Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
160, 170 binlere çıkarabilirler. Ancak bundan böyle Irak’ta ABD’nin düzeni sağlaması olası değildir. ABD’nin bundan böyle tek Irak stratejisi, petrol bölgelerinde belli askeri üslerle kontrol sağlamak ve bunu özellikle Kuzey’de Kürtlerle gerçekleştirmek olacaktır. Yani ABD nasıl 1800’lerde Kızılderililere karşı kalelere sığınıp kendini korumuşsa şimdi de öyle yapacak ve Fransızlar gibi bir nevi yabancılar lejyonu kurarak Kürtleri bu bölgede paralı asker olarak kullanmaya çalışacaktır. Bu paralı askerlere PKK teröristleri de eklenebilecektir. Nitekim ABD’nin Türkiye gibi eski ve bölgedeki en sağlam müttefikine ihaneti anlamına gelen PKK’lılara dolaylı destek vermesini ve sürekli yeni bahanelerle vakit geçirmesini başka türlü açıklamak Türkiye için mümkün değil. ABD POLİTİKASININ İFLASI 7 Kasım seçimleriyle Amerika için yeni bir gün başladığı söylentilerini ütopik söylemler olarak nitelendirmek haksızlık olacaktır. Çünkü 7 Kasım seçimleriyle ABD’deki Cumhuriyetçilerin rahat ve keyfi dış politika üretebileceği günler geride kalmıştır. Demokratlar Temsilciler Meclisi’ndeki 2004’de 202 olan temsilci sayılarını 2006’da 229’a çıkarmışlar ve ciddi bir rahatlık elde etmişlerdir. Cumhuriyetçiler 36 kayıp vererek Temsilciler Meclisi’nde 196’ya düşmüşlerdir. Senato’da Cumhuriyetçilerin seçim öncesi 55 olan senatör sayıları seçim sonrası 49’a inmiş ve Demokratlar da yeni kazanımlarıyla 49 senatörlük elde ederek başarı kazanmışlardır. Ne var ki Senato’da yeni seçilen 2 bağımsızın Demokrat yanlısı olduğu bilindiğinden, George Bush’un işi bundan böyle çok zor bir sürece gebedir. Bunun belirtileri, çok hızlı kıvrak manevrayla savaşın gidişatından sorumlu tutularak Rumsfeld’in görevden alınmasıyla kendini göstermeye başlamıştır. Bir anlamda Bush açısından bir referandum Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası sayılacak bu seçimlerle Bush’un Irak politikası da reddedilmiştir. Yine bu seçimlerle Demokratların da ağır bir sorumluluğu sırtladıkları söylenebilir. Bush hegemonyasının artık sona erdiği, Irak ve Ortadoğu’da emperyalist bir yayılma sürecinin inişe geçtiği de seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı gerçeklerdendir. ABD için bundan böyle Irak’ta, eski Cumhuriyetçi James Baker ve Demokrat Lee Hamilton tarafından hazırlanmakta olan komisyon raporuyla şekillenecek ve ABD için bu sorundan kötü veya iyi çözümlerle sıyrılabilme olanağı olabilecek seçenekler önem kazanacaktır. Bu komisyon raporunun çözüm arayışında sorunları daha geniş ve Ortadoğu çapında bir ölçekte ele alması beklenebilir. Savaştan önce yeni Irak hükümetinin İsrail’i tanıyacağı varsayımının iflası, olaylara dar ve basit açıdan bakan Amerikan Dış Politikası’nın da iflasıydı. Artık Irak’ın komşularını dikkate alan bir ABD Dış Politikası söz konusu olacaktır. Bugüne kadar bölgeye aktif bir müdahalede bulunmamış olan Türkiye’nin, 2007 yılında ülkede yaşanabilecek gelişmeler paralelinde ve seçim arifesinde bugüne kadar ABD ve AB yanlısı politikalar izleyen iktidarın seçim endişesiyle zorunlu olarak ve bütün siyasal sivil toplum kuruluşlarının onayı ve baskısıyla daha aktif bir çizgiye girmesi ve Irak’ta sürekli ezilen, sahipsiz Türkmenlere sahip çıkması beklenir. Bu olgu, Irak’ta halen İran, Suriye, Suudi Arabistan ve İsrail’in ortalığı gerginleştirecek destek ve politikalarının yanında ABD’nin göz önüne alması gereken bir husustur. Bu açılardan her halde, Irak’ta maddi bir yenilgiyle ayrılacak ve bunun yanı sıra ülkede yaratmış olduğu kalıcı kaos ortamıyla dünya kamuoyunun vicdanında da suçlu duruma düşecek ABD dış politikasının HamiltonBaker planıyla akılcı bir çizgide, geniş bir bakış açısıyla olaylara çözüm bulması gerekir. Aksi takdirde Irak’ta ölen, sakat kalan, tecavüze uğrayan, evsiz kalan insanlar ve öksüz yetim çocuklar, ABD’nin insanlık ve ahlak dışı politikalarının ürünü olarak tarihteki yerini alacaktır. C S TRATEJİ 9 Bugüne kadar emperyalist batı ülkelerinin dünyada işledikleri vahşete, Ortadoğu’da kalıcı bir ateş çemberi bırakarak tarihe ayrı bir özellikle geçecek olan ABD’nin hiç olmazsa gerçekleştirdiği trajedinin boyutlarını bir ölçüde hafifleterek bölgeden ayrılması gerekir. Bunun için özellikle Türkiye gibi devlet deneyimi, demokratik ve laik özellikleri olan ve bölgenin dengelerini, alt yapısını iyi bilen bir bölgesel güce daha çok önem vermesi gerekir. Ne yazık ki ABD dış politikası açısından ufukta böyle bir geniş açılı, gerçekçi bir strateji gözükmüyor. Kaldı ki ABD’nin Irak’taki çeşitli etnik ve dini grupları birleştirici gücü ve etkinliği de 2003’de bitmiş durumda. Yangın giderek artacak ve halen ABD yönetiminin 3 numarası olarak kabul edilen 66 yaşındaki Temsilciler Meclisi Çoğunluk Lideri, Demokrat Nancy Pelosi’nin hiçbir şey bilmeden, sırf San Francisco Ermenilerinin oylarını ve maddi desteklerini almak için desteklediği Türkiye karşıtı politika muhtemelen bölgedeki dengeyi düzeltmekten ziyade daha da karmaşık hale getirecektir. George Bush, 800 günden az kalan yönetim süresinde giderayak aceleci ve panik içindeki ruh haliyle daha fazla yanlışlar yapması da ihtimaller dâhilinde. Bush’un Ortadoğu politikalarının DemokratCumhuriyetçi çekişmesine sahne olması bekleniyorken, bu gerçekleşmedi. Yani Demokratlar, Irak savaşını tam bir seçim malzemesi olarak kullanmadılar, bu konuda birçok yer ve durumda ihtiyatlı davranıp, açık kapı bıraktılar. Bunun en belirgin nedeni, her zaman Yahudi camiasına daha yakın olan ve İsrail politikalarına öncelik veren Demokratların, kendilerinden fazla İsrail yanlısı hareket eden Cumhuriyetçi yönetimi karşısında bulmasıydı. Bu anlamda Demokratların önümüzdeki dönemde Irak ve Ortadoğu’daki gidişata karşı çıkmaması ve hatta Ortadoğu’nun gerçeklerine rağmen daha fazla İsrail yanlısı olmak şeklinde bir eğilim göstermesi bir sürpriz sayılmamalıdır. Bütün bunlar içinde bulunduğumuz Ortadoğu’yu daha kanlı günler beklediğinin işaretidir. ordusundan oluşan koalisyon gücüne önderlik yapan ABD, 1991 yılının Ocak ayında başlayan ve 1991 yılının Mart ayında sona eren kapsamlı bir askeri harekat ile Saddam’ı yenilgiye uğrattı. İlk etapta Irak ordusunu Kuveyt’ten çıkarılması hedefine odaklanan söz konusu askeri harekât, daha sonra Saddam rejimini değiştirme/devirme hedefine yöneldi. Başka bir ifade ile birinci ABDIrak Savaşı sonrası Irak’ta rejimin değiştirilmesini planlayan ABD, Irak haritasının yeniden yapılandırılmasını istedi. Ancak, 1991 savaşı sırasında ABD’ye destek veren gerek batılı ülkelerin çoğu gerek Arap devletleri gerekse BM, Irak’ın bölünmesine karşı çıktılar. Buna ek olarak da ABD, Saddam sonrası İran destekli Şiilerin bölünmüş bir Irak’ta hâkimiyeti ele geçirme olasılığından kaçındı. Fakat, çıkarlarının sağlanması için dünya ülkeleri ile ilişkilerinde dost veya düşmanlarını sabit tutmayan ABD, her şeye karşın çıkarlarının sağlanması için bölgeye yerleşmede kararlı olduğunu gösterdi. 19 Mart 2003 tarihinde başlatılan ikinci ABDIrak Savaşı, Irak’ta, Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri oluşturarak uzun yıllar Amerika tarafından kolay kontrol edilebilecek bir Irak yarattı. Ancak ABD işgalin üzerinden yaklaşık dört yıl geçmesine rağmen, bölgedeki çıkarlarını korumak için Irak merkezli Körfez bölgesini şimdiye dek tam anlamıyla kontrolü altına alamadığı için uyguladığı tüm stratejiler başarısız oldu. Bu durum, ABD yönetiminin, hem Irak halkı hem bölge halkı hem de ABD halkı dahası ABD’li bazı siyasetçiler tarafından dikenli sözlerle eleştirilmesine neden oldu. Bunun sonucu olarak, 7 Kasım 2006 tarihinde Amerika’da yapılan ara 19 80 yılında başlayan ve 1988 yılının Ağustos ayında sona eren İranIrak savaşı boyunca başta ABD ile batılı ülkelerin desteği sayesinde, savaşı sonrası 5 yüz bin askeri, dört bin tankı, bin 700 çeşitli savaş uçağı ve yüzlerce geliştirilmiş farklı scud füzeleri sayesinde bölgesel güç haline gelen Saddam rejimi, ABD’yı kuşkulandırmıştı. 1990 Ağustos’unda Kuveyt’i işgal eden devrik Irak lideri Saddam’ın, Körfez bölgesindeki petrol kaynaklarını kontrol etme girişimi, ABD’nin bölgedeki çıkarlarıyla çatıştı. Dünyadaki gerek enerji kaynaklarını, gerekse enerji kaynaklarının geçit yolları olan coğrafi bölgeleri kontrol etme stratejisi uygulayarak dünya ekonomisine hakim olma planları üzerinde çalışan ABD, bu bağlamda bölgeye yerleşmesi için bahane olarak kullanabileceği olayların patlak vermesini bekliyordu. Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesine başta göz yuman ABD, bir taraftan Irak’ın askeri gücünü ortadan kaldırma fırsatını elde etti, diğer taraftan da bölgeye yerleşmek için beklediği fırsatı yakalamış oldu. ABD’nin yeni Ortadoğu planları ve bölge ülkelerine yansımaları… Türkiye çıkarlarını korumalı Yakınlarını yitirmiş Iraklılar... ABD’NİN KÖRFEZ’E YERLEŞMESİ Irak’ı Kuveyt’ten askeri harekât yoluyla çıkarmak için, uluslararası toplumun desteğini almayı başaran ABD, BM Güvenlik Konseyi’nin onayını da aldı. Böylece, 36 ülkenin