Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Merkez Bankası Başkanlığı için ilk başlarda adı geçen Erdem Başçı. MB’nin yeni yönetimine hükümet müdahalesi tartışılıyor… C S TRATEJİ 5 İstikrar kaygısı Merkez Bankası Başkanlığı’na hükümete yakın bir ismin atanması, para politikalarında istikrarın ve göreceli oluşan düşük enflasyon üzerinde soru işaretlerine neden oldu. görüşü egemen hale geldi ve böylece para politikasının amacı da belirlendi. Özellikle 1994’ten bu yana oluşan kamu açıkları, beraberinde iç borçlanmayı getirdi ki bu durum MB’nin para politikası uygulamalarında karşılaştığı en büyük baskı unsurudur. Türkiye’de uzun yıllar yüksek enflasyon yaşandıysa da günümüzde bu oran tek haneli rakamlara indi. Yüksek enflasyonun hatta hiper enflasyonun yaşandığı yıllarda uygulanan politikalar aynı zamanda MB’ye karşı güvenin oluşturulması amacına hizmet etmekteydi. Türkiye’de sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ile faizler siyasi baskıya maruz kaldı. Bu durum da serbestçe dolaşıp ülkeye giren sermayenin aniden ülkeyi terk edebileceği sonucunu doğurmaktadır. Uygulanan para politikaları ile bu risk en düşük seviyeye indirilmeye çalışılıyor. Türkiye’de uygulanan para politikası pasif niteliktedir. Yani program fiyat istikrarı dışındaki diğer ekonomik olayların takipçisi durumundadır. Zaten bu nedenle ekonomi yüksek enflasyondan uzun yıllar kurtulamadı. Uygulanan politikanın takipçi değil öncü olması gerektiği bilinse de pasif durum değiştirilemiyor. bozmamak adına bağımsız olması sağlanan kuruluşlar, siyasi baskı unsuru oluşturabilecek her türlü girişime ve söyleme karşı tarafsız olmaya çalışırlar. Bu sebepledir ki gelişmiş ülkelerin tümünde merkez bankası başkanları –başarılı oldukları takdirde görevlerine uzun yıllar devam ederler. Burada siyasi etki değil, siyasi destek bulunuyor. Başkan değişikliğinin istikrarı bozacağına inanılan ülkelerde merkez bankası başkanı, zorunlu olarak emekli oluncaya dek görevini sürdürür. Başkanın başarısı ise tek bir rakama bakarak anlaşılabilir; enflasyon oranı. Türkiye’de siyasi desteğin az olmasına karşın son yıllarda enflasyonda elde edilen başarı da MB’nin başarısı olarak görülmelidir. MB fiyat istikrarını sağlamaya çalışırken para ve kur politikalarını dengeli biçimde yürütmeye de özen gösterir. Bunu yaparken bazı araçlara ve politikalara başvurur. Para politikasının hedeflediği fiyat istikrarını sağlarken karşılaştığı sorunlarda hükümetin düştüğü konuma düşmez. Hedeflerin gerçekleştirilmesinde bir anlamda MB’nin yetkisi vardır ancak sorumluluğu yoktur. Ancak bu şekilde istikrar yakalanır aksi takdirde ülkede kriz dahi çıkabilir. Geçmişte Almanya Merkez Bankası Başkanı ile hükümetin çatışması Başkanın istifası, hükümetin de düşmesi ile sonuçlanmıştı. Böyle bir durum MBhükümet yakınlaşması sonucunda da gerçekleşebilir. Bu noktada hükümet desteğinin sadece ekonomiye verilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü para politikasının istikrarı ve ekonomik durumun selameti açısından MBhükümet ilişkisinin desteğin ötesine geçmemesi gerekir. Bunun yanında uygulanacak para politikasından ödün verilmemesi/istikrarın bozulmaması sürdürülebilir büyümenin sağlanabilmesi için de şart gözüküyor. Çünkü sürdürülebilir büyüme parayı yaratan kurum olan MB’nin istikrarına da bağlı bulunuyor. Fiyat istikrarına karşın işsizlikle mücadele MB’nin faaliyet alanının dışında kalır. Hal böyle olunca işsizlik artsa da enflasyonun düşmüş olması MB’nin hükümetten daha başarılı bir rakip olarak algılanmasına neden olur. Bunun aksine MB bağımsız ve tarafsız olmalı, bir rakip olarak değil tamamlayıcı bir ekonomi birimi olarak algılanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin MB’si de, Başkanı da güven oluşturucu özelliğini korumalı, siyasi baskı altına girmemeli ve ekonomik istikrar adına bağımsızlığını kaybetmemelidir. Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net erkez Bankası’nın (MB) değişen başkanı programda değişiklik yapmayacağını açıklasa da piyasalarda gerginliğin oluşmasına engel olamadı. Siyasi baskıya boyun eğecek bir konuma sahip olması gerekçesiyle de MB’nin bağımsızlığını zedeleyebileceği düşünülen yeni başkanın enflasyon hedefindeki kararlılığı ilk göze çarpan özelliği. Nisan ayında yayımlanacak olan ikinci enflasyon raporuna dair değerlendirmelerde bulunan MB Başkanı’nın ve kamuoyunun en çok üzerinde durduğu konu ise "değişmeyecek" olan para politikası. Dalgalı kurun temel prensipleri olduğunun altını çizen Başkan’ın para politikasının değişmeyeceğine ve enflasyonla mücadeledeki kararlılığın süreceğine dair açıklamalarının ne anlama geldiğini çözebilmek için öncelikle Türkiye’deki para politikası uygulamalarına göz atmak gerekir. Piyasaların ayrıştığı, ithal ikameci sanayileşmeden ihracata yönelik sanayileşme stratejisine geçildiği ve en önemlisi sermaye hareketlerinin serbestleşmeye başladığı 1980 dönemi, MB açısından da ilklerin yaşandığı bir dönem olmuştu. 1990’lara kadar geçen yenilik döneminde ekonomik programın bir parçası olarak mali reformlar gerçekleştirilmiş, maliye politikası ve para politikası açısından önemli adımlar atılmıştı. Bu dönem MB’nin yalnızca para politikasından sorumlu olduğu ve bağımsızlığını ilan ettiği dönemdir. 1990 sonrası sermaye hareketlerinin tamamen serbestleşmesi ile sistem daha açık bir hal almıştı. MB’nin iki kez para programı ilan edip, bazı temel ilkeleri benimsemesi de bu döneme denk gelir. Şeffaflığın literatüre girmesi, enflasyonla mücadele ve bunun için gerekli olan para politikası araçlarının neler olduğu konusu 1990’ların ortalarına kadar gündemi meşgul etmişti. 1994’te yaşanan ekonomik kriz sonucu kamu, finansman ihtiyacını karşılayabilmek için MB rezervlerine yönelmişti. Bu durum rezervlerin tükenmesi ve IMF’nin (International Money FoundUluslararası Para Fonu) para politikasına müdahale etmesi ile sonuçlanmıştı. 2000’li yıllara gelindiğinde ise "MB’nin nihai hedefinin fiyat istikrarının sağlanması olduğu" M İSTİKRAR’IN ÖNEMİ Türkiye’de MB’nin nihai hedefi olan fiyat istikrarının sağlanmasında yani enflasyonla mücadelede, uygulanan para politikası hedefinin terk edilmemesi/istikrar büyük önem taşıyor. Dolayısıyla hükümete yakın bir ismin başkanlık koltuğuna oturması halinde MB kararlarının siyasi baskı altında olacağı ve piyasaların bu durumdan olumsuz etkileneceği düşünülebilir. Böyle bir ortamda Başkanın para politikasının değişmeyeceğini öngören açıklamayı "yapmak zorunda kalmış" olabileceği aksi takdirde spekülatif hareketlerin oluşmasına nenden olabileceği sonucu ortaya çıkıyor. Faiz indirimi konusunda hükümetin isteği doğrultusunda hareket edilip edilmeyeceği konusu şimdilik sırrını korurken, işsizlikle mücadelenin politika hedefleri arasında sayılmaması ekonomiyi hala hassas noktada tutuyor. Ancak ilk olarak, siyasi baskı altında olan faize dair değil de dalgalı kurun temel ilkeleri gereği para politikasından sapılmayacağına dair bir açıklamanın gelmiş olması, piyasalarda oluşabilecek tedirginliği ortadan kaldırma isteğinin bir göstergesidir. Dünyanın her yerinde merkez bankaları, bir istikrar ve güven göstergesidir. Bu istikrarı