dünya kamuoyu dehşete kapılmış bir şekilde bir şeyler yapılmasını beklerken, BM başta olmak üzere AB ülkeleri ve Arap ülkelerinin hiçbir şey yap(a)maması tepkileri bir kat daha artırıyor. Hem Filistin hem de Lübnan’da yaşanmakta olan olaylardaki tutumları, açıkça, akan kanın üzerlerine sıçramasından korkan Arap ülkelerinin stratejik bağlantılarını kuvvetlendiriyor olabilir ama aynı zamanda insanlıklarından çok şey yitirdiklerini gözler önüne seriyor. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi en az zararla, kana bulaşmadan işin içinden sıyrılmak istiyorlar. Başka bir ifade ile stratejik bağlantıları nedeni ile susmayı tercih ediyorlar. Ancak, stratejinin sustuğu yerde dram başlıyor… Ve dram bir çığ gibi büyürken dünya halen harekete geçmekte tereddüt ediyor. Bu da bir anlamda İsrail’in işine geliyor. Hatta İsrail çeşitli platformlarda, resmi ya da gayri resmi ağızlardan yapılan konuşmalardan, çıkmayan kararlardan cımbızla işine gelen kısımları çekiyor ve bunları sivil halka yönelik gerçekleştirdiği saldırılara kılıf olarak kullanıyor. İsrail’in ‘yenilmezliği’ tartışılıyor ELEŞTİRİLERİN HEDEFİ İsrail, 18 yıl işgal altında tuttuğu Güney Lübnan’ı Hizbullah nedeniyle boşaltmıştı. Şimdi başa döndü. İsrail ekonomisi çatışmalardan olumsuz etkileniyor. Yayınlara sansür uygulansa da halktaki tedirginlik saklanamıyor. bir bataklığa dönüşmüştü. İsrail, 1982 yılında girdiği Lübnan topraklarında 18 yıl sürdürdüğü işgal sonrasında ilk kez kesin bir zafere ulaşamadan, düşmanı yenilgiye uğratamadan geri çekilmek durumunda kalmıştı. Böylece Arapİsrail savaşlarında savaşa dahil olan Arap ülkelerinin topyekün bir şekilde karşı karşıya geldiği ve her seferinde bir öncekinden daha ağır kayıplarla çıktığı savaşlar sonrasında oluşan "yenilmez" İsrail imajı sarsılmıştı. İsrail’de bugün en çok sorulan sorulardan biri yine bu imajla ilgili. İsrail halkı Lübnan hezimetini zaman aşımından dolayı yeni yeni hazmetmeye başlamıştı ki İsrail kurutamadığı bataklığına geri dönüverdi… Ve yine 60’ların, 70’lerin o birkaç günde hatta birkaç saatte kazanılan zaferleri yerini şiddetli çatışmalara ve daha da önemlisi orantısız da olsa karşılıklı kayıplara bıraktı. Bugün Hayfa başta olmak üzere İsrail’in kuzeyindeki kentler adeta hayalet kentlere dönüşmüş durumda. Herkes şimdilikgüvenli olarak gösterilen güney bölgelere kaçıyor. Hükümet ve güvenlik güçleri ise halkın moral ve motivasyonunu yüksek tutmaya çalışıyor. Bu bağlamda, basına ‘YENİLMEZ İSRAİL’ İMAJI Lübnan deyince, uluslararası arenada çok farklı sesler yükselirken İsrail’de sanılanın aksine tek bir sesten çok kargaşa hâkim denilebilir. Halkın büyük çoğunluğu saldırıları haklı bulsa da hatta bir kısmı daha fazlasını istese de, bu seferki "kriz", "savaş" adı her neyse öncekilerden çok farklı özellikler taşıyor. Her şeyden önce İsrail’in Lübnan saldırıları birçok İsraillinin hafızasına yer etmiş olan 2000 yılındaki çekilmenin bir rövanşı olarak algılanıyor. Mayıs 2000’de Ehud Barak hükümetini bir anlamda iktidardan eden Lübnan’dan çekilme, İsrail’de ilk günden bu yana tartışılıyordu. Çünkü bu çekiliş, İsrail’in kabul etmese de ilk kez bir düşman karşısında "pes ettiğinin", Hizbullah ile baş edemediğinin ve havlu attığının göstergesi olmuştu. Lübnan, özellikle de Güney Lübnan İsrail için adeta Olmert hükümeti, "yenilmez İsrail" imajının zedelenmemesi için çabalasa da İsrail topraklarına düşen her füze, verilen her kayıp İsrail’i kendini sorgulamaya itiyor. İsrail toplumunun baskın özelliklerinden biri olarak, her daim kol kırılıp yen içinde kalsa da, İsrail halkı belki de tarihinde hiç olmadığı kadar sorguluyor olup biteni. Sessiz sedasız da olsa eleştiriyorlar bazı şeyleri. Sahip olduğu güçlü organizasyon yapısı ve istihbarat ağı ile dünyanın en iyi işleyen istihbarat örgütlerinden biri olarak gösterilen İsrail gizli servisi MOSSAD da söz konusu eleştirilerden nasibini fazlası ile alanların başında geliyor. Önce 25 Haziran’da İsrail’in terör eylemlerinden korunmak için inşa etmekte olduğu, son derece gelişmiş teknolojik sistemlerle donatılmış "güvenlik duvarı"nı Hollywood filmlerini aratmayacak bir senaryoyla yer altından tünel kazarak aşan Filistinli grupların Gazze’deki bir İsrail kontrol noktasına baskın düzenleyerek 2 askeri öldürüp onbaşı Gilat Şalit’i kaçırması; ardından da 12 Temmuz’da Hizbullah’ın sınır kontrol noktasına baskın düzenleyerek 8 İsrailli askeri öldürüp, 2’sini kaçırması, İsrail’de "güvenlik açığı mı var" sorusunu gündeme getirdi. Bu bağlamda, oldukça sert eleştirilere maruz kalan MOSSAD ve İsrail iç istihbarat örgütü Şin Bet’in işleyişi tartışmaya açıldı. Hizbullah’ın askeri güç asimetrisine rağmen İsrail ordusuna önemli denilebilecek zayiatlar verdirmesi de yine aynı bağlamda tartışılan konuların başında geliyor. İsrail’de güvenlik tartışmaları artarak devam ederken, eleştirilere hedef olanlardan biri de Savunma Bakanı Amir Peretz. Eski bir sendika başkanı olan Amir Peretz’in Savunma Bakanlığı görevine getirilmesi koalisyon görüşmeleri sırasında da tartışmalara neden olmuş, asker kökenli olmayan birinin güvenlik birimlerinin başına getirilmesi bazı kesimler tarafından kabul edilemez olarak değerlendirilmişti. Ancak tüm bu eleştirilere kulağını tıkayan Başbakan Olmert, koalisyonun ikinci büyük ortağı İşçi Partisi’nin lideri Peretz’i bu göreve getirmekte tereddüt etmemişti. Şimdilerde yoğun gündem arasında ön plana çıkmasa da kulislerde konuşulan konulardan biri de Peretz’in tahmin edildiği üzere bu görevi hakkıyla yapamadığı. Şayet İsrail’in korktuğu başına gelir de yine kesin zafer ilan edemez ve Hizbullah’ı yok edemezse hezimetin faturasının kesileceği kişilerden biri de Amir Peretz olacak gibi görünüyor. KNESSET KARARSIZ Askeri cephede hararetli tartışmalar yaşanırken, İsrail Parlamentosu Knesset’de kavramsal tartışmalar yaşanıyor. Knesset, yaşanmakta olan krizin bir "savaş" mı yoksa "askeri operasyon" mu olduğuna bir türlü karar veremiyor. Savaş ilan etmenin siyasi ve psikolojik etkilerinin yanı sıra ekonomik etkileri de yoğun olarak tartışılıyor. Hayfa başta olmak üzere Hizbullah füzelerinin Hizbullah askerleri geçit töreninde...