18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Aydoğdu köyünün öyküsü Dr. Mehmet Ali IŞIKSOLUĞU Emekli Öğretim Üyesi ırsal kesimde tarım ve hayvancılık gün geçtikçe geriye gidiyor. Köylü tarlasını ekmez, hayvan yetiştirmez oldu. Geçmişte yaşanılan, ekilip biçilen yerler terkedilmiş durumda. Köylerde sadece yaşlılar kalmış, ortalıkta kediköpek bile görünmüyor. Bu olgu sınırlı değil, oldukça yaygın. Örneklemek istediğim köy bunlardan biri. Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Aydoğdu köyü. Köy, doğuda Kızılhisar, batıda Yılanlı dağları arasında sıkışıp kalmış bir yayla köyü. İklimi kara iklimi; yazları serin, kışları oldukça soğuk geçiyor. Sulanabilen arazi çok az. Ekilebilen ise, engebeli, kıraç ve oldukça parçalı. Dağlarda sadece ardıç yetişiyor. Köyün nüfusu, 1960’lı yıllara gelinceye kadar ortalama 850 idi. Konutlar, "haney" denilen toprak damlı iki katlı evlerdi. Geçim, tarım ve hayvancılıkla, tütün ve pamuk işçiliğine dayalıydı. Ekim karabasanla yapılır, dağ yamaçları, tepe düzlükleri bile ekilirdi. Buna karşın elde edilen ürün çok azdı. Ekilen ürünler ise, buğday, arpa, nohut, mısır, burçak gibi geleneksel tarım ürünleriydi. Zaman zaman tütün de yetiştirilirdi. İkinci geçim kaynağı hayvancılıktı. Köyde çok sayıda büyükbaş hayvan (dana, inek, eşek, at, deve) yetiştirilir, kalabalık sığır sürüleri oluşturulur, develerle yük taşınır, kısraklardan katır elde edilirdi. Köyde, ekilen arazi ve bağlar dışında korunan alan olmadığından, küçükbaş (keçi, koyun) hayvan yetiştiriciliği de oldukça yaygındı. Üçüncü geçim kaynağı ise amelelikti. İlk ve sonbahar aylarında Aydın yöresine tütün ve pamuk işçiliğine gidilir, kışın piyan kazılırdı. Bütün bunlara karşın köylü yoksuldu. Çözüm aranıyordu. Çözüm 1960’lı yıllarda geldi. Türkiye yurtiçinde ve dışında hareketlenmişti. İç ve dış göç başladı. 1964’den sonra Avrupa ülkelerine normal ya da kaçak yollarla akın başladı. Erkeksiz evler arttı. Kalanların bir kısmı, başta Denizli olmak üzere Aydın yöresine göç etti. 1660’larda kurulan köyün düzeni, 300 yıl sonra bozuluyor, gidenlerin çoğu geri dönmüyordu. Günümüzdeki durum ise özetle şöyle: köyde sürekli oturan insan sayısı, başta yaşlılar olmak üzere 400’ü geçmiyor. Yaşlıların çoğu kadın. Genç sayısı oldukça az. Erkekler askerlikten sonra genellikle köyden ayrılıyor. Dış ülkelerde yaşayanların bir kısmı yazları gelip çocuklarını evlendiriyor. Köyden ya damat ya da gelin gidiyor. K Eski toprak damlı evlerin hemen hepsi de yıkılmış. Köye dönenler ya da yazları gelenler kent tipi evler yapmışlar. Yollar eskisi gibi toprak; köyün tek kazancı yol, su ve elektrik. Tarlalar, miras yoluyla bir evlek, yarım dönüm gibi çok küçük parçalara bölünmüş durumda. Zaten ekip biçen de yok. Köyde oturanlar bile tarlalarının yerlerini unutmuş. Köyde tarımla uğraşan çok az aile var. Tütün ekimi dışında buğday, biraz da nohut ekiliyor. Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği, süt inekçiliği dışında tarihe karışmış durumda. Köyde ne eşek, ne sığır, ne at, ne de deve var. Domuz sayısı ise oldukça artmış. Tarım ve büyükbaş hayvancılığın yok olmasına karşın, çevrenin özelliği nedeniyle, yetiştirilen keçi ve koyun sayısında oldukça artış vardı. Şimdilerde ise, ormanların korunması için keçi yetiştiriciliği yasaklanmış durumda. Çobanlar sürülerini yok pahasına satıyor. Geride sadece koyun kalmış. Koyun yetiştiriciliği ise, keçiye göre oldukça pahalı ve riskli. Sonuç olarak, köyde tarım ve hayvancılık çökmüş durumda. Köy nüfusu giderek azalıyor. Önümüzdeki yıllarda ilköğretim okulu da kapanacak gibi. Örneklediğim bu öykü sadece bir köyün öyküsü değil. Neredeyse tüm Anadolu köylerinin öyküsü. Şimdilerde ise AB, IMF, küreselleşme, serbest Pazar ekonomisi politikalarıyla geriye kalanlar da yok edilmek üzere. Köye ve köylüye yeni bir gözle bakmak gerekiyor. Tarım ve hayvancılık yeni baştan örgütlenmeli, parçalı topraklar birleştirilerek ekilebilir hale getirilmeli, topraksız köylüler topraklandırılmalı, yasaklanan keçi yerine o yörelerde yetişebilecek küçükbaş hayvan türleri geliştirilmeli, köylüler tekrar üretken hale getirilmelidir. Aksi halde, ortada köy ve köylü kalmayacağı gibi, tarım ve hayvancılık da tarihe karışacaktır. Fakülteler köye! Nuran KEPENEK Köylerimizi Canlandırma ve Geliştirme Derneği Genel Başkanı Köylerimizi Canlandırma ve Geliştirme Derneği (KÖGEDE) Şubat 2005 tarihinde kuruldu. Kurucu Üyeler ve Yönetim Kurulu Üyeleri, köylerle bağlantı içinde olan, köylerdeki yaşam kalitesinin düşüklüğünden rahatsız olan ve bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğine inanan arkadaşlardır. Derneğimiz bir yıllık sürede Ankara köylerini yakından tanıma çalışmalarını başlattı. Ankara köylerinin çoğunun kamuoyunda bilinenden daha öte yoksul ve ilkel koşullarda yaşadığını saptadık. Başkent’e 10, 15, 20 kilometre uzaklıktaki köylerde bile su ve kanalizasyon yoktur ve köylü hayvan ve insan atıkları içinde yaşamaktadır. Tarım ve hayvancılık üretimi yeniliklerden uzak bir anlayışla yapılmaktadır. Köylü köydeki yaşamdan kaçmak için şehirlere akın etmekte ve köyler boşalmaktadır. Taşımalı sistemle eğitim köylüyü iyice içine kapanık çevreden kopuk bir yaşam içine sokmuştur. Öğrenci azlığı gibi bir nedenle okullar işlevsiz kılınırken işlevsiz cami inşaatı ısrarla sürdürülmektedir. Öğretmenlerin yaratacağı aydınlıktan bile uzak kalmıştır köylü. Köyler neredeyse köy imamlarına teslim edilmiştir. Hükümetlerin köylere ziraat uzmanları gönderme kararı uygulama alanı bulamamıştır. Oysaki bu köyler için çok yararlı bir uygulama olabilirdi. Köylerin kalkınmasını sağlamak ki bu her Cumhuriyet hükümetinin verdiği bir sözdür köylüyü yok saymakla sağlanamaz. Aksine köylerde, köy yaşamının kalitesini artırarak insana yaraşır yaşama koşullarının oluşturulmasıyla olanaklıdır. Üniversitelerin üniversite olabilmeleri çevreyle kuracakları ilişkilerle ve çevreye yapacakları katkıyla olanaklıdır gerçeğini üniversiteler söylüyor. Bu gerçeği en iyi sizler bilmektesiniz. KÖGEDE, sizden en azından fakültenizin son sınıf öğrencilerinin sizin uygun göreceğiniz bir süre için ve zaman dilimi içinde çevre köylerde tarım ve hayvancılık üretimi alanlarında köylüye katkı yapmalarını talep etmektedir. Derneğimiz, öğrencilerinizin köylüyle birebir iletişim kurarak onların yaşamına ciddi katkı yapabileceklerini düşünmektedir. Belki bu durum köylüyü içine itildiği yalnızlıktan ve dışlanmışlıktan bir ölçüde kurtaracaktır. 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear