28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Arapİsrail çatışmaları… C S TRATEJİ Filistin Sorunu’nun geleceği Em. Büyükelçi Turhan FIRAT ubat ayında Filistinlilerin HAMAS örgütü siyasi sorumlularından Halid Meşal ve beraberindeki heyetin Ankara’ya yaptığı ziyaret, Türk kamuoyunda İsrailFilistin sorununun bir süre için ön sıralara çıkmasına yol açtı. Meşal’in ziyareti Türkiye için şekil ve zamanlama açısından yanlıştı. Kamuoyunda oluşan tepkileri karşılamak için Hükümet yetkilileri ziyaretin yararları üzerinde dururken, Filistinlilere Türkiye’nin görüşlerinin anlatıldığını, dünya kamu oyunun Filistinlilerden beklentilerinin izah edildiğini, Türkiye’nin sorunun çözümü yolunda her türlü yardımda bulunmaya hazır olduğunun açıklandığını söylediler. Bu açıklamalar üzerinde durmayacağız. Zaten ziyaret de dünya medyasında geride bir iz bırakmadan unutuldu gitti. Zira içerik itibariyle bu ziyaretin önemli olması mümkün değildi. Çünkü bugünlerde İsrailFilistin sorununun çözümünde olumlu gelişmeler sağlamak için ortam müsait değildir. Bugünü daha iyi anlamak için Ortadoğu sorunu ve bu sorun çerçevesinde Filistin sorununun geçirdiği evrelere bir göz atmakta yarar var. Ş KISA TARİHÇE Filistin sorunu Ortadoğu sorununun bir parçasıdır. Bugüne kadar İsrail’in Filistinlilerle ve Suriye ve Lübnan ile anlaşmaya varması mümkün olamadı. Bunun da nedeni Filistin’deki Arap topraklarında İsrail devletinin kurulması ve halen Arap topraklarının İsrail işgali altında olmasıdır. Golan Tepeleri ve Batı Şeria İsrail işgali altında olduğu gibi, Gazze’den de birkaç ay evvel İsrail askerleri çekilmiş olmasına rağmen Gazze bugün de İsrail kuşatması altında bir açık hava hapishanesi gibidir. Dünya kamuoyuna da artık bıkkınlık veren Ortadoğu sorunu ne zaman ve nasıl çözülür. Oyunda rol alan tarafları ve tutumlarını düşündüğümüzde sorunun cevabı yok gibi görünüyor. Ortadoğu sorunu yaklaşık bir asır önce başladı. Hepimizin bildiği gibi Osmanlı İmparatorluğu çökerken I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz İmparatorluğu ve Fransa sömürgeci tutumları ve stratejik çıkarları doğrultusunda Ortadoğu’ya yerleşme peşindeydiler. Bunu da başardılar. Diğer taraftan İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour 1917 kasımında Filistin’de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasını İngiltere’nin desteklediğini bir bildiri ile açıkladı. Bundan sonra ArapYahudi çatışmaları yoğunluk kazandı. Aradan geçen 90 yılda hala da devam ediyor. Balfour Bildirisinden sonra örneğin 19201922 yılları arasında İngiliz idaresindeki Filistin’e 25.000 civarında Yahudi göçmen geldi. Milletler Cemiyeti ortadan kalktığında sorun devam ediyordu. Konu Birleşmiş Milletlere devredildi. 1967 Arapİsrail savaşı sonrası Güvenlik Konseyi’nde yapılan görüşmeler sırasında 242 sayılı karar üzerinde çalışıldığı günlerde ben de Birleşmiş Milletler nezdindeki Daimi Temsilciliğimizde Başkatip olarak görev yapıyordum. Konseydeki gelişmeleri takip ederek Ankara’ya bilgi veriyorduk. Görüşmeler sırasında söz alan Suudi Arabistan’ın yaşlı Daimi Temsilcisi Büyükelçi Baroody (kendisi eskiden Osmanlı tebaası idi) konuşmasının ortasında birden dinleyici diplomatlar arasında bulunan bana dönerek, "Osmanlılar Balfour bildirisine mani olabilselerdi, bugün bu olayları yaşamazdık…" dedi. Osmanlıların o tarihlerde kendini kurtaracak hali yoktu ki Filistinli Arapların yardımına gidebilsin. Kaldı ki Filistin’de yaşayan binlerce Türk de vardı. Zaman içinde Filistin’e Yahudi göçü devam etti. Araplarla Yahudiler arasında terör çeteleri halinde çatışmalar sürdü gitti. Diğer taraftan Birleşmiş Milletlerde kurulan Özel Komisyon Filistin hakkında planlar hazırlarken İngiltere, 1947 sonbaharında Filistin’den askerlerini çekmeye başladı. Altı ay sonra da 1948 mayısında Filistin’deki "manda" idaresini sona erdireceğini açıkladı. Bu gelişmeler bekleniyordu. BM Genel Kurulu da hazırlanmış olan Filistin’in Taksimi Planı’nı 29 Kasım 1948’de oylamaya sundu ve yapılan oylamada Filistin’in Araplarla Yahudiler arasında taksim edilmesi 33 lehte, 11 aleyhte ve 10 çekimser oyla kabul edildi. Türkiye Taksim Planı aleyhinde oy kullandı.(1) (bakınız harita 1) İngiliz manda yönetiminin sona erdiği 14 Mayıs 1948’de Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulduğu Yahudi Milli Konseyi tarafından ilan edildi. Balfour Bildirisi’nden 31 yıl sonra "Yahudi yurdu" kurulmuştu. ABD ve Sovyetler Birliği peş peşe İsrail’i tanıdılar. Türkiye de 28 mart 1949’da tanıdı.(2) İsrail kurulunca Arap orduları Filistin’e girdiler ama başarılı olamadılar ve ateşkes yapıldı. Aradan yaklaşık 60 yıl geçmesine rağmen Ortadoğu’da hala barışa ulaşılamadı. Üstelik de 1956, 1967 ve 1973’de üç savaş yaşanmasına ve uluslararası toplumun arabuluculuk çabalarına ve barış planlarına rağmen. Bu savaşların hiç birisinde Arap tarafı üstünlük sağlayamadı. En başarılı oldukları 1973 Ekim savaşı sonunda bile şayet ABD ve Kissinger’in gayretleri ile ateşkes sağlanmasaydı, ABD’den alınan askeri yardım sayesinde Ariel Sharon komutasındaki İsrail birlikleri Nil’in batı yakasında ilerleyeceklerdi. Sharon’un Nil’deki Timsah gölü mıntıkasında Nil’in batı yakasına geçmek için uyguladığı planın, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlıların Kanal Harekatı planından esinlendiği, hatta aynı plan olduğu söylenir. 1956 SAVAŞI 1950’lere geldiğimizde Arap aleminde milliyetçilik duygularının giderek kuvvetlendiğini, Baas partisinin güç kazandığını, İsrail’e karşı başarısızlığın sebeplerinin arandığını, Mısırda Nasır’ın iktidara geldiğini, Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’da etkili olmak için her fırsattan yararlandığını, Suriye ve Mısır’a askeri ve ekonomik yardım yoluyla girmeye başladığını, 1956’da Başkan Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine 29 ekim 1956’da İsrail, Fransa ve İngiltere’nin ortaklaşa bir askeri harekatla Mısır’a saldırdıklarını görüyoruz. ABD ise bu üç ülkeye itidal öneriyordu. İsrail Sina’ya saldırdı. İngiltere ve Fransa Süveyş Kanalı bölgesini işgal ettiler. Türk kamuoyu üç ülkeyi eleştirdi. Diğer taraftan, 1955 yılında kurulan ve Türkiye’nin de üyesi olduğu, Arap dünyasının ise karşı çıktığı Bağdat Paktı’nın bölgedeki dört üyesi İran, Irak, Pakistan ve Türkiye Başbakanları, diğer üye İngiltere’yi çağırmadıkları Tahran toplantısı sonunda 8 kasım 1956’da yayınladıkları ortak bildiride İsrail’in Mısır topraklarını derhal terk etmesini, İngiltere ve Fransa’nın da çatışmaları durdurmalarını ve Mısırın toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini istediler. Filistin anlaşmazlığının çözümü konusunda BM 1948 taksim kararının bir anlaşma müzakeresine esas olabileceğini belirttiler.(3) Türk Hükümeti de 26 kasım 1956’da yaptığı bir açıklama ile İsrail’deki Büyükelçisini geri çektiğini ilan etti. Türkiye bu tutumu ile Arap dünyasıyla ilişkilerini düzeltmak istiyordu ama bunda başarılı olamadı. Süveyş Kanal bölgesinin işgali kısa sürdü. Çünkü ABD ve Sovyetler Birliği bu duruma karşıydı. Bir iddiaya göre harekat Washington’un onayı olmadan yapılmıştı. 1967 SAVAŞI İsrail bölgedeki mevcudiyetini giderek güçlendirirken 1967 Arapİsrail savaşı geldi çattı. Bu savaşta Arap tarafı hezimete uğradı. Bugün Ortadoğu sorununun çözülemeyişinin ve Filistin sorununun bütün Harita 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear