Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
çevirmen, dilimizin bu üstünlüğünden ustalıkla yararlanmış: rift tümceler mevcuttur. Daha birinci şarkının ilk satırlarında şu de bulunan ahenge çok yakın ve metnin çağrışım gücünü yük-
Les vieux cratères ceints de colosses et de palmiers de uzun bölüm hemen göze çarpıyor: selten (hışırdatılan kâğıdın sesini andıran) ses yinelemeleri ya-
n
cuivre rugissent mélodieusement dans les feux (Rimbaud): “Après avoir de sang-froid regardé plusieurs fois de pılmış oluyor. Zaten, özgün dili bilmemiz gerekmeden, Türkçe
“Ezgiyle kükrüyor, dev yontular ve bakır hurma ağaçlarıyla sa- tous les côtés avec des yeux qui renferment l’expérience, metni özgün bir şiir olarak algılayıp, okuyabiliyorsak o zaman
rılmış eski yanardağ ağızları, ateşler içinde.” prudemment, la première (car, c’est elle qui a le privilège de
söz konusu çeviri amacına ulaşmış sayılır.
Özgün metinde tümce “les vieux cratères” (eski yanardağ ağız- montrer les plumes de sa queue aux autres grues inférieures en
İNCE: ‘RIMBAUD ŞİİRİ SÖZ KONUSU
ları), yani özne ile başlıyor ama çeviride fiilin özneden önce kul-
intelligence), avec son cri vigilant de mélancolique sentinelle,
OLUNCA, ÇEVİRİ EYLEMİ SONA ERMİYOR’
lanılmasıyla daha şiirsel bir dil ve ahenk sağlanmış olduğu açık.
pour repousser l’ennemi commun, elle vire avec flexibilité la
Ancak tüm yetkin çevirmenler gibi Özdemir İnce de bütün
n
Bu arada, öz Türkçenin bütün zenginliklerinden yarar-
n pointe de la figure géométrique (c’est peut-être un triangle,
uğraşına karşın hiçbir zaman mükemmel bir sonuca ulaşamaya-
landığı halde çevirmen, zaman zaman özellikle Maldoror’un
mais on ne voit pas le troisième côté que forment dans l’espace
cağının bilincinde ve çevirilerini düzenli aralıklarla titizce göz-
Şarkıları’nda dördüncü şarkıdan sonra iyice artan ironik tüm-
ces curieux oiseaux de passage), soit à bâbord, soit à tribord,
den geçirmek fikrindedir.
ce ve deyimlere ya da Aloysius Bertrand’nın ortaçağ Fransızca-
comme un habile capitaine; et, manœuvrant avec des ailes
Ben Bir Başkasıdır’ın önsözünde bu noktayı açıkça belirti-
sından devşirdiği sözcüklere karşılık olarak Osmanlıca terimler
qui ne paraissent pas plus grandes que celles d’un moineau,
yor: “Rimbaud şiiri söz konusu olunca, çeviri eylemi sona ermi-
kullanmaktan kaçınmamış:
parce qu’elle n’est pas bête, elle prend ainsi un autre chemin
yor.” Bu düşünceyi Lautréamont ve Bertrand’a da uygulama-
Lautréamont’un kullandığı “Le Tout-Puissant” deyimi
n philosophique et plus sûr.”
mızın yanlış olmayacağından emin olabiliriz.
Türkçede “Kadir-i Mutlak” olmuş.
Bu tümcenin ne kadar uzun olduğunu Fransızca bilmesek de
Özgün yapıt ne olursa olsun, yabancı bir dile çevrildiği anda
Gaspard de la nuit’nin ortaçağ çağrışımı yapan Les Chro-
n kolaylıkla görebiliyoruz. Çevirisi gerçekten zor olan bu bölüm
ortaya başka bir metin çıkmış sayılır. Çünkü artık yazarın değil,
niquesbaşlığı ise “Vakayinâmeler” sözcüğü ile karşılanmış.
Türkçede ustalıkla karşılanmış:
çevirmenin metnidir. Ama bu metin hiçbir zaman özgün yapı-
Aynı yapıtta okuduğumuz başka bir tümcede şöyle: Sire, de-
“Birkaç kez dört bir yana deneyimli gözlerle çekinerek bakan
tın kopyası olamayacağına göre, tek amacı ona mümkün oldu-
manda maître Ogier au roi: “Haşmetmeap, diye sordu Üstad
kılavuz turna (çünkü kendisinden akılca daha aşağı düzeyde
ğu kadar benzemektir.
Ogier” (AB). “Sire” eski Fransızcada krala hitap ederken kul-
bulunan öteki turnalara kuyruğunun tüylerini gösterme
Sonuçta bir çeviri özgün metnin biçem ve anlamına ne kadar
lanılan bir sözcük olduğundan Osmanlıca karşılığının tam otur-
ayrıcalığına sahipti) ortak düşmanı geri püskürtmek için o
yaklaşabilirse, o derece başarılı olmuş sayılır.
duğunu görebiliyoruz.
karakaygılı nöbetçinin uyanık çığlığını saldı ve geometrik
Bu nedenle Victor Hugo’nun bilim konusunda yazdığı ün-
Özdemir İnce, daha önce Fransız şiirinden yapılan Türkçe
n şeklin ucunu (belki de üçgendi ama bu ilginç göçmen kuşların
lü önermesinden esinlenerek çeviri özgün metnin sonuşmazıdır,
çevirilerde rastlanılan bazı kaba hataların tuzağına düşmediği
havada oluşturdukları üçüncü kenar görünmüyordu) büyük
ona sürekli yaklaşır ama hiçbir zaman ulaşamaz diyebiliriz.
gibi eski çevirilerde, özellikle Rimbaud’nun çevirilerinde görü-
bir esneklikle bir sancak, bir iskele yönüne çevirdi tıpkı usta
Ve sonuç olarak Özdemir İnce’nin Bertrand, Rimbaud ve
n
len bazı büyük yanlışlıkları da onarmayı başarmış:
bir kaptan gibi, ve bir serçeninkinden daha büyük görünmeyen
Lautréamont’nu Türkçeye aktarırken onların büyüleyici metin-
Illuminations’nun en bilinen şiirlerinden “Déluge”de (“Tu-
kanatlarını kullanarak, çünkü hiç de budala değildi, bir başka
lerine mümkün olduğu kadar yaklaşmaya çalışarak saygı duyu-
fan”) geçen ve İlhan Berk’in tamamen akla aykırı bir şekilde
ve daha güvenli felsefe yoluna doğru uçtu.”
lacak bir çalışma ortaya koyduğunu, Türk okurların ve gelece-
“sağırlar, göl” diye çevirmiş olduğu bölümü düzelterek “fışkır
Özgün metinle karşılaştırdığımızda, tümcenin Türkçesinin
ğin Türk şairlerinin, onların yapıtlarına dalıp giderken Fransız
gölcük….” haline getirmiş, yani “sağır” sıfatının çoğulu olan
aşağı yukarı aynı uzunluğa eriştiğini, parantezlerin hemen he-
okurlarla aynı duygular ve heyecanları paylaşmak şansına eri-
“sourds” kelimesini, “sourdre” fiilinin emir kipi ile karıştır-
men aynı sözcükler arasında açılıp kapandığını, kısacası çevir-
şeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
mamış ve doğru anlama ulaşmış olduğunu görüyoruz.
n
menin ne kadar dikkatli ve dürüst bir çalışma örneği verdiğini
Aynı şiirin ilk tümcesi de Türkçede şöyle karşılanmış:
n
net bir şekilde gözlemliyoruz.
1
Umberto Eco, Dire presque la même chose, Grasset et
Aussitôt que l’idée du Déluge se fut rassise: “Tufan hayali
Fasquelle, 2006.
ÇEVİRİNİN ÖZGÜN METİNDEN KOPMAMASINI
boşa çıkar çıkmaz…”
2
Maurice Blanchot “La poésie de Mallarmé est-elle obs-
SAĞLAMAK İÇİN ÇEVİRMENİN BULUŞLARI...
Burada “se rasseoir”, “tekrar oturmak” anlamına geldiği
cure?” (Faux Pas, Gallimard, 1943).
Şiir çevirmeni olarak Özdemir İnce’nin bir kuralının da şu
için harfi harfine bir çeviride çok yanlış bir cümle ortaya çıka- n
3
R. Jakobson, Essais de linguistique générale, Paris, Ed.
olduğu belli oluyor: Çevirinin özgün metinden fazla kopmaması-
bilirdi. İmgeyi en iyi aktarmanın yollarından biri olarak “boşa
de Minuit, 1986.
nı sağlamak için özgün metindeki dilsel çağrışımları Türkçede de
çıkmak” fiili kullanılmış ki bu seçimin özgün metindeki anlamı
4
Rimbaud, Ben Bir Başkasıdır, çevirmenin önsözü.
yaratmaya, yansıtmaya, benzer buluşlarla karşılamaya çalışmak.
daha doğru yansıttığı tartışılmaz.
5
“Un acte de poésie”, La Croix / L’Événement, 10-
Klasik şiirden vazgeçmiş olmasına koşut olarak, düzyazı şi-
Aynı yapıtta “Matinée d’ivresse” (“Esriklik sabahı”) baş-
n
11.7.1988.
irde müziksel tümceler ve dilsel tınılar arayışına devam eden
lıklı şiirde geçen Assassins sözcüğü Türkçede “katiller” anlamı-
6
Lautréamont, Maldoror’un Sarkıları, önsöz.
na geldiği halde, Rimbaud’nun bu şiirde, Arap kabilelerinin af- Rimbaud, “Enfance” (“Çocukluk”) adlı şiirinde, “À la lisière
yon bağımlısı müritlerine gönderme yaptığını ve “assassin” te- de la forêt, -les fleurs de rêve tintent, éclatent, éclairent” yaz-
Gaspard de la Nuit / Aloysius Bertrand / Doğu
riminin de “haschichins” (esrar çekenler) teriminden üretilmiş mış. Bu üç fiilin oluşturduğu aliterasyonu çevirmenin güzel bir
Batı Yayınları / Çeviren: Özdemir İnce / 244 s. /
olduğunu bildiğinden bu sözcüğü “Haşhaşiler” diye çevirmiş. buluşla dilimize aktarmış olduğunu görüyoruz: “çınlar, çatlar,
2025.
Dikkatimizi çeken bir başka önemli nokta da şu: Özde- ısıtır düş çiçekleri”.
n
Ben Bir Başkasıdır / Arthur Rimbaud / Doğu Batı
mir İnce pek çok çevirmenin, uzun tümcelerin zorluğu karsısın- Aloysius Bertrand’dan bir başka ilginç örnek verebiliriz:
n
Yayınları / Çeviren: Özdemir İnce / 256 s. / 2025.
da kolaya kaçmak için düştüğü bir başka hatadan uzak durarak “Le Marchand de tulipes” (“Lale satıcısı”) başlıklı şiirinde ge-
kaynak tümcelerin bölünmezliğini özellikle korumaya çalışmış. çen le froissement de feuillets de vélin sözcük öbeğini Özdemir Maldoror’un Şarkıları / Comte de Lautréamont /
Maldoror’un Şarkıları’nın bazı bölümlerinde 10 satırı ge- İnce, Türkçede şöyle karşılamış: “tirşe sayfaların hışırtısı”. Doğu Batı Yayınları / Çeviren: Özdemir İnce / 357
çen, Proust’un romanlarını andıran uzun ve iç içe geçmiş, gi- Böylece çeviride, şiirsel bir tad yakalamak için özgün metin- s. / 2025.
heyecanlı bir kurgu, yetkin Onları aşarak ilerleyen yaşamda nere- ne sessiz ama sarsıcı bir giriş yapıyor. Ki-
bir dil ve su gibi akan bir ye varılacağı (her zaman) belli olmaz. Va- tap, yalnızca bir kadın anlatıcının iç se-
anlatımla kalele aldığı Su rınca da insan vardığını bilmeyebilir. Ya- siyle değil, tarih, toplumsal cinsiyet ve bi-
Fırtınası adlı romanını Ege şamımın doruğu 1987’de gemide doktor reysel hafıza arasında kurduğu çok kat-
ve Güneydoğu ekseninde olmam, önce onu, sonra da oraya nasıl manlı anlatı yapısıyla da dikkat çekiyor.
kuruyor. Birbirinden bunca geldiğimi yazdım. Bir de yaşamımda en Yılmaz’ın 10 öyküden oluşan ve hem bi-
VİTRİNDEKİLER
uzak iki bölgeyi su, göç ve önemli hayalime -doktor olmaya- gemi reysel hem kolektif yüzleşmeye davet et-
aşk üçgeninde ustalıkla bir- ekleyerek gezmek arzumun beni nerelere
tiği ve kadın kahramanların adeta tarih-
leştiriyor. Yakınlarda aradı- götürdüğünü yazdım. Bu doruktan sonra sel suskunluklarını bozmak için kurgu-
Su Fırtınası / Gönül
ğımız iyiliklerin uzaklardan geldiğini, uzak uğraşlarım ve gezme arzumun hiç bitme- nun olanaklarını seferber ettiği Zaman-
Çatalcalı / Tekin Yay.
olmasını dilediğimiz kötülüklerin bir nefes diği öyküler var. Ardından en önce ben sız Kadınlar bu anlamda bir sessizlik po-
/ 328 s.
ötemizde durduğunu işaret ediyor. değerlendirdim. André Gide, ‘Anı yazmak litikası eleştirisi olarak da okunabilir. Ya-
“Su… O ki toprağın can
ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır’ zarın anlatı dünyasında kadınlar bir coğ-
Gemide Doktor /
damarı; yeryüzünü yıka-
demiş. Sanki paylaşılınca daha çok şey rafyadan çok bir ruh hâliyle tanımlanıyor.
Belma Ötüş-Baskett /
yan, saydam yağmurla
kurtarılır.” Belma Ötüş Baskett. Gemide
Anadolu’nun görünmeyen köyleri, kent-
Kitapyurdu Doğrudan
gelen, ak gelinlik gibi kar-
Doktor, Belma Ötüş Baskett’in anıların- lerin kenar semtleri, apartman boşluk-
Yay. (KDY) / 424 s.
la inen şifa, hayatın ol-
dan ve günlüklerinden yansıyan, ustalıkla ları, otobüs koltukları, parklar… Tüm bu
mazsa olmazı.” (…) Ka-
“İnsan yaşar ve hayal ku- kaleme aldığı, öykü tadında anların topla- mekânlar, kadın olmanın tekrar eden yaz-
ranlıkta su sesi doluyordu kulaklarına, kı-
rar. Bir gemide bir dok- mı, dolu dolu ve başarılı ömrünün yetkin gısını simgeleyen arka planlar olarak yer
rış kırış olmuş derisinin altında, damar-
tor… Bir varmış bir yok- bir dışavurumu, muhasebesi. alıyor. Yazarın metinleri, kişisel olanın po-
larında geziniyordu sanki derenin kolla-
muş gibi… Masal gibi… litik olduğu fikrini salt tema düzeyinde
Zamansız Kadınlar /
rı. Çilelerle dolu göç yolunun bir bağışıy-
Bilinenleri çok. Kişi doğar, değil, biçimsel tercihlerinde de taşıyor.
Mükerrem Yılmaz / A7
dı bu ses; kuşkularla, korkularla geçen
büyür, eğitim alır(az-çok), işi olur, uğraşı Akademisyenlikten KHK ile ihraç edilen
Kitap / 112 s.
zamanın acısını azaltmak istercesine, her
olur, evlenir, çocukları ve torunları olur, er bir kadın yazar olarak Yılmaz kendi kırıl-
biten günün ardından doğan güneşin cö-
geç ölür . Bu kalıba anlam katan övüle- “Mücadele için anlar var- masını öykülerdeki karakterlerin travma-
mertliğini sunuyordu. Bu kutlu ses, kos- cek, imrenilecek, ders alınacak yaşamlar- dır. Zaman hükümsüz- larıyla paralel kılıyor. Otoriteyle çatışma,
koca dünyada kum tanecikleri gibi sav- dır. Bu kitap “doktor” olup gemide çalış- dür.” Kitaptan… Müker- inançla hesaplaşma, aileyle mesafe kur-
rulup kaybolmadıklarını, usul usul akan maya başlamakla anlatılamaz. Burada ni- rem Yılmaz, ilk öykü kita- ma gibi temaları metne incelikle işlediği
mucizeyle yenilendiklerini söylüyordu
yetler, planlar, hayaller, idealler ve yaşa- bı Zamansız Kadınlar ile Zamansız Kadınlar, ayakta duran, iz sü-
Hüma’ya.” Romandan… Gönül Çatalcalı, mın kurduğu tuzaklar, koyduğu setler var. çağdaş Türk öykücülüğü- ren, zamanla inatlaşan kadınların kitabı.
10 26 Haziran 2025