25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 C S Dr. Burak Erdenir TRATEJİ Avrupa’nın geleceği: Islamophobia AB Genel Sekreterliği elki bugün Kuran’ın tercümeleri Oxford’da okutuluyor olacak, Muhammed’in takipçileri onun vahyinin kutsallığını ve gerçekliğini sünnetli insanlara aktarıyor olacaklardı" (1). 732 yılında Poitiers Savaşı’nda Frank komutan Martel, Müslümanları mağlup ederek Avrupa’ya girmelerini engellemiş olmasaydı Avrupa’nın tarihsel gelişiminin ne olacağı merak konusu olmuştur hep. İngiliz tarihçi Edward Gibbon’ın (17371794) Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi adlı meşhur eserinde yer alan yukarıdaki sözleri de bu merakı ortaya koyan daha çok spekülatif bir yorum olarak algılansa da, Avrupalı entelektüellerin bugünlerde Gibbon’a sıkça atıf yaptıkları görülmekte. Özellikle 11 Eylül ve takiben Avrupa’daki saldırılar sonrasında tarihin derinliklerinden gelen kaygıların gün yüzüne çıktığını, Avrupa’da Müslümanlara ve İslamiyet’e yönelik ciddi bir rahatsızlığın yayıldığını görmekteyiz. Yalnız, bu sefer kaygı duyulan davetsiz misafir İslam orduları değil, Müslüman göçmenler olmaktadır. B daki azalmadan da kaynaklanacaktır. The Economist dergisinin saptaması oldukça doğru: Avrupa’nın bir çok bölgesinde yerel gazetelerde ölüm ilanlarındaki isimler "Pierre" ve "Charles" iken, doğum ilanları "Musa" ve "Fatih"e ait4. Tarih boyunca İslamiyet Avrupa’nın en ciddi ötekisi olarak belirmişse de, 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar Avrupalıların Müslümanlar hakkında pek bir bilgi sahibi oldukları söylenemez. 1950’lerle birlikte Müslüman kökenli işçi ve göçmenlerin Avrupa’ya akmasıyla beraber, Avrupalılar da Müslümanları keşfetmeye başlamışlardır. Dolayısıyla, Müslüman kavramı ile göçmen kavramı beraber anılır olmuştur. Müslüman göçmenler Almanya’da Ruhr bölgesi, İngiltere’de Londra çevresi veya Fransa’nın büyük kentlerinin banliyöleri gibi sanayileşmiş, büyük kentlerin yoksul bölgelerine yerleşmişlerdir. Bunun sonucu olarak da Avrupa’nın kentlileri ile doğrudan temasa geçerek politika ve medyada ani ve önemli bir yer işgal etmeye başlamışlardır. Islamophobia 989 sonrası dönemde sosyalist rejimlerin dağılmasıyla Avrupa’da işsizlik ciddi boyutlara ulaşmış, göçmenler Avrupalı orta sınıfın refahına, işine, kısacası kıt kaynaklara ortak birer günah keçisi olarak algılanmaya başlamışlardır. Yeni bir tür milliyetçilik ortaya çıkmıştır: "beyaz ortasınıf milliyetçiliği"5. Bu arada Avrupa Birliği de, yabancılara karşı gayet katı kurallar getiren Schengen Antlaşmasıyla Avrupa Kalesi’nin (Fortress Europe) temellerini atmıştır. Özellikle 11 Eylül terör saldırılarından sonra Müslümanlara yönelik dışlamanın temeli ekonomik unsurlardan kültürel unsurlara kaymıştır. Daha önce ekonomik kaygılarla Avrupalıların 950 yılında Avru1 pa’da sadece 800 bin olan Müslüman sayısı hızla artan göçler ve göç edenlerin üremesi nedeniyle 23 milyona çıktı. Avrupa’ya her yıl yaklaşık 1 milyon Müslüman göç etmeyi sürdürüyor. canını sıkan Müslüman göçmenler artık Avrupa’nın değerlerine yönelik kültürel bir tehdit olarak algılanmaya başlamıştır. Müslümanların dinsel ve kültürel özelliklerinden dolayı Avrupa yaşam tarzı ve değerlerine uyum sağlayamayacağını iddia eden ortasınıf milliyetçiliğin tabanı iyiden iyiye genişlemiştir. Fransız Ulusal Cephesi, Avusturya Özgürlük Partisi, Hollanda’da Pim Fortuyn’un List Partisi, Belçika Flaman Bloku, İtalya Kuzey Ligi gibi bu görüşü savunan siyasi partilerin elde ettiği kamuoyu desteği Müslüman göçmenlere yönelik tepkinin açık bir kanıtıdır. Müslümanlara yönelik düşmanlık, Avrupa çapında bir İslamiyet korkusu ve düşmanlığı (Islamophobia) üretmiştir. Korku ve kuşkuların artmasıyla Avrupalı Müslümanlar potansiyel birer terörist olarak algılanmaya başlamıştır. İspanya eski Başbakanı Jose Maria Aznar’ın "ElKaide ile sorunlar 1300 yıl öncesine dayanmaktadır6" sözleri Müslümanlar ile köktenci teröristler arasındaki bağlantının Avrupa’daki egemen söylem tarafından ne şekilde algılandığını ortaya koymaktadır. Terör saldırıları sonrasında Müslümanların kültürel özellikleri ve simgeleri hedef olmaya başlamıştır. Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İzleme Merkezi tarafından hazırlanan raporda, Eylül 2001 sonrasında Müslüman yurttaş ve göçmenlere fiili saldırı ve sözlü tacizlerin arttığı, saldırıların özellikle camileri ve başı örtülü kadınları hedef aldığı bildirilmektedir7. Bu 1 AvroMüslümanlar 950 yılında sadece 800,000 Müslüman’ı barındıran Avrupa’da bugün Türkiye hariç 23 milyon (2) Müslüman yaşamakta ve her yıl çoğu Müslüman 1 milyon civarında göçmen Avrupa’ya akmaya devam etmektedir. Avrupalı Müslümanların doğurganlık oranı Müslüman olmayan Avrupalıların 3 katından çoktur3. 2050 yılında Müslümanların Avrupa nüfusunun % 20’sini oluşturacağı tahmin edilmektedir. Bu, sadece Müslüman nüfusun artışından değil genel Avrupa nüfusun 1 arada, Avrupalı devletler de terörizmle mücadele adı altında göçmenlere yönelik gayet katı düzenlemeler getirmektedirler. Hoşgörüye dayanan çok kültürlü toplum yapılarıyla övünen Avrupa ülkeleri dahi Islamophobia çıkmazına girmişlerdir. Hollanda’da, Kasım 2004’te Hollandalı bir film yönetmeninin Faslı bir göçmen tarafından öldürülmesi sonrasında okullar ve camiler saldırıların hedefi olmuştur. İngiliz The Guardian gazetesi tarafından Temmuz 2005’te yapılan bir ankette, İngiltere’de yaşayan binlerce Müslüman’ın Müslüman olmayanlar tarafından taciz edildiği veya saldırıya uğradığı, yarım milyondan çok İngiliz Müslüman’ın Temmuz 2005 Londra bombalamalarından sonra ülkeyi terk etmeyi düşündükleri bildirilmektedir8. Müslümanlara yönelik varolan tarihsel önyargıların kamuoyunda seslerini duyuracak uygun ortama nihayet kavuştuğu anlaşılmaktadır. Bu sertlik ve dışlama politikaları, Müslümanlarda da karşı tepkiler doğurmaktadır. Karşılaştıkları ayrımcılığa duydukları tepkiyle Müslümanların dine daha çok sarıldıkları ve yapılan terör saldırılarını dahi fazla yadırgamadıkları görülmekte. Nitekim, başka bir İngiliz gazetesi Daily Telegraph tarafından Temmuz 2005’te yapılan bir anket, katılımcıların % 24’ünün bombacılara sempati duyduklarını ortaya koymaktadır. Bu çarpıcı bir orandır zira 400,000 İngiliz Müslüman’a karşılık gelmektedir9. Kısacası, düşmanlıklar yeni düşmanlıklar doğurmakta, Avrupa ciddi bir kutuplaşmaya doğru gitmektedir. Asimilasyon, Dışlama veya Entegrasyon? vrupalıların Müslümanlara bakış açısı irdelendiğinde, İslam’ın Avrupa’daki değerler A ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear