26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 C S TRATEJİ Hamas ziyaretinin ardından… Yanlış hesap Türkiye’yi zorluyor Ercan ÇİTLİOĞLU H amas’ın Şam’da sürgünde bulunan siyasi lideri Halid Meşal ve beraberindeki heyetin Ankara ziyaretinin yankıları uzunca bir süre gündemdeki yerini koruyacak gibi görünüyor. Medyaya ‘sürpriz’ olarak yansıyan ve anonim bir eleştiri ile karşılanan bu ziyaretin gerek AKP gerekse Türkiye açısından neden olması olası sonuçlar dikkate alındığında yansız bir analize gereksinim olduğunu düşündük. Aslında Hamas’la ‘birilerinin’ konuşması zorunluluğunun ortaya çıktığı yaşadığımız günlerde bu misyonun yine ‘birileri’ tarafından üstlenilmesi gerektiği düşünüldüğünde Ankara’nın aldığı inisiyatif çok ta yersiz ve nedensiz sayılmayabilir. Ne var ki AKP iktidarının uzmanlığa değer vermemesi ya da kendi uzmanları dışındakilere açık bir güvensizlik sergileme alışkanlığının yarattığı ‘acemilikler komedyası’ bu ziyaretin beklenen yararları sağlama yerine AnkaraTel Aviv ilişkilerinde ciddi bir hasara neden oldu. Başbakan Erdoğan’ın çevresinde kümelenen devlet deneyimi bulunmayan kapalı ve dar danışman kadrosunun; sınırlı bilgi, yetersiz birikim ve donanımlarıyla diplomatik manevralara Dışişleri Bakanlığını da bypass ederek girişmelerinin, Ankara’yı nereye sürükleyebileceği, Hamas örneği ile açığa çıkmış bulunuyor. konukluk giderleri Dışişleri Bakanlığı’nca ödenerek, özel bir statüye indirgenmek istenen geziye ‘mali açıdan’ resmi bir nitelik kazandırıldı. Hele iktidar partisine yakınlıkları ile bilinen bazı medya çalışanlarının, ziyaretin trajikomik yönlerini aklama çabaları olayı tam bir orta oyununa dönüştürdü. Bu medya çalışanlarından birisine göre AKP Genel Merkezi’ndeki görüşmelere, ziyaretin gayri resmi niteliğine karşın Dışişleri Bakanlığı mensupları katılmazlık edemezlerdi, çünkü, AKP kadroları içinde örneğin 1967 sınırlarının ne ifade ettiğini bile bilen birisi yoktu. AKP kadrolarının bilgisizliği ve görüşme öncesi Dışişleri’nden brifing alınmadığının itirafı olan bu açıklama, Türkiye’nin değil de Papua Yeni Gine basınında yer almış olsaydı, şaşkınlık yaratmayabilirdi. Filistin’de seçimleri kazanan Hamas’ın Türkiye’ye davet edilmesiyle ortaya çıkan kriz, ileriye dönük ciddi sorunlara neden olabilir. İsrail’de yapılacak seçimler Netenyahu’nun kazanması ise, dış ilişkilerimizde yaşanan sorunu daha da ağırlaştırabilir. DERİNLİK Mİ, SIĞLIK MI? Ne var ki bu açıklamanın sahibinin üstelik tarih ve siyaset bilimi konusundaki entelektüel birikimi dikkate alındığında, işe duyguların karıştığı bir ortamda aklın nasıl erozyona uğrayabildiği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Adını vermeyen ancak ‘derinlikli bir stratejinin’ sahibi olduğu anlaşılan bir başka diplomatik kaynağa göre ise; eğer Ankara Hamas’ın ziyaret talebini kabul etmemiş olsaydı bu ziyaretin rotası Tahran olacak ve İsrailFilistin ilişkileri onarılmaz bir viraja gire ACEMİ YAKLAŞIM Bakanlar Kurulu’nda tartışıldığı ve onaylandığı Başbakan Yardımcısı Şener tarafından açıklanan Hamas ziyaretine resmi nitelik kazandırmamak için yapıştırılan AKP etiketi düştü ve ortaya köklü devlet geleneğine sahip Türkiye’ye yakışmayan aşiret yönetimi görüntüleri çıktı. AKP Genel Merkezinde kabul edilen Hamas heyeti ile yapılan görüşmelere Dışişleri’nden Müsteşar Yardımcısı Başkanlığında bir ekibin katılması, her ne kadar ziyarete ‘Devlet katında’ verilen önemin düşük profilli olduğunu sergileme amacına yönelik olsada, Gül’ün Halid Meşal’le, AKP MKYK üyesi sıfatı ile bir araya gelmesi bu manevrayı da geçersiz kıldı. Ama ne yazık ki gelişmeleri izleyenlerin zeka düzeylerinin çok hafife alındığı bir görüntü verilmiş oldu. Hamas heyetinin AKP tarafından davet edildiği gibi ‘minarenin sığmadığı bir kılıf ’ dikme çabası gösteren ‘uzman danışmanlar’ın acemi terzilikleri, bununla da sona ermedi. Heyetin Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal cekti. Diplomatik incelikle hiç bağdaşmayan bu son derece sığ açıklamanın, Batı ülkeleri başkentlerinde küçümseyici bir tebessümle karşılanırken, Tahran’ı ise kızdırdığı çok açık. Kaldı ki Meşal’in Ankara ziyaretinden yalnızca 48 saat sonra Tahran’a gitmesi ‘derinlikli strateji’nin sığlığını ortaya koyuyordu. Derinliğine (!) değil, hayal gücüne saygı duyduğumuz aynı kaynağın, bu ziyaretin zamanlaması üzerine masaya sürdüğü bir başka gerekçe ise Hamas hükümet kurmadan İsrail ile ortak noktalarda buluşmalarını sağlayabilmekti. Gazetelerde diplomatik olduğuna gönderme yapılan ancak söylediklerinden diplomasinin henüz ilk harfini sökmeye çalıştığı izlenimi alınan bu kaynağın, İsrail’deki Netanyahu’nun iktidara yürüyüşünden haberi olmadığı anlaşılsa da, yüzeye çıkan bir ayrı gerçek Ankara’nın dış politikasının amatörler elinde biçimlendirildiği ve 1 Mart krizinden bu yana, zarar verici bu tiryakilikten vazgeçilmediğidir. Tezkere krizi öncesi ABD’yi ziyaret eden bazı AKP’li bakanların gece vakti Powell’ı evinde ziyaret ederek yaptıkları pazarlığın Amerikan basınına yansıyan onur kırıcı ve at pazarlığı olarak adlandırılan karikatürlere ilham verdiği, Hamas liderlerinden Şeyh Ahmet Yasin’in bir İsrail helikopterinden atılan füze ile öldürülmesi üzerine Erdoğan’ın Tel Aviv’e yönelik ağır sözleri anımsandığında, AKP kadrolarının, dış politika ile belediye yönetimi arasındaki farkı yeterince algılayamadıkları görülüyor. Nitekim, iç politikada prim yaptığına inanılan ve bazı yazarlarca da hoş karşılandığına tanık olduğumuz ‘serde Kasımpaşalılığın’ sıra dış politikaya geldiğinde etkisiz kaldığı her örnekte ortaya çıkıyor. Hamas lideri ile görüşeceği açıklanan Başbakanın, yabancı başkentlerden dalga dalga yükseldiğinden kuşku duyulmaması gereken baskılar sonucu programını değiştirmesi ve Halid Meşal ile havaalanında karşılaşmamak için başvurulduğu gazetelerde yer alan köşe kapmaca ya da saklambacın, övünülen 1000 yıllık devlet geleneğine ne gibi bir katkısı oldu bilinmez ama görünen, dar ve kapalı uzman kadrosunun Erdoğan’ı yüceltmek yerine en hafif deyim ile zor durumlara düşürdükleridir. Hamas ile İsrail’i barıştırmak, ikinci bir Camp David’in mimarı olarak Erdoğan’ı Nobel Barış Ödülü kürsüsüne çıkarıp ‘uluslararası saygınlık ve otoritesi onanmış’ liderler sınıfına dahil etmek ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına uzanan yolu üzerindeki tüm mayınları temizlemek herhalde ‘derinlikli bir strateji’ olarak başlangıçta AKP çevrelerinde çok heyecan yaratmış olmalıdır. Ne var ki bu gibi özellikli ve tarafları açısından hem belirsizliklerin egemen olduğu hem de
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear