Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
66 Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 2012 Pazartesi Devrimin kalbi Ankara SERDAR ŞAHİNKAYA ‘Ordular, ilk hede niz Akdeniz’dir, ileri!’ u komut, Gazi Mustafa Kemal’e aittir. Ve bu 1 Eylül 1922 tarihli komut ile emperyalizm, 9 Eylül’de İzmir’de denize dökülmüştür. Ulusal Kurtuluş Savaşı biterken Anadolu, savaşı, ölümü, ihaneti görmüş... Direnci, dayanışmayı ve dostluğu geçirmiş…Yaralı, yoksul... Ama, özgür, bağımsız, eşit. Ve onurlu bir ülkedir… Ve bu ülkenin başkenti yeniden imar edilirken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istiratgâhı tasarlanırken eski Rasattepe yani bugünkü adı ile Anıttepe seçilir. Anıttepe bir semt olarak planlanırken sokakları da isimlendirilir. Nasıl mı? İşte şöyle: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri.” Her bir kelime birbirini takip eden sokaklara verilir. Şimdi yukarıdaki görselde yer alan sayıları sırası ile okuyalım mı? “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri.” Buraya dikkat isterim. Her an bu isimler değiştirilebilir. Malumunuz milli irade me 923–1938 dönemindeki Ankara için Sevgili Hocam Prof. Dr. Bilsay Kuruç’a kulak verelim öncelikle; “1923’te Ankara’da kalmak ne demekti bilir misiniz? Bir çıkmaz sokağın nihayetinde hasretli gözlerini denize çevirip zorla bir kulübede barınmaya çalışmak demekti. Anadolu içine o zamana kadar gelmemiş olanlar Ankara’da kendilerini Pamir Yaylası’na çıkmış seyyah zannediyorlardı” “Yıl 1939’a gelip, Cumhuriyetin kuruluşu diyebileceğimiz bir dönem kapanırken, şunu söylemek artık çok kolaylaşmıştır: 1923’te Ankara’da kalınmasaydı, bunların hiçbiri yapılamazdı. Ankara uygarlık demek olduğu kadar kalkınma, kalkınma demek olduğu kadar yönetim, yönetim demek olduğu kadar da özverinin simgesi oldu.” Gerçekten çok çetin şartlar, yokluklar, yoksunluklar içerisinde “Kahpe Bizans”a karşı Cumhuriyetin Başkenti yaratılmıştır. Gelin şimdi bu başkente dair iki hatırlamada bulunalım: 1 Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin Arması B B ilindiği üzere, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kurulmuştur. Yaklaşık on beş gün sonra ilk hükumet kurulur. Bir anlamda hükumet programına ya da o dönemin dili ile hükumetin yapacağı işler arasına şu ifade de yazılır. Dikkatinizi çekerim, ateşle barutun dans ettiği günlerdir. Yazılan ibare aynen şudur: “Eski eserlerin derlenmesi ve yeni müzeler kurulması...” Nasıl ama oldukça heyecan verici değil mi? Bir yıl sonra, yani 1921’de, daha savaş bitmemiştir. Ve dönemin Maarif Vekâleti’ne yani Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir Hars (Kültür) Müdürlüğü kurulur. Ve aynı yıl, yani 1921’de bugün dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin de ilk nüvesi açılır. Bu ilk nüveden günümüze gelinir. Gelinir de ne olur? Müzeler ve örenyerlerimiz bile özelleştirme denilen garabetle yüz yüzedir. Bilmem anlatabildim mi? Biz yurttaşlar olarak yine üç maymunu oynayacak mıyız? selesi!... Böyle bir gelişme ile karşılaşmamak, karşılaşsak bile toplumsal muhalefet oluşturmak için gelin kulak verelim: “Buluşacağız, yayılacağız, soğuk kış günlerinden, baharda filizlenen tohumlar, çiçeğe durana kadar. Sokakta, pazarda, meydanda, parkta, okulda, kantinde, kafede, köşebaşında, bir kitabevinde ya da nerede isterseniz, nerede istersek orada…” www.saltanatason.org Yazılarında, konuşmalarında tehlikeye dikkat çekmişti Mumcu, yıllar öncesinden uyardı 976 yılının Ağustos ayında, Atatürk’ün düşüncelerini Atatürk büstüne yazdıran, Balıkesir ilinin Balya ilçesi Kaymakamı Kemal Baykal ve Belediye Başkanı Ali Şuuri İnal hakkında kovuşturma açılır. Kovuşturma konusu sözler, Atatürk’ün, emperyalizm ve kapitalizme karşı çıkan düşünceleridir: “İstiklalimizi emin bulundurabilmek için, heyeti umumiyemizce heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi caiz gören bir mesleği takip eden insanlarız...” İçişleri Bakanı emir vermiş, Balıkesir valisi bunu uygulamış; Atatürk’ün bu sözleri dolayısıyla kaymakam ve belediye başkanı sorguya çekilmiş; Türkiye Cumhuriyeti’nde, Kurtuluş Savaşımızın amaç 1 ORHAN TÜLEYLİOĞLU ları suç sayılmıştı. Cumhuriyetin, Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz savunucusu Uğur Mumcu bu konuyu köşesine taşımış ve şunları söylemişti: “Kurtuluş Savaşımızın ‘antiemperyalist’ niteliği çok partili düzenimizde suç konusu olmuştur artık. Atatürk’ün Bursa Nutku yargılandı; yetmedi. Sahte el yazılarla Atatürk’ün adına demeçler düzenlendi; bu da yetmedi... Şimdi de, Kurtuluş Savaşı’nın amacı suç sayılacaktır...(…) Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde ‘tam bağımsızlık’ bilinci yatar. Kurtuluş Savaşı, tam bağımsız Türkiye’yi kurmayı amaçlamıştır. Onun içindir ki, Mustafa Kemal, ‘Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz’ demiştir. Bu suçsa, suç olmayan nedir acaba? (…) Kaymakam ve belediye başkanı, bu sözler yerine, ‘Komünizm her görüldüğü yerde ezilmeli’ diye, uydurma sözleri büste kazısalardı, biri hemen vali yardımcısı, öteki de milletvekili adayı olmazlar mıydı?..” Uğur Mumcu yazılarında Cumhuriyetimizin emperyalizme karşı verilen bir Kurtuluş Savaşı sonunda kurulduğunu sıkça dile getirdi. Atatürkçülüğü Cumhuriyetin özü saydı. Cumhuriyetin başlıbaşına bir devrim olduğunu savundu. 29 Ekim 1987 günlü yazısında, yakın tarihimizin en büyük atılımı olarak gördüğü Cumhuriyetimizin kuruluşundaki amacı şöyle değerlendiriyordu: “Teokratik bir imparatorluğun yıkıntıları üzerinde laik bir Cumhuriyet kurmak, ‘her babayiğidin harcı’ değildi. Böyle bir devrim için inanç gerekirdi; direnç gerekirdi; önsezi ve kendine güven gerekirdi. Mustafa Kemal, Türk toplumunun, bu sermaye egemenliğinden ancak ‘bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı’ savaşarak kurtulacağına inanmıştır. Atatürkçülüğün ‘ideolojisi’ de bu sözlerde saklıdır. Bu sözler, aynı zamanda ‘tam bağımsızlık’ ilkesinin de kaynağıdır. Biz, Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin, güçleri ve bilinen araçları ile Türk ulusunu emperyalizme araç yapmalarına engel oluyoruz. Böylece bütün insanlığa hizmet ettiğimiz kanısındayız. Cumhuriyetin bir amacı da, bağımsızlıklarına kavuşmak için savaş veren Asya ve Afrika ülkelerine yol göstermekti.”