Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Esad, baskıları azaltmak için ‘ılımlı kadro’ kurmaya çalışıyor… C S TRATEJİ Baas’ta tasfiye H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net irminci yüzyılın en katı diktatörlerinden biri olarak ismini tarihe, elinden düşürmediği keskin kılıcı ile kazıyan Hafız Esad, Suriye’yi otuz yıl boyunca adeta çelik bir zırhla dünyadan izole etti. Rejim öyle içine kapalıydı ki, Suriye gizli servisi El Muhaberat, BAAS Partisi ve Suriye Ordusu öylesine sıkı bağlarla örülmüştü ki, sistemin işleyişini çözmek neredeyse olanaksızdı. Her daim bir "tek adam" iktidarı görüntüsü vermiş olsa da, Hafız Esad Suriye’yi tek başına yönetmedi. Perde arkasında, Esad’ın rejime, daha da önemlisi kendisine sadık olduğunu düşündüğü bir kadro vardı. Ülkesini uzun yıllar kendi içerisinde bir "istikrar" ile yönetmeyi başaran Hafız Esad, öldüğünde, yerine geçen oğlu Beşşar Esad’a kemikleşmiş bir siyasi mekanizma miras bırakmıştı. Oğul Esad’a kalan söz konusu siyasi miras içerisinde belki de en önemli olanları babasının gölgesinde kalmış olan, görünmez adamlardı. Söz konusu görünmez adamlar içerisinde ilk akla gelen isimler ise, şüpheli bir şekilde intihar eden Gazi Kenan; bir süre önce "nazikçe" tasfiye edilen ve Suriye’den ayrılıp Paris’e yerleşen eski Savunma Bakanı Mustafa Talas ve yine Talas gibi tasfiye edildikten sonra Paris’e yerleşen ve buradan yaptığı zehir zemberek açıklamalar ile Beşşar Esad’ı ve Suriye’yi iyiden iyiye köşeye sıkıştıran Abdülhalim Haddam. Özellikle bir zamanlar rejimin/sistemin bel kemiğini oluşturan görünmez adamlardan biri olan Abdülhalim Haddam’ın ABD ve Avrupa’da yaşayan rejim muhaliflerini bir araya getirme ve sürgünde bir hükümet kurma çabaları dikkatle izlenmesi gereken bir süreç. YALNIZCA DEVLET BAŞKANI Beşşar Esad iktidara geldiği günden bu yana iç dinamikler el verdiği ölçüde, ılıman ve akılcı politikalar izlemeye çalışıyor. Ancak, bir liderde olması gereken rasyonel cesaret vasfından ve daha da önemlisi pragmatistdenge anlayışından yoksun bir lider. Daha açık bir ifade ile Beşşar Esad, liderden ziyade sadece bir "devlet başkanı" portresi çiziyor. İşte bu ince çizgi görülebildiği takdirde birçok soru kendi kendine cevabını buluyor. Aslına bakılırsa Beşşar Esad günden güne yükselen rejim muhaliflerinin ayak seslerini duymuyor değil. Sağır sultanın bile duyduğu sesleri elbette ki Suriye’nin Sultanı da duyuyor ve kendi çapında önlemler almaya çalışıyor. Nitekim Beşşar Esad yeni Haddamlar’ın ortaya çıkmasını engellemek için kabinede büyük bir temizlik harekâtına girişti. 34 bakanlık kabinede, 14 bakanı birden değiştiren Beşşar Esad’ın aynı zamanda üst düzey bürokratları da değiştirmesi, Esad’ın rejimin bekası için yeni bir koruma kalkanı oluşturmaya çalışması olarak değerlendirildi. Ancak, şimdilik görünmeyen ABD desteği ile giderek güçleniyor izlenimi veren Suriye muhalefeti, iddia edildiği üzere birleşmeyi başarabilirse, bu Beşşar Esad için sonun başlangıcı olabilir. Abdülhalim Haddam’ın öldürülen Refik Hariri’nin oğlu Saad Hariri ile birlikte hareket ettiği ve ikilinin ABD’de sürgünde yaşayan eski Genelkurmay Başkanı Hikmet Şahabi ve Haddam’ın Brüksel’de, Müslüman Kardeşlerin Londra’da yaşayan sürgündeki lideri Ali Nesreddin El Beyyuni ile görüşmesi Beşşar Esad’ın aldığı önlemlerin çok da yeterli olmayacağını gözler önüne seriyor. Ancak burada gözlerden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta daha var. 1982 yılında Müslüman Kardeşlere yönelik gerçekleştirilen Hama ve Humus katliamlarının altındaki ikinci imza Abdülhalim Haddam’a ait. Müslüman Kardeşler’in Esad rejimini devirmek adına Haddam ismini içine sindirip sindiremeyeceği ve Haddam ile birlikte hareket edip etmeyeceği de büyük bir merak konusu. Y A. Haddam İŞGAL YERİNE İHTAR ABD’ye bir Irak yetiyor, hatta fazla bile geliyor. Bu nedenle Bush yönetiminin bir Irak daha yaratması hiç de akılcı değil. Nitekim ABD’nin, artık rutin hale gelen aralıklarla Suriye’ye savurduğu tehditlerin blöf olduğu son derece açık. Başka bir deyişle ABD’nin Suriye’ye en azından orta vadede silahlı bir müdahalede bulunmaya niyeti yok. Aslına bakılırsa bir müdahaleye gerek de yok. Kaldı ki, ABD’nin Irak’ta uyguladığı "demokrasi tedavisi" son derece ağır reçeteler içeriyordu. Ancak, Suriye bu denli ağır içerikli "tedavi" yöntemleri uygulanmadan da antidemokrasi hastalığının pençesinden kurtarılabilir. Çünkü Suriye Irak olmadan da çözülebilecek bir yapıda. Her şeyden önce bölgesel Ortadoğu’da ABD’nin köşeye sıkıştırmaya çalıştığı Suriye, tepkileri göğüsleyebilmek için, Baas’ta başlatılan ‘yenilemeyi’ sürdürüyor. Beşşar Esad, yönetimi kendine göre şekillendirmek amacıyla, kabine ve bürokrasideki tasfiyeyi sürdürüyor. konjonktür söz konusu içerden çözülme için son derece cömert bir ortam hazırlamış durumda. Tüm dünyanın malum olduğu üzere, Irak işgali tecrübesi ile sabittir ki ABD’nin "gerekçe" konusunda hiçbir "gerçek" dayanağa ihtiyacı yok. Ancak, Suriye konusunda, ABD’nin elinde istemediği kadar gerçeğe yakın görünen gerekçe var. Bunun dışında, Suriye gerek ekonomik olarak, gerek askeri olarak her ne kadar Irak ile birlikte büyük bir prestij ve güç kaybına uğramış olsa da ABD gibi bir güce direnmesi tek kelime ile olanaksız. Suriye’ye bir de içerden bakıldığında çözülmenin çok kolay olmamakla birlikte en güçlü seçenek olduğu da açıkça görülebiliyor. Bu bağlamda, Abdülhalim Haddam önderliğindeki Suriye muhaliflerinin örgütlenme çabalarını da ABD ekseninde değerlendirmek gerekiyor. ABD’nin söz konusu muhalefet hareketini direk ya da dolaylı olarak desteklemesi hiç de şaşırtıcı olmayacak. Hatta ABD kuvvetle muhtemel Suriyeli muhaliflere verdiği/vereceği desteği gizlemeye de çalışmayacak. İntihar ettiği açıklanan eski Suriye İçişleri Bakanı Gazi Kenan