18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Akın BODUR Çevreciler, Tohumculuk Yasası nedeniyle uyardı: İ SKENDERUN Tohumculuk Yasası ile ilgili gelişmeleri endişeyle izleyen Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri (DAÇE), yasayla ülkemizin sahip olduğu ve en önemli zenginliklerimiz arasında yer alan gen kaynaklarının zarar göreceğini açıkladı. DAÇE Ortak Sekreteri Oktay Demirkan, günümüzde ülkemize girişi sınırlı tutulan GDO'lu tohumların, yasanın çıkmasıyla birlikte serbestçe Türkiye'ye giriş yapabileceğinin altını çizerek, "Tohumculuk Yasası ile GDO'lu tohumların Türkiye'ye girişi kolaylaşacak ve bunların ekimi de, tozlaşma yoluyla ülkemize özgü gen kaynakları, bitki türlerini de etkileyecek ve onların da genetiğini değiştirebilecektir. Yasayla birlikte yerel gen kaynaklarımızın tohumları da saflığını kaybetmiş olacaktır" dedi. Demirkan, çevrecilerin, Tohumculuk Yasa Tasarısı'nı emperyalizmin yeni bir saldırısı olarak değerlendirildiğini belirtti. DAÇE'nin Tarsus'ta yapılan ve Kahramanmaraş, Antakya, İskenderun, Osmaniye, Adana, Tarsus ile Mersin'de çalışmalarını sürdüren çevre örgütlerinin yöneticilerinin katıldığı iki günlük toplantının sonuç bildirgesini açıklayan DAÇE Ortak Sekreteri Oktay Demirkan, "Tohumculuk Yasası ile ilgili gelişmeleri endişeyle izlemekteyiz. Ülkemizin sahip olduğu gen kaynakları en önemli zenginliklerimizden biridir. Ülkemiz insanın sağlığını, köylümüzün çıkarlarını ve Türk tarımının geleceğinin göz ardı edilmesini kabul edemeyiz. Bu çerçevede devlet ve sivil toplum kuruluşları yerli gen kaynaklarının korunması ve ıslahı için kurumsallaşmalı, gen kaynaklarımız, yasalarla çok uluslu şirketlerin tehditlerine karşı korunmalıdır. Bu nedenlerle Ulusal Biyogüvenlik Yasası'nın bir an önce çıkartılmasını istiyor, Tohumculuk Yasası'nın uluslararası tohum tekellerine önemli haklar sağladığını yasalaşması halinde bugüne kadar Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'ne (TAGEM) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal ArGe sonucunda TİGEM'e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistemin tamamen yok edileceğini düşünüyoruz" görüşünü dile getirdi. Çevrecilerin iki günlük toplantısında nükleer santrallere ilişkin görüşme ve değerlendirmede bulunduğunu da anımsatan DAÇE Sekreteri Demirkan, "Nükleer santraller çevre ve insan sağlığı açısından sorunlu, riskli, pa “Gen kaynakları zarar görür” Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri üyeleri, tohumculuğun uluslararası tekellerin eline geçmemesi gerektiğini vurguluyor. halı, dışa bağımlı ve eskimiş teknolojilerdir. Atık sorunu ise henüz çözümlenmemiştir. Gelişmiş ülkelerde artık yapılmamaktadır. Bu nedenlerle ülkemizin enerji üretiminde hiç bir koşulda seçenek olamazlar. Uluslararası nükleer lobinin etkisinde kalan AKP Hükümeti Akkuyu ve Sinop'ta nükleer santralleri toplumumuza dayatmak istemektedir. Gerçekte nükleer santral yapılması planlanan bu yörelerimize sözde gelişmiş ülkelerin nükleer atıklarının depolanacağı konusunda kuşkularımız bulunmaktadır. Buna izin veremeyiz. Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri olarak geçmişte olduğu gibi bu gün ve gelecekte de nükleer santrallere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.. Halka açık bir panelin de düzenlediği iki günlük toplantıda ÇEKSAM Başkanı Av. Yeşim Dağgeçen, Entegre Atık Yakma Tesisi ile ilgili dava dilekçesinin hazır olduğunu ve bu hafta içinde dava açacaklarını söyleyerek, dernekleri de davacı olmaya çağırdı. Dağgeçen, Tarsus Plajının da yer aldığı kıyı şeridi ile Tarsus Turan Emeksiz Turaç Koruma Sahası, kıyı kumulları üzerinde yetiştirilmiş fıstık çamı ormanı ve Karabucak Or manlarının yer aldığı bölgenin golf sahası yapılacak yerlerden biri olarak planlanmak istendiğine de dikkat çekti. Greenpeace Toksik Atıklar ve Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, atık yakma tesislerinin bacalarından doğaya Furan, Dioxin gibi zehirli gazlar, ağır metaller ve kalıcı organik kirleticilerin salınacağını bunların çevre ve insan sağlığı açısından son derece sorunlu olduğunu ve Avrupa'da talep görmeyen şirketlerin de yatırım için Türkiye'yi pazar olarak gördüğünü söyledi. Dökmecibaşı,"Aslında tehlikeli atık yakmaktan çok zehir üretecekler. Dünyamızın kaynakları sınırlı, çözüm temiz üretim teknolojileri olmak zorunda" dedi. Yasalarımızdaki boşlukların yatırımcılarca kendi çıkarları doğrultusunda kullanıldığından söz eden Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Umur Gürsoy ise Türkiye'de sağlıklı sağlık istatistiklerinin bulunmadığını bu nedenle yapılması planlanan tesisin insanlara ne kadar zarar vereceğinin belirlenmesinin bile olanaklı olmadığını vurguladı. Dr. Gürsoy, Türkiye'de hava kirliliği sınır değerlerinin AB ortalamasının çok üstünde olduğuna da dikkat çekti. AKP'nin tarım tasarımları sonuçsuz Hicran ÖZDAMAR İZMİR AKP hükümetinin köylerdeki kadrolaşma hareketi için başlattığı "Bin Köye Bin Tarımcı" projesinin tarım üreticisine artı değer katamadığı bildirildi. Projenin başlamasından bu yana 3 yıl geçtiğini vurgulayan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yetkilileri, ilgisizlik nedeniyle projede görev alan çok sayıda mühendisin süreç içinde işten ayrıldığını belirttiler. Projenin çeşitli kuruluşlardan sağlanan desteklerle yürütüleceğinin açıklanmasının ardından geçen 3 yıllık sürede herhangi bir ilerleme sağlanamadı. 25 Eylül 2003 tarihinde başlayan projenin tanıtım toplantısında açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bu proje dosyalarda kalmayacak ve Anadolu’nun en ücra köşesinde bile uygulanacak. Her türlü fedakârlığı yapacağız" yönündeki söylemi karşılığını bulmadı. Ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerden oluşan tarım danışmanları geçen süre içinde iş güvencesinden yoksun bırakıldı. Projeye destek vereceğini açıklayan kuruluşlardan danışmanların finansmanı karşılayacağını açıklayan kurumların çok azı sözünü yerine getirdi. Projede yer alan ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler, Bağ Kur primlerini ve gelir vergilerini ödemekte zorlandı. Hizmet sunumunda gerekli ekipman sağlanmayan danışmanlar çiftçilerin sorunlarına çözüm olamadı. Göreve başlayanlardan 104 kişi istifa ederken, projenin yıl sonunda tamamlanacağı belirtildi. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Kamil Okyay Sındır, söz konusu projenin sağlıklı bir planlama olmadığını en başında dile getirdiklerini belirterek, "Genç meslektaşlarımız hiçbir altyapı olmaksızın köle gibi köylere gönderildiler" dedi. Sındır, köylere giden ziraat mühendislerine kalacak yer gösterilmediğini ve ahırlarda dahi kalanlar olduğunu söyleyerek, "Sözleşmelerde ziraat mühendisleri gittikleri köy muhtarı yönetimi altına girer diye maddeler vardı. Yapılan mülakat bilimsel değildi. Maaş konusunda devletin kamu görevlisi olmadılar ve BağKur'lu yapıldılar. Arkadaşlarımızın maaşları değişik fonlardan karşılandı. Belirlenen zamanlarda maaşlar ödemmedi" dedi. Sındır, Tarım İl Müdürlükleri'nde farklı uzmanlık alanlarının yaratılması gerektiğini söyleyerek, "Söz konusu projede görev alan arkadaşlarımızın görev süreleri bittiğinde ne olacakları belli değil. Her türlü olumsuzluğa karşın özveriyle çalışarak kendisini geliştiren arkadaşlarımız, ihtiyaç duyulan tarım müdürlüklerinde görevlendirilebilirler" diye konuştu. CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü konuyla ilgili olarak Tarım ve Köy İşleri Bakanı'na, 1.5 yıl önce gelişmelerle ilgili bilgi almak için soru önergesi verdiğini ancak bugüne kadar hiçbir yanıt alamadığını söyledi. AKP'nin farklı konu başlıklarında hiçbir altyapısı olmaksızın projeler ürettiğini söyleyen Ülkü, "Akşam birisinin aklına bir fikir geliyor sabahanı uygulamaya alıyorlar. Bu ilk değil, son değil. Uygulamaya alınacak her türlü girişim için bilime başvurulması gerekir ama AKP bilimden uzak" dedi. 27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear