Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomisi iken, olası bir AB entegrasyonu içerinde yeralması halinde, önce yarıÇevre ve daha sonra belli bir kalkınma sürecini tamamlayarak tipik bir Merkez ülkesi haline gelebilir. C S TRATEJİ 19 ? KKTC, kangrenleşmiş Kıbrıs sorunun çözülemeyen bir parçası haline gelmişse, nedenlerinden bir tanesi, bu devletçiğin en az Merkez'inki kadar etkin ve cesur uluslararası örgütlerin içinde bulunmaması; diğeri de, anavatan Türkiye'nin ABD ve AB ile olan görece parlak müttefik ilişkilerini çözüm yapıcı yönde kullanamamasıdır. ? KKTC'te 2000 yılı verilerine göre, örneğin bir doktor başına düşen kişi (hasta) sayısı 600 iken, bu, GKRY için 357'dir. Bu durum sağlık harcamalarının GSMH'deki payıyla doğrudan ilgilidir. Bu oran, aynı yıl için GKRY'de 5.5 iken KKTC’de sadece 3'tür. Kısacası, bugünkü ve büyük olasılıkla gelecekteki iki Kıbrıs'ın temel sorunsalı bu MerkezÇevre çelişkisine ve dolayısıyla bu çelişkinin bir ucu da küreselleşme fenomenine dayanmaktadır. Küreselleşme, dar anlamda sermayenin; geniş anlamda, bütün üretim faktörlerinin önündeki engellerin ortadan kalkması ya da büyük ölçüde kaldırılması süreci ise; iki Kıbrıs'ın küreselleşmenin farklı ve zıt uçlarda yer aldığı ortadadır. Sermaye birikimi yaratan ve bir işçi sınıfına sahip olan GKRY’ye karşı, sermayesi olmadığı için sermaye transferini de yapamayan bir KKTC vardır. İki farklı ve zıt Kıbrıs vardır; bunu yaratan AB etmenidir. KIBRIS RUMLARININ AVANTAJLARI GKRY, bir MerkezÇevre ikilemine göre sınıflandırdığında Merkez'de olduğu kabul edilir. Merkez ülkelerin karakteristik özellikleri veri alındığında onun Merkez'deki konumu mercek altına alınabilir: ? AB üyesi olduktan sonra GKRY, AB'nin en büyük parçalarından biri olduğu Merkez'de kabul edilmelidir. GKRY; dünyayı yöneten, düzenleyen ve denetleyen (uluslaraüstü ve uluslar arası) Merkezi kurumlarda AB üyeliği üzerinden ve olduğundan daha fazla sözsahibi olmuştur. ? GKRY, 15 bin doları aşan kişi başına ulusal gelir bazında Merkez'de(n) olup, ABD'yle yarışan AB'nin içinde de, örneğin Yunanistan'a ve diğer bir çok üye ülkeye göre yüksek bir yerdedir. ? Kıbrıslı Rumlar, kendi adlarıyla bilinen bir buluşa sahip olmasalar da, Merkez'in bu buluşçu özelliğini paylaşmakta ve bu alandaki tartışmasız önderliğine ortak olmaktadır. Çünkü onlar, (Hıristiyan) Batı uygarlığıyla özdeşleştirilen Merkez'de yer almaktadırlar. ? Burada G. Kıbrıs, kültürel anlayışıyla Merkez'in bir parçası olduğu için, Merkez'in tıpkı ilerici yönünü temsil eden şeffaf, doğru ve hızlı bilgilendirme özelliği gibi, itici olan dezenformasyoncu özelliği de onları bağlar. Özellikle Annan Planı sürecinde, Merkez'in başını çektiği dünya medyasının nasıl tek yanlı yayın ve propoganda yaptığı ortadaydı. Rumlar'ın dünyanın gözüne takılan siyasal gözlüğün nasıl olacağı konusundaki lobi faaliyetleri Merkez'in güçlü medyası aracılığıyla yürütülmüş ve bunda başarılı olunmuştur. ? Rum sermayesi de uluslararası mali gücün bir parçasıdır. Yakın bir zamanda Euro bölgesine de girerek istikrarlı bir para biriminin üstünlüklerini elde edecektir. Merkez'deki yerini bir parasal entegrasyonla sağlamlaştıracaktır. Şu anda bile Kıbrıs Poundu (CYP ya da C£) konvertibl para olup diğer sağlam paralar arasında yer almaktadır. Dış mali piyasalarda Rum kapitalistlerinin Avrupalı ve Amerikalı çağdaşlarına rakip oyuncular oldukları ileri sürülmektedir. ? Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ), küresel avantajları Rumlardan esirgemez. Çünkü ÇUŞ'ların arkasında Rumların da bir parçası olduğu bir uygarlık birikimi ve Batılı kültürel değerler vardır. Rum sermayeli ÇUŞ'un olup olmaması sadece bir ayrıntıdır. ? GKRY, Merkez'in yönetimine ve finansmanına bağlı olarak manevra alanında bulunan pek çok kurum ve kuruluşun (BM’nin bazı birimleri, IMF ve Dünya Bankası gibi) asli üyesidir. GKRY, AB'ye üye olarak ulusdevlet iddiasından da vazgeçmiştir. Çünkü küreselleşme, entegrasyonu hızlandırmış; entegrasyon, ulusdevletin ulusalcı ve devletçi iddialarından vazgeçme sonucunu ve sorununu doğurmuştur. KKTC, Annan Planı'na "Evet" diyerek GKRY ile aynı devlet çatısı altında AB’ye katılmak ve küreselleşmenin nimetlerinden yararlanmak istedi. Merkez’de yer almanın dayanılmaz çekiciliği, yıllarca izole edilmiş bir toplum için daha fazlaydı. GKRY, başından beri Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla ve onun kendisine sağladığı üstünlüklerle hep Merkez'e oynadı ve AB üyeliğini de kazandı. Merkez ülkeler, aynı kültürün uzantısı olan Rumlara hep sahip çıktı, uluslararası platformlarda savundu. Onların sorunlarını içselleştirerek merkezileştirdi, yani Rumları Merkez'de tuttu. Dolayısıyla Merkez'in izlediği, savunduğu, desteklediği bir devlet/çik, Akdeniz'in orta yerinde büyük bir Ada'nın marjinal parçası olarak kalamazdı; yani GKRY'nin Çevre'de kalma lüksü yoktu! Kıbrıs’ın Ortadoğu’daki konumunu gösteren uydu fotoğrafı... BİRKAÇ SONUÇ Küreselleşme rüzgarı Batı'dan Doğu'ya ya da Kuzey'den Güney'e esince, GKRY'yi AB'ye yani Merkez'e yakınlaştırdı ve giderek oraya taşıdı; KKTC’yi AB'den uzaklaştırdı, yani Çevre'ye itti. Çünkü Güneyli Kıbrıs özünde Avrupalı, Kuzeyli olanı ise Avrupacı idi. Bu önermeye bağlı olarak: 1. sonuç: Siyasal sorunlar çözülüp istikrara kavuşulmadan, ekonomik dinamizm Ada'nın bütününde yaygınlaştırılmadan, Ada ekonomisinin makro göstergeleri hep "şaşı" bakmaya devam edecektir. Yani Güney ile Kuzey'in baktığı nokta, birininki "Garp", diğerininki "Şark" olacaktır. 2. sonuç: KKTC, Türkiye'den kopmak pahasına ve Annan Planı senaryosuna göre, AB yönünde tercih kılmıştı(r). Temel kaygı, Çevre içinde kalmakla "makus talih"ini tersine çevirmek idi. AB kapısının Kıbrıs Türkleri için anlamı, 1983'te ilan ettikleri devlete "son vermek" ve fakat refah bazında toplumsal olarak "kurtulmak" demekti. Demokrasi sandığı ona işaret etti. 3.sonuç: KKTC toplumu, AB'den Rumlarla eşzamanlı müzakere masasına oturmadığı ve dolayısıyla AB ailesine katılamadığı halde, Annan Planı üzerinden ve tıpkı Rumlar gibi Merkez'e talip olmak istedi. Plan, uluslararası topluluğun istediği gibi Rum kesimince de onay görseydi, KKTC için AB'ye girişte bir tür paraşüt işlevini görecekti. Rumlar, Annan Planı'na "Evet" deseydi, Kıbrıslı Türkler de kendileri gibi Merkez'e daha kolay yerleşebileceklerdi. Dolayısıyla, KKTC, Merkez'e taşınmasın ve Merkez'in sunacağı ekonomik ve diğer nimetlerden yararlanmasın diye, Rumlar Annan Planı'nı reddetti ve böylece Kıbrıslı Türklerin önünü tıkamış oldu. Annan Planı'nın Kıbrıslı Türklere sunduğu "iyi" olduğu vaat edilen geleceğin, Türkiyeli Türklere "alternatif maliyet"inin ne olduğu ya da ne olacağı ise, bir başka tartışma konusudur. Dikkat edilirse, küresel güçler sanki ne Kıbrıs sorununun ve ne de Kıbrıs’ın kendisinin çözülmesini istiyorlar. İki Kıbrıs için MerkezÇevre çelişkisi azaldığı oranda radikal çözüme yaklaşılabilecektir. Aslında böyle bir çözüm, bir bakıma bu güç odaklarının oradaki oyunlarının, söz haklarının ve güç gösterilerinin bitmesi demektir. Not: Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı’nın AlmanyaEssen’de 9 Mart 2006’da düzenlediği "Avrupa Birliği Yolunda Türkiye’nin Dış Politika Gündemi" çalıştayında yapılan "Kıbrıs’ta Yeni Açılımlar" konulu konuşmanın, dört altbaşlığından sadece bir tanesinin –gözden geçirilmiş metnidir. Güney Kıbrıs, AB’ye de girmesiyle tam anlamıyla ‘merkezde olmanın’ avantajlarını kullanmaya başladı. Adanın kuzeyi ise hemen hemen her konuda Türkiye’ye bağımlı. KKTC’NİN DURUMU KKTC, MerkezÇevre çelişkisinde ülke ekonomileri arasında azgelişmişliği ve az gelişmeyi temsil eden Çevre'nin bir parçasıdır. Aşağıdaki özeliklere göre KKTC, şu andaki konumu ve gelişme düzeyi açısından Çevre'de yer almaktadır. Bir başka deyişle, kendi (fiziksel) coğrafyasında adanın kuzeyinde olmasına karşın, Çevre anlamında dünyanın azgelişmiş (ekonomik) coğrafyasının Güneyi’ne düşmektedir. Şöyleki: ? Her ne kadar, yıllık (% 1 gibi) nüfus artış hızı Merkez ülkelerinkine paralellik gösterse de, KKTC miktarsal olarak oldukça az olan nüfusunu beslemek için Türkiye'nin fonlarına gereksinim duymaktadır. Zira o çok az üreten, bir başka deyişle, üretmesini (üretim tekniklerini) bilemeyen; "yer altı" (kumar, fuhuş, spekülasyon gibi) faaliyetlere dayalı bir rant ekonomisidir. ? KKTC, Türkiye'ye üzerinden, daha net bir ifadeyle, Türkiye'ye göbekten bağlı olmasından dolayı Ortadoğu'nun Merkez'e teslim olmuş / bağımlı siyasal ekonomi yapısının doğal bir parçasıdır. ? KKTC'nin, bırakın bir Çok Uluslu Şirkete (ÇUŞ) sahip olmasını; bir ÇUŞ'un yatırımları için gerekli modern bir altyapısı bile yoktur.