Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Paris’in isteği, Türkiye’nin hayallerine uymuyor… C S TRATEJİ AB’de ‘liderler grubu’ tartışması Cemile Akça ATAÇ TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net ransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptığı görüşmede artık kanıksadığımız "Türkiye, Avrupa’ya ait değil" ifadesini kullanarak önceliklerinin "AB’nin sınırlarını çizmek" olduğunu ve Türkiye’yi de içine alan bir AB’nin sınırlarının belirsiz kalacağını bir kere daha dile getirdi. Sarkozy’nin veya konuyu daha geniş bir biçimde ele alırsak, Fransızların büyük bir çoğunluğunun Türkiye’nin geri dönüşü olmayacak şekilde, kendileriyle aynı bağlarla Avrupa’ya bağlanmasına sıcak bakmadığını biliyoruz. Peki, o zaman Fransa nasıl bir Avrupa istiyor? Türkiye’nin, günün birinde AB’nin ayrılmaz bir parçası olma olasılığı üzerinde düşünürken, bu noktayı da göz önünde bulundurması gerekiyor. Çünkü Fransa’daki her "ideal Avrupa’yı tanımlama" girişiminde, kaçınılmaz olarak Türkiye’ye de bir rol biçiliyor ve ne yazık ki, ideal kelimesinin vurgulandığı bu tartışmalarda tanımlanan rol, Türkiye’nin üstlenmeyi beklediği türde olmuyor. F ‘Türkiye’nin, Avrupa’ya ait olmadığı’ tezini sürekli canlı tutan Fransa İçişleri Bakanı Sarkozy, AB’yi ‘liderler grubu’ ve ‘diğerleri’ olarak ayıranların da önderlerinden. Fransız düşün çevreleri, kendilerini, ihtiyacı olan diğer üyeler için ‘eğitici’ olarak görüyorlar. "politik Avrupa" yönünde olacağı tam anlamı ile Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa ve kesinleştiği anda bunu, sonunda 25 üye ülkenin Polonya’nın liderliğinde bir ilerleme tamamının birden gerçekleştirmesi öngörülüyor. kaydedileceğini savunan Sarkozy, ihtiyaç duyduğu Bunun çok gerçekçi bir hedef olduğunu yetkilere kavuştuğu anda bu ülkelerin AB’nin düşünmeyen Verhofstadt, Sarkozy’nin teklif ettiği lokomotifi olmasını teklif edecek. Bilineceği üzere, "itici güç" benzeri bir oluşuma ihtiyaç duyulacağını AB içinde bu çeşit bir "motor güç yaratma" belirtiyor. Kitabında AB’ye yol göstermesi düşüncesi Sarkozy’e özgü değil. Belçika Başbakanı için Avro bölgesindeki devletlerle bir Guy Verhofstadt da, geçtiğimiz aylarda "Avrupa Birleşik Devletleri yayımlanan kitabı Avrupa Birleşik Federasyonu" kurulmasını Devletleri’nde (Les Etats Unis d’Europe. öneren Belçika Başbakanı, Brüksel: Luc Pire, 2005) AB’nin bir Fransa eski ancak bu şekilde Schengen "siestauyku" dönemine girdiğini ve Ulaştırma bölgesinin geniş bir ortak uyanıp ilerleyebilmesi için bir Bakanı güvenlik ve adalet seçim yapması gerektiğinin altını Jean Louis bölgesi haline çiziyor. Eğer AB, "serbest Bianco getirilebileceğini ve ekonomi Avrupa’sı olmayı gerçek bir Avrupa seçiyorsa ortada zannedildiği diplomasisinin gibi bir sorun olmadığını" yaratılacağını söyleyen Verhofstadt, ancak belirtiyor. Ne var ki eğer "politik Avrupa olmayı İngiltere, kitabın seçiyorsa" –ki liderler yayımlanmasının düzeyinde hep bu husus dile hemen ardından getiriliyor o zaman, AB’nin hem Avro hem de geleceği için tehlike Schengen bölgesine çanlarının çaldığını dâhil olmadığı için, belirtiyor. AB’nin seçiminin Verhofstadt’ın önerisinin sadece "şaka" olarak nitelendirilebileceğini ve ciddiye alınmaması gerektiğini açıkladı. Yine de AB’nin, içeriği değişse de, 25’den az sayıda üye ülkeden oluşacak bir liderler grubu arayışı mevcut ve Belçika’dan ziyade Fransa’nın bu konuyu gerçek ve uygulanabilir bir politika aracı olarak gördüğü biliniyor. Bu bağlamda da kendine özel ve ayrıcalıklı bir rol biçiyor. LİDERİNİZ OLAYIM MI? Sarkozy, "saat gibi işleyen" bir Avrupa düşlüyor. AB’nin bu şekilde aksamadan işlev görebilmesi için ise, 25 üye ülkenin tamamının hep beraber ve tam bir uyum içinde hareket etmesi beklentisine son verilmesi gerektiğini söylemekten de kaçınmıyor. Buna göre AB, nüfusu en büyük 6 üye ülkeden oluşacak çekici bir güce ihtiyaç duyuyor. Ancak Merkel Sarkozy görüşmesinden... ‘PEDAGOG DEVLET’ FRANSA Fransa Ulaştırma eski Bakanı JeanLouis Bianco’ya göre "güçlü Avrupa kavramı, Fransa’ya ait." Bunun için de, gücü tanımlama, politikalarını belirleme ve uygulama ile ilgili konularda herkesten önce Fransa’ya görev düştüğünü savunuyor. Fransızlara göre Avrupa ancak, "uluslararası arenadaki aktörlerin harekete geçmesini sağlayabildiği veya engelleyebildiği zaman" güçlü olacaktır. Bu temel çerçevede anlaşılması gereken gücün, ayrıca sürdürülebilir büyüme ve sanayileşme, ortak hizmetler piyasası, ortak ekonomi yönetimi, üstün teknoloji, etkin çevre politikaları, rekabet edebilme, politik irade gösterebilme, ortak dış politika ve nihayet ortak savunma ile de desteklenmesi gerekiyor. Fransa’da geçtiğimiz ay yayımlanan "Güçlü Avrupa veya Fransız Rüyası" (L’Europe Puissance ou Le Rêve Français. Paris: Syrtes, 2006) isimli kitabında Eric Delbecque, Avrupa’yı, "dünyayı anlamanın ve