24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 Dünyayı tek kutuplu yapıdan çıkarma gayretleri… C S TRATEJİ konuda ŞİÖ tarafından yapıcı adımlar atılmış ve bu bağlamda 2003 yılında terörle mücadele merkezi kurulmuştur. Yine bununla ilişkili olarak 2004 Haziran’ında Taşkent’te yapılan toplantıda, merkezi Özbekistan’da olacak RATC (Bölgesel AntiTerör Teşkilatı) kurulması kararlaştırılmıştır. Köktendinci teröre karşı duyarlı olan tüm üyeler bu konuda dikkatli çalışmalar yapmaktaysalar da, Çin ve Rusya’nın zaman zaman çatışan çıkarları ŞİÖ’nün teröre karşı koordineli ve ideal bir çalışma yürütmesini engellemektedir. Bu durumun sonucunda ve özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra ŞİÖ’nün eşgüdümlü bir politikayı özellikle Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde uygulayamamış olması, ABD’nin bir süre için Özbekistan ve Kırgızistan’a üs kurarak girmesine neden oldu. Gelişmelerden rahatsız olan Çin ve Rusya, bir süre sonra, Temmuz 2005’deki girişimleriyle ABD’den, üye ülkelerdeki üslerini boşaltmasını istedi. Bu konuda ısrarlarını sürdüren Özbekistan, ABD’nin Hanabad (K2) üssünü boşaltmasını sağladı. ŞİÖ’nün askeri alanda da başlayan müşterek çalışmaları özellikle 2005 yılında hız kazandı. Bu bağlamda, Çin ve Rusya Federasyonu ilk ortak tatbikatlarını 19 Ağustos 2005’de gerçekleştirdiler. Yine 2003 yılında ŞİÖ üyesi ülkelerin 1000 kadar askeri görevlisi teröre karşı ortak bir tatbikatta beraber çalıştılar. ŞİÖ güçleniyor Ali KÜLEBİ TUSAMUlusal Güvenlik Strat. Arş. Mrk. Bşk. Vekili akulebi@tusam.net anghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), emekleme çağını atlatarak dünyada giderek saygınlık ve güç kazanan bir örgüt konumuna geldi. Amerikan istihbarat kuruluşlarınca bir zamanlar Ulusal Füze Programı’na karşı zayıf bir ittifak olarak kurulduğu söylenip hafife alınan ve katı Çin karşıtlarınca da, Pekin önderliğinde kurulmuş bir kutuplaşma olarak nitelendirilen örgüt, giderek kendini kanıtlamakta ve taraftar toplayarak dikkatleri üzerine çekmekte. Yakın gelecekte dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmesi beklenen Asya ülkeleri, gelişme süreçlerinde, "kuvvet birlikten doğar" felsefesiyle çeşitli işbirliği örgütleri kurdular. Bu örgütleri ASEAN (Güney Doğu Asya Milletleri Birliği), bundan doğan AFTA (ASEANSerbest Ticaret Bölgesi), ARF (ASEANBölgesel Forumu), APEC (Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği), SAARC (Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü) olarak sıralamak olası iken, bunlara 1996’da Şanghay Beşlisi adıyla temelleri atılan ve Merkezi Asya Ülkeleri’nin güvenlik politikalarını, sınır sorunlarının çözümünü, ekonomik, ticari ve enfrastrüktür konularını ele almayı amaçlayan ŞİÖ katıldı. Ş anlayışı içinde belirleyen bir kuruluş yasası çıkardılar. Anlaşmanın bu şekilde kağıda dökülüp olgunlaştırılmasıyla, güvenlik ve Orta Asya’da gelişebilecek köktendinci teröre karşı ortak mücadele ve sınır anlaşmazlıklarının giderilmesi yönünde geniş kapsamlı bir düzenleme ortaya çıkmış oldu. Jeostratejik açıdan ele alındığında, ŞİÖ’nün kuruluş amacının, söz konusu dört eski Sovyet cumhuriyeti ve Çin ile Rusya gibi iki ana güç merkezinin, özenle takip etmeyi hedefledikleri izolasyon ve tarafsızlık politikası ekseninde bir araya gelerek, Orta Asya’da dışarıdan gelebilecek harici güçlere ve bu bağlamda özellikle ABD’ye karşı bir politika oluşturmayı amaçladıkları düşünülebilir. ABD’YE DENGE GÜCÜ Yani temelde, Orta Asya’da ABD’nin güçlenmesinin engellenmesi, Rusya ve Çin’in etkinliklerinden vazgeçmeyi düşünmedikleri bu bölgede, ABD’nin müdahale edebileceği anlaşmazlık ve çatışma kaynaklarının oluşmamasının sağlanması hedefleniyor. Ancak daha geniş perspektiften bakıldığında bir sonraki adım olarak, ortaya çıkan bu gücün dünyanın başka bölgelerinde de değerlendirilmesinin ve ABD’ye karşı bir denge gücünün yaratılmasının hedeflendiği de düşünülebilir. ŞİÖ’nün zaman zaman stratejistlerce dile getirilen bir diğer amacı da ABD’nin "Sınırlı Bir Nükleer Savaş" politikası amacıyla ele aldığı ve dilediği yerde kendi ülkesini bir tehdide uğratmayacak şekilde yürütmeyi planladığı "Ulusal Füze Savunması" sistemine verilen yanıttır. Çin ve Rusya gibi ciddi bir nükleer envantere sahip iki üyesi olan ŞİÖ’de şimdilik sadece gözlemci statüsünde olan Hindistan’ın da bir nükleer güç olduğu ve hatta gözlemci statüsündeki diğer iki ülkeden Pakistan’ın nükleer gücünün bulunduğu ve diğer ülke İran’ın da geleceğin potansiyel nükleer güce sahip olabileceği düşünülürse, böylesine "riskli" ülkelerin birlikteliğine rağmen ABD’nin, dünyanın bu bölgesinde canı istediği zaman nükleer güce sahip tek bir ülkeyi hedefleyerek "sınırlı nükleer savaş" yaratması oldukça güç olacaktır. Çünkü ABD’nin, birlik anlayışında olan ve nükleer güce sahip 23 hatta 4 ülkeyi de karşısında bulabileceğini hesaba katmasını gerektirecek bir durum söz konusu olabilecektir. ŞİÖ’nün, özellikle yukarıda değindiğimiz sınır sorunları ve askeri güç azaltmadaki başarısının yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer önemli özelliği de teröre karşı alınacak önlemlerle ilgili yaptığı çalışmalardır. Bu YENİ ÜYELER ŞİÖ NEDİR? Halen dünya nüfusunun yarıdan çoğunun yaşadığı ülkelerin tam üye ya da gözlemci olarak katıldıkları ŞİÖ, uzun süre gözlerden uzak ve fazla dikkati çekmeyen bir konumdaydı. Örgütün her yıl yapılan toplantılarına sadece kendileri dışında düzenlenen her girişimi AntiAmerikancı veya Amerikan karşıtı olarak nitelendiren bazı Amerikalı politikacılardan tepki geliyordu. Aslına bakılırsa geçen süre bu şekilde düşünen Amerikalı politikacıları belki de ilk defa haklı çıkardı. Çünkü artık ŞİÖ’nün ufak da olsa çıkışları ve tutumu, tek kutuplu dünyanın belki de ilk defa ses getiren ve ABD’ye, "iki adım ileri, bir adım geri politikası" izleyerek tavır koyacak bir birliğin ayak sesleri mahiyetindedir. 1996 ve 1997’de Şanghay ve Moskova’daki toplantılara, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımlarıyla Şanghay Beşlisi olarak örgütlenen kuruluş, ilk aşamada, sınır bölgelerinde askeri güvenliği derinleştirmek ve yine sınır bölgelerinde askeri güçleri azaltılmak yolunda anlaşmalar imzaladı. Daha sonraki yıllarda bu iki toplantı ananevi bir şekilde her yıl devam ettirildi. Toplantılarda sınır sorunlarından başka siyasal, ekonomik, diplomatik konuların ve güvenlik konularının ele alınmasına başlandı. 2000 yılında da Duşanbe’de yapılan toplantıya Özbekistan gözlemci olarak katıldı. 2001 yılında beş ülke ve Özbekistan’ın devlet başkanlarının Şanghay’da yapılan toplantısında, önce Özbekistan üye olarak kabul edildi ve sonra da bir deklarasyonla ŞİÖ’nün kurulduğu resmen ilan edildi. Yine 2002 Haziran’ında St. Petersburg’da yapılan toplantıda örgütün, amaçlarını, ilkelerini, örgütsel yapısını, harekat sistemini, işbirliği anlayışını, uluslararası ilişki ve yönelişlerini uluslararası hukuk Halen gözlemci statüsünde olan Hindistan, Pakistan ve İran’a, 2004 yılındaki Taşkent Zirvesi’nde Moğolistan da katıldı. Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Li Hui’nin beyanatına göre ŞİÖ’ye, altı asil üye tarafından onay verilmedikçe yeni üye alınması düşünülmüyor. Ancak yine de geleceğin 3 büyük ekonomisinden biri olan Hindistan’ın üye olarak kabul edilmesine olumlu bakılıyor. Çin ile Hindistan’ın geleneksel düşmanlığına karşın Çin’in, Hindistan gibi büyük bir ekonomik geleceği olan, nükleer güce sahip bir ülkenin örgüte girmesine olumlu bakıyor olması örgütün ileriye dönük güçlenme ihtiraslarını ön plana çıkarıyor. Bu noktanın hafife alınamaz gerçekliği de ABD başkanı Bush’un geçtiğimiz Şubat ayında Hindistan’a bir dizi teklif ve dostluk eli uzatmasıyla ortaya çıkıyor. ABD’nin geleneksel müttefiki olan Pakistan’a vermekten kaçındığı nükleer teknoloji ve silah sistemlerini Hindistan’a teklif etmesindeki amaç, ŞİÖ’nün Hindistan üzerindeki etkinliğini kırmak istemesi olabilir. ŞİÖ üyesi olan Orta Asya ülkelerinin Gürcistan ve Ukrayna’da gerçekleşen rejim değişikliklerinden sonra Batı ile olan ilişkileri ile ŞİÖ ile olan ilişkilerini dengede tutan tutumlarından ciddi ölçülerde uzaklaşarak hızla ÇinRusya eksenine kaydıklarını söyleyebiliriz. Hiç şüphesiz bu değişiklikte Batı ülkeleri ve ABD’nin özellikle Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan’daki siyasi gelişmeleri ve seçimleri uluslararası ve SOROS güdümlü sivil toplum örgütleri eliyle etkilemeye çalışmasının rolü olduğu da söylenebilir. Bu girişimler, ABD’yi Orta Asya’da zayıflatırken ŞİÖ’yü güçlendiriyor. Bütün bu gelişmeler, tek kutuplu dünyanın, önümüzdeki 10–20 yıl içerisinde, ekonomik, askeri ve siyasi yönden güçlü bir birlik oluşturarak bugünün güçlenmekte olan ekonomilerinin bir araya geldiği ŞİÖ ile ikinci bir kutba kavuşacağının habercisi gibidir. AB sevdasıyla yanıp tutuşan dış politikamızın artık uykudan uyanıp, silkinmesi ve etrafına daha alıcı gözlerle bakmasının zamanı gelmiştir. Bu bağlamda, ŞİÖ’ye en azından gözlemci olarak katılmanın hedeflenmesi gerekiyor. Azerbaycan’dan başlayarak, İran’dan diğer Türk Cumhuriyetleri’ne ve hatta Pakistan’a uzanan ve bizimle tarih boyunca özdeşleşmiş olan coğrafyaya alıcı gözlerle Hu Jintao ve bakıp ŞİÖ’nün başarılarını örnek Vladimir Putin... almamızda yarar vardır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear