28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 C S TRATEJİ ‘Büyük İsrail’ ve ‘Tevrat’a ihanet’ tartışmalar İsrail seçimleri çoğunluğa sahip olamaması sayısız koalisyon senaryosunu da beraberinde getirdi. Bu durumda İsrail, seçim sistemi gereği koalisyonlara alışık olmasına rağmen tarihinde görülmemiş bir iktidar yarışı hatta savaşı içerisine girmiş oldu. ‘BÜYÜK İSRAİL’İN SONU MU? Seçimlerin galibi Kadima’nın lideri ve büyük olasılıkla İsrail’in müstakbel başbakanı Ehud Olmert’in seçim propagandası süresince İsrail’in nihai sınırlarının çizilmesi ve Bağımsız Filistin Devleti’nin kurulması için "Büyük İsrail Seçim hayalinden vazgeçmeye", toprak tavizi vermeye kampanyasına ve Filistin Devleti kurulana dek yerleşim katılan bir İsrailli. birimlerinde yaşayan Yahudileri kademeli olarak tahliye etmeye hazır olduklarını ve bu politikaları doğrultusunda Gazze’den olduğu gibi Batı Şeria’dan da çekileceklerini açıklaması İsrail’de "Büyük İsrail" H. Miray VURMAY tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Olmert, söz konusu politikanın 2010 yılından önce İsrail’in nihai TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası sınırlarının "İsrail tarafından" çizilebilmesi için tek mvurmay@tusam.net yol olduğunu öne sürerken, karşı taraf yani Likud başta olmak üzere tüm aşırı sağcı ve dinci partiler ünya, rengârenk devrimlerin yaşandığı bunun Büyük İsrail’e ve Tevrat’a ihanet olduğunu öne oldukça renkli seçimlere sahne olmaya sürdüler ve geri çekilmeye şiddetle karşı çıktıklarını devam ederken İsrail, 6 aylık kısa bir defalarca dile getirdiler. Nihai sınırların çizilmesi geçmişi olan Kadima’nın "sönük" zaferi ile meselesi 40 yıldır yani başka bir deyişle İsrail’in sonuçlanan, tarihinin en renksiz bugünkü sınırlarının büyük bölümünü oluşturduğu seçimlerinden birini yaşadı. 14 Mayıs’ta kuruluşunun 1967 Savaşı’ndan beri İsrail siyasetinin gidişatını 58. yılını kutlayacak olan İsrail’de son 30 yılın en belirleyen başat faktörlerden biri olmuştur. Nitekim sancılı seçimleri olarak nitelendirilen 28 Mart son seçimlerde bu belirleyicilik had safhaya ulaştı ve seçimlerinde, sandıklardan çıkan sonuçlar kimseyi 28 Mart Seçimleri, seçimden çok kısa vadede Batı memnun etmeye yetmedi. Aslına bakılırsa İsrail Şeria’daki yerleşim birimlerinin geleceğine, orta gerçekten de son derece dramatik bir seçim süreci vadede İsrail’in nihai sınırlarının çizilmesine ilişkin geçirdi. Her şeyden önce Ariel Şaron’un yokluğu; bir referanduma dönüştü. İsrail siyasetinin temel taşlarından olan İşçi Partisi’nin yeni lideri ve yeni kadrosunun siyasete SRAİL’İN ‘ARAPLAŞMA’ uzak isimlerden oluşması; Şaron’dan sonra dağılma KORKUSU sürecine giren Likud’un başına siyasi sicili çok da temiz olmayan Netenyahu’nun geçmesi İsrail halkının Nihai sınırların çizilmesi meselesinde birçoğunu "kararsız seçmen" haline getirdi. Kararsız gözlerden kaçan ya da kaçırılan asıl nokta seçmen kitlesinin büyük bir kısmı 28 Mart’ta da İsrail’in "Araplaşması" korkusu. Şu an kararsızlığını bozmayıp, sandığa gitmeyince durum İsrail nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan ve daha da sıkıntılı bir hal aldı. İsrail halkının yaklaşık İsrail vatandaşı olan Arapların, nüfus artış yüzde 40’ı tepkisini "tepkisiz kalarak" dile getirme hızı, Yahudilerinkinden 7 kat fazla. Böyle yolunu seçti. Başka bir deyişle kararsızların büyük bir giderse en fazla 15 yıl sonra İsrail’de kısmı seçimlere katılmayarak siyasi anlamda pasif Arapların nüfusu, Yahudilerin nüfusunu direniş gösterdi. Hal böyle olunca İsrail hiç olmadığı geçecek. Yani 2020 yılında eğer bir kadar karmaşık bir siyasi sürece girmiş oldu. yüzde şekilde "önüne geçilmezse" 2’lik barajı aşıp Knesset’e girmeye hak kazanan karşımıza çoğunluğu Arapların partilerin hiçbirinin tek başına iktidar olabilecek oluşturduğu bir İsrail haritası D çıkacak. Böylece İsrail’in en büyük kâbusu gerçekleşmiş olacak. Madalyonun öbür yüzünden bakıldığında Ehud Olmert’in Şaron’dan miras kalan "çekilme" konusunda bu denli ısrarcı olmasının nedeninin, İsrail’in Araplaşma paranoyasından kurtulması ve nihai sınırlarını kendi inisiyatifi ile tek taraflı olarak çizmek istemesi olduğu açıkça görülüyor. İsrail’de sandıklardan çıkan yeni Knesset kompozisyonu ile siyaset, yeni bir yörüngeye girdi. 30 yılı aşkın süredir İsrail’de siyaset dümenini elinde bulunduran İşçi PartisiLikud dengesi Kadima sayesinde bir daha geri gelmeyecek şekilde bozuldu. Başka bir açıdan ele alındığında İsrail, 2006 seçimleriyle birlikte siyasi yelpazede "geniş tabanlı merkez partisi" kavramı ile tanıştı. Kadima ile İsrail’de "sağ" ve "sol" yeniden tanımlandı ve her iki taraf kendilerini büründükleri yeni çehrelerine göre konumladı. Sandıklardan çıkan bir diğer önemli sonuç da İsrail’de geleneksel sağın çöküşü oldu. İsrail halkı aşırı sağcı ve aşırı dinci partilerden oluşan geleneksel sağın şiddet yanlısı politikalarının çözümsüzlüğü körüklediğinin geç de olsa farkına mı vardı orası bilinmez ama İsraillilerin artık uygulanabilir politikalar görmek istediği kesin. Yani İsrail geleneksel sağın miğferi Likud’u 38 sandalyeden, 12 sandalyeye düşürerek, partinin sloganı haline gelen "kanlı ya da kansız, statüko korunmalı" anlayışını terk etmiş gibi görünüyor. KNESSET’TE İKTİDAR SAVAŞLARI İsrail’de hükümet kurma çalışmalarında belirleyici olacak 3 önemli nirengi noktası var. İlk nokta hiç şüphesiz 2010 yılına kadar vade İ Filistin seçimlerinde radikal Hamas’ın kazanmasının ardından İsrail seçimlerinden de güçlü bir iktidar çıkmadı. Şaron’un sağlığında kurduğu Kadima beklendiği gibi birinci parti olmasına karşın, çok çeşitli hükümet senaryoları bulunuyor. Seçimlerin güçlü bir iktidar çıkarmaması, İsrailFilistin sorununda çözümü zorlaştırıyor. Şimon Peres ve Olmert
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear