26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 Yeni Delhi, Pekin’in ardından ikinci Asya gücü olma yolunda ilerliyor… C S TRATEJİ Hindistan’a yatırım, Türkiye’ye sermaye! Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net ünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisine sahip olan Hindistan, küresel güçler tarafından dikkatle izleniyor. Ocak ayında gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu’nun en önemli konusunu oluşturan Hindistan, Çin ile birlikte ekonomik tehdit olarak algılanmaya devam ediyor. 500 milyar dolara ulaşan gayri safi milli hâsılası ve "ucuz işgücü pazarı" sayesinde ülke, çokuluslu şirketlerin ilgisini çektiği gibi, yabancı sermaye konusunda da oldukça cazibeli bir piyasa haline gelmiş durumda. Bu yönünün Türkiye ile benzerlik göstermesi, tehdit olarak algılanan yüksek oranlı büyümenin Türkiye için de geçerli olması halinde izlenecek politikanın ne olması gerektiği konusunun yakından takip edilmesini gerektiriyor. Bu bağlamda Hindistan ekonomisinde büyümenin motorunu ve bunun Türkiye’ye uyarlanıp uyarlanamayacağını, Hindistan’ın ekonomik ve siyasal yaşamı arasındaki ilişki ile bunun neden olabileceği "büyük düşüş" ve son olarak Türkiye ile Hindistan arasındaki ekonomik benzerlikler ve farklılıkları bu yazı çerçevesinde değerlendirmeye çalışacağız. geniş pazarı değerlendirebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yabancı yatırımların üretime yansıması ise olası gözüküyor. 1980 yılında dünya üretimindeki payı yüzde 3 olan Hindistan’ın, 2015 yılında bu payını yüzde 8’e çıkarması bekleniyor. D SİYASET VE EKONOMİK İSTİKRAR Hindistan, küresel güçlerin gözünde, yüksek büyüme potansiyeline sahip ve bu yönüyle tehdit oluşturan bir ekonomik görünüm çiziyor. Hal böyle olunca dünya ekonomisi de buna göre şekilleniyor. Öyle ki önceleri Dünya Ekonomik Forumu’na karşı oluşturulan Dünya Sosyal Forumu’nda kendini gösteren Hindistan, artık globalleşme çağrılarının yapıldığı görüşmelerin ana konusu hatta toplanma sebebi olmuş durumda. Son 5 yılda ortalama yüzde 6 civarında büyüme kaydeden Hindistan’da, büyümeyi sürdürebilme ve "süper güç" konumuna ulaşabilme amacı, siyaseti de etkiliyor. Bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından bu yana siyasi yapısını istikrara kavuşturmaya çalışan Hindistan için ekonomik dönüşüm de, aynı doğrultuda önem taşıyor. 1950 yılından bu yana aynı anayasayı kullanan ülkede, siyaset mekanizmasının demokratik kurallara uygun işlediği, ekonominin de bu istikrara ayak uydurarak liberalleştiği tezleri ağırlık kazanıyor. 1997 Asya Krizi’nin bile siyasetle aşıldığı düşünüldüğünde, siyasetin ekonomi üzerindeki etkisi daha iyi anlaşılacaktır. Hindistan’ın dış ticaretinde ilk sırayı alan ABD’nin ülkenin yüksek oranlı büyümesini engelleme girişimlerinin altında Çin’e karşı uygulanan politikanın aynısı yatıyor; tasarruf oranı BÜYÜMENİN MOTORU: BİLİŞİM Uzmanların dev pazar, gelişmiş ülkelerin ise olası bir rakip olarak gördüğü Hindistan, özellikle son yıllarda kaydettiği yüksek büyüme oranları ile tüm dikkatleri üzerine çekmiş durumda. Çin’den sonra ikinci süper güç adayı olarak nitelendirilen ülkede yoksullar çoğunlukta olmasına rağmen, satın alma gücü paritesine göre belirlenen rakamlar pek çok gelişmiş ve refah seviyesi yüksek olan ülkeden büyük. Bilgi çağını yaşadığımız şu dönemde, Hindistan’daki ucuz ama nitelikli işgücünün bilişim sektörü üzerindeki etkisi, ülkeyi, gelişmekte olan ülkelerin liderliğine taşımış bile. Öyle ki gelişmiş ülkeler dahi Hindistan’dan "beyin" ithal ediyor. Yaşanan beyin göçünün çekiciliği sonraki kuşaklara aktarılmış olacak ki, Hindistan’da, hizmetler sektörü pek çok sanayileşmiş ülkeden daha ileride. Büyümenin teknolojiden geçtiği gerçeğinden hareketle, bilişim özellikle de iletişim alanında büyük ilerleme kaydeden Hindistan’ın gelişmesi, yüksek büyüme oranından çok gelecekte alacağı konum nedeniyle istenmiyor. ABD ve pek çok Avrupa ülkesinin dış ticaret listesinde önemli bir paya sahip olan ülkede, bilişim sektöründeki bu ilerlemeye karşın, her yüz kişiye bir sabit telefonun düşmesi ise dikkat çekicidir. Cep telefonu kullanımı ve bilgisayar programcılığı gibi aşamaları başarıyla tamamlayan ülkenin diğer gelişmekte olan ülkelerden farkı da budur: Aşamalı bir ilerleme yerine çağın gerektirdiği teknolojiye yönelme. Hindistan’da geliri hızla artan orta sınıfın tüketim harcamalarındaki yükseliş, büyümenin sebebini açıklıyor. Bunu gören yabancı şirketler de ülkedeki Son Dünya Ekonomik Forumu’nun gözdelerinden olan Hindistan’ın ekonomik kalkınması, tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Nitelikli ucuz işgücü ile rekabet koşullarını zorlayan Hindistan, Çin’den sonra Asya’nın ikinci yükselen gücünü oluşturuyor. azalan ABD’ye karşı, tasarruflarını artıran ve daha rekabetçi bir yapıya sahip olan Asya ülkelerinin dünya ekonomisine etkisi. Öyle ki, Asya kaplanlarının kendisine rakip olmasını istemeyen ABD’nin, bu ülkelere karşı geliştirdiği kıyamet senaryoları bile tartışılır hale gelmiş. Senaryoya göre, nüfusları kalabalık olan bu ülkelerin kendilerine yeterliliği azalınca ABD, ticaret yoluyla nakledeceği gıda ürünlerinin fiyatını artırarak ve diğer ticaret ortaklarının bu ülkelere ambargo koymasını sağlayarak, ülkeleri kendisine bağımlı hale getirecek. Bunun yanında ülkelerin dışa bağımlı kaldığı enerjide, talebin günden güne artması kıyamet senaryolarını daha da kötüleştiriyor. Hindistan yönetimi bugüne kadar yabancı yatırımcıya ve yatırıma temkinli yaklaşsa da artık ekonomisini serbestleştirmek için adımlar atıyor. Buna karşın özelleştirme yaparken tüm kamu kuruluşlarını riske atmıyor. Bu haliyle aslında ekonominin içerde de iyileştirilebileceği fikrini dünyaya vermeye çalışıyor. Bu sebepledir ki, ülke büyük Hint ihraç ürünleri..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear