Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Yugoslavya diye bir ülke vardı… C S TRATEJİ Güney Slavları’nın ‘birlik’ macerası S B Çetnik örgütünden geldi. Ancak Çetniklerin radikal milliyetçi karakteri ve örgütlenme yapısı, başarı şansını azaltıyordu. Öte yandan, Alman, İtalyan ve Bulgar işgali, kendilerini kurtarıcı olarak karşılayan halklar arasında bile hayal kırıklığı yaratırken Hırvat, lav halkları Batı, Güney ve Doğu Slavları Boşnak ve Arnavutların faşist örgütleri de, olarak üç alt kategoriye ayrılıyor. Çekler, uyguladıkları terörden ötürü, kendi halklarının bile Slovaklar ve Polonyalılar Batı Slavları olarak tepkisini çekmeye başlamıştı. Dolayısıyla, işgale biliniyor. Ruslar, Ukraynalılar ve Beyaz Sırpların dışında da karşı çıkan geniş bir kitle Ruslar, Doğu Slavlarını oluşturuyor. Eski oluşmuştu. İşte bu noktada, Hırvat kökenli Josip Broz Yugoslavya coğrafyasında yaşayanlar ile Bulgarlar da (Tito) önderliğindeki Partizanlar sahneye çıktı. güney Slavlar olarak tanımlanıyor. Halkların eşit egemenliğine ve gönüllü birlikteliğine "Güney Slavları"nın ülkesi Yugoslavya’dan, dayalı sosyalist bir Yugoslavya düşüncesi işgale karşı "Doğu"yla "Batı"yı birbirinden ayıran kültürel fay geniş bir cephenin oluşturulmasını kolaylaştırdı ve hattı geçer. Roma İmparatorluğu ikiye bölündükten savaştan sonra, federal esasa dayanan sosyalist bir sonra Hırvat ve Sloven bölgeleri Batı Roma’nın, devlet, yani Yugoslav Federal Sosyalist Cumhuriyeti Sırplar ise Bizans’ın egemenliğine girmişti. Batıda (2. Yugoslavya) kuruldu. kalanlar Katolikliği, diğerleri Ortodoksluğu Savaşın bitişi, yeni bazı intikam saldırılarıyla ve benimsedi. Doğudakiler Osmanlı’nın, diğerleriyse, yüz binlerce kişinin ülkeden göçüyle sonuçlandıysa Avusturya’nın sınır bölgesinde yaşıyorlardı. Sonuçta, da Tito, bu olayların sınırlı kalması için azami gayret aynı soydan gelmelerine ve komşu olmalarına karşın, gösterdi. Resmi tarihe göre, yabancı işgalcilerle ayrı uluslar olarak tarih sahnesinde yerlerini aldılar. işbirliği yapanlar, bir avuç halk düşmanından ibaretti. Balkanlar’daki bütün Slavları tek çatı altında Gerçek halk, "daima işgale karşı çıkmış, kanının son toplama düşüncesi, 18. yüzyılda ortaya çıktı ve 19. damlasına kadar faşizme karşı mücadele etmişti." yüzyıl boyunca, bir kısım Sırp ve Hırvat aydın Sosyalist Yugoslavya, bütün etnik grupların TNİK NEFRETİN KÖKENLERİ tarafından desteklendi. Bu halkların uluslaşma kimliklerini tanımakla birlikte, ülke 1967’ye kadar sürecini birbirlerinden ayrı yaşamış olmaları, "birleşik fiilen merkeziyetçi bir anlayışla yönetildi. Sırp Almanlar, Slovenya’yı ilhak ederken, Dalmaçya Yugoslavya" düşüncesi yerine ‘büyük Sırbistan" ve kökenli İçişleri Bakanı Rankoviçin tasfiye sahil şeridi ve Karadağ’ı İtalya’ya, Kosova’yı İtalyan "Büyük Hırvatistan" fikirlerini ön plana çıkardı. edilmesinden sonra, gerçek anlamda bir federal güdümündeki "Büyük Arnavutluk Devleti"ne, yönetime geçildi. Tito ve çevresi, Yugoslavya’nın Makedonya’yı ise Bulgaristan’a bıraktılar. Zagreb bütünlüğünün önünde en büyük tehdit olarak Sırp İRLEŞİK SLAV KRALLIĞI çevresi, Bosna Hersek ve Sırbistan’ın bir bölümünde, milliyetçiliğini gördükleri için, "zayıf Sırbistangüçlü faşist Ustaşa örgütünün liderliğinde "Bağımsız Hırvat Ayrıca Hırvat ve Sloven halkları Avusturya Yugoslavya" anlayışını benimsediler. Ülkedeki Devleti" kuruldu. Boşnaklar’ın önemli bir bölümü de, Macaristan İmparatorluğu’nu etnik merkezli olmayan, federasyonu oluşturan cumhuriyetlerin iç sınırları "Hançer SS Teşkilatı"na alınmıştı. Bu dönemde, ulus üstü bir devlet; Avusturya Macaristan çizilirken, Sırp nüfusun yüzde 25’i, Sırbistan özellikle Makedonya, Kosova ve Hırvatistan İmparatoru’nu ise, bütün halkların "babası" olarak sınırlarının dışında kalmıştı. Hırvatistan’daki Krayina bölgelerinde, Sırp ve Karadağlılara karşı büyük görüyorlardı. Hal böyle olunca, 1. Dünya Savaşı’nda ve Slavonya Sırplarına, Bosna’daki Sırplara özerklik kıyımlar yapıldı. Sırplar’ın Osmanlı’nın adamı olarak Hırvat ve Slovenlerin çoğunluğu, verilmezken, Sırbistan Federe Cumhuriyeti’nde iki gördükleri Boşnaklar "Avusturya’nın adamı" olarak Avusturya–Macaristan Ordusu’na girip "kardeşleri" tane özerk bölge (Kosova ve Voyvodina) kuruluyordu. gördükleri Hırvatlar ve ezeli düşmanları olan Rus ve Sırplara savaşmakta hiçbir sakınca Kosova, Sırpların hem ulusal tarihi, hem de dinleri Arnavutlar, şimdi de Nazilerle birlik olup Sırpları görmemişlerdi. Ancak, savaşın sonuna doğru, açısından son derece kutsal bir merkezdi. Ama baskı altına alıyorlardı. Üç yıl süren bu dönem AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’nun dağılacağı burada çoğunluğu, Arnavutlar oluşturuyordu ve 1974 Sırpların belleklerinin bir köşesinde duracak ve 1991 belli olup da Hırvatistan ve Slovenya’nın İtalya’ya Anayasası’nda Kosova’ya geniş yetkiler verilmesi, sonrasında tekrar canlanacaktı. bırakılması gündeme gelince Hırvat ve Sloven ileri Sırp azınlığı, Arnavut çoğunluğun insafına terk İşgale ilk direniş, kraliyet yanlısı ve Sırp gelenleri, Sırplarla ortak bir devlette yaşamayı tercih etmişti. Tito’nun buna benzer uygulamaları, Sırplar milliyetçisi bir grup subay tarafından oluşturulan ettiler. Böylece, 1929’da Yugoslavya adını alacak olan arasında geniş hoşnutsuzluk yaratmıştı. Sırplar arasındaki hoşnutsuzluklar Tito döneminde açıktan telaffuz edilmese de, onun 1980’de ölümünden sonra durum değişti. 1980’lerde Kosova Sırplarının Arnavutlarla yaşadıkları sorunlar, bir taraftan Sırp milliyetçiliğini tetiklerken, bir taraftan da, sosyalist sisteme karşı muhalefetin milliyetçi bir tona bürünmesine neden olmuştu. 191841 dönemindeki ilk Yugoslavya’nın sonunu getiren, Sırp milliyetçiliğiydi. Tito Yugoslavyasının sonunu, yerel yönetimlere verilen gücün kontrolden çıkması olgusu getirdi denilebilir. Slovenya ve Hırvatistan, hem kültürel olarak Avrupa’ya yakın, hem de zengin ve sanayileşmiş iki federe cumhuriyet idi. Zenginliklerini, Makedonya ve Kosova gibi yoksul bölgelerle daha fazla paylaşmak istemiyorlardı. Almanya’nın açık müdahalesi ise Eski Yugoslavya’nın son liderleri soldan sağa 1 Momir Bulatoviç Karadağ Devlet Başkanı, 2 Kiro Gligorov Makedonya Devlet dağılma sürecini hızlandırdı. Güney Başkanı, 3 Slobodan Miloseviç Sırbistan Devlet Başkanı, 4 Franjo Tudjman – Hırvatistan Devlet Başkanı, Slavlarının birlik macerası böylece 5 Aliya İzzetbegoviç Bosna Hersek Devlet Başkanı, 6 Milan Kuçan Slovenya Devlet Başkanı sona erdi. Deniz BERKTAY SırpHırvatSloven Krallığı kuruldu. Karadağ da, bir oldubitti sonucunda, Sırbistan’la birleşivermişti. Ortak devlette balayı havası, uzun sürmedi. 1912’de Sırpların eline geçen Makedonya’da yaşayanların çoğunluğu, kendisini Bulgar ya da Makedon olarak görüyorlardı ve Sırp kimliğinin dayatılmasından memnun değillerdi. Karadağlılar da, yerel farklılıkların yok sayılması ve ülkelerinin adının "Zeta" olarak değişmesinden memnun değillerdi. Kurucu unsur kabul edilip ulusal kimliği tanınanlar sadece Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler’di. Hırvatların da, yıllar yılı çeşitli devletlerin yönetimleri altından yaşasalar da, iç özerkliklerini her zaman korumuşlardı ve Sırpların kontrolündeki merkeziyetçi bir devlette yaşayamayacakları ortaya çıkıyordu. Müslüman Boşnaklar ise, Sırp milliyetçilerinin gözünde, işgalci Osmanlı’nın dinini benimseyerek Türklerle bir olup Sırpları ezen varlıklardı. Ortaya çıkan etnik nefret ve çatışmalar, ortak devletin altını oydu ve 1941’de Yugoslavya’yı işgal eden Naziler, Sırpların dışındaki halkların hemen hemen tamamı tarafından, kurtarıcı olarak karşılandı. E