Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÜSTÜN DÖKMEN’DEN
‘Son 1 Saat’
Prof. Dr. Üstün Dökmen, başkişisi “zaman” olan yeni romanı Son 1 Saat’te
(Epsilon Yayınevi), ardından baktığımız günleri ve bugünlere nasıl gelindiğini,
yurtdışına ekspat olarak giden evlatlarının ardında kalan bir anne babanın
hikâyesi eşliğinde anlatıyor. Kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar
üstüne düşünürken bulacağınız yetkin bir kitap Son Bir Saat.
“geçmiş”in üstündeki o ipek şalı geriye taşlamalarla satırlara yansıyor. mişti sofralara, caddelere?
dönüşlerle çekiyor. “1960’lardı, Türkiye’den Avrupa’ya işçi Hadi diyelim o annelerin çocukları faz-
“Gül Hanım’a göre evlilikleri, deniz göçü vardı, o ülkelerde doktorlar muayene
lalıktı ülkeye, iyi de onlar gidince hafifledi
var gibisine sürekli çırpıntılı bir evlilikti. edip vücudu sağlam olanları alıyorlardı.
mi ülke? Bunca pahalılık, enflasyon, mad-
Turhan Bey ise evliliklerinin çırpıntılarını Şimdi dünyanın dört bir yanındaki ülke-
de bağımlılığı niye var öyleyse?
doğal bir şey diye, yaşadıkları fırtınaları lere giden Türk gençleri var, bu gençler
İnsan aklı bu işlere ermez. Galiba en
kendilerine işçi değil ekspat diyorlar.
ise yokmuş kıvamında algılardı. Sütliman
iyisi bu cümle. Söyle, ‘İnsan aklı bu işlere
yani. Elektronu kiminin dalga, kiminin İşçilerimiz, ülkemize uyumluydular, sa-
ermez’ de ve kendini daha fazla yorma.
parçacık olarak algılaması gibi. Baktığın dece para kazanmaya gittiler gurbete, an-
İnsanın aklı kendi işleyişine veya kan
şey mi önemli, durduğun yer mi? Seni de- cak oralara uyum sağlayamadılar, o ülke-
dolaşımına da ermez, Mısır piramitlerinin
ğiştirmeyen değişken işine yarar mı?” lerin dillerini öğrenmediler.
nasıl yapıldığına da ermez. Bütün bunla-
Roman kahramanları, adı “zaman” Şimdilerde ise ekspatlarımız kendi ülke-
ra ermeyen insan aklı nasıl olup da ‘İnsan
EBRU ÇALOĞLU
olan bir gezegenin yörüngesindeki uydu- lerine uyum sağlayamadıkları için, ülke-
aklı buna ermez’ demeyi başarıyor, aklı-
lar gibiler. Yazar önceki romanlarında ol- lerinden itildikleri, dışlandıkları için, üni-
on 1 Saat (Epsilon Yayınevi), Prof.
mız buna da ermez.”
duğu gibi postmodern romana özgü anla- versiteyi bitirdiklerinde bir mezuniyet şö-
Dr. Üstün Dökmen’in başkişisi “za-
Kitap boyunca birçok önemli yazar, şa-
tım tekniklerini işlevsel olarak kullanıyor. leni düzenlemelerine izin verilmediği için
S man” olan yeni romanı. Kahraman-
Yinelenen ifadelerle (leitmotiv) hap- ve asıl vasıflarına uygun iş bulamadıkla-
ir ve entelektüelden söz ederken müzikten,
ların duygu, düşünce ve eylemlerini yön-
sedildiğimizi hissediyoruz zamanın gay- rı için gidiyorlar uzaklara ve gittikleri gün
resme, sinemaya, felsefeye, tarihe ve mi-
lendirebilen, hükmedilmesi hiç de kolay
ya kuyusuna. “Son bir saat, yani saat uyum sağlıyorlar oralara çünkü onlar,
mariye; fizikten, beyin bilime, antropoloji-
olmayan bir güç romandaki zaman tıpkı
10.00’da, ilk ve son defa 10.00’da, saat dünya çapında donanımlı insanlar.
ye ve arkeolojiye kementler atıyor Dökmen:
hayattaki gibi.
tam 10.00’da…” Anlaşılan onları iyi donattık ancak yurt-
“Çok şey değişmişti dünyada. Eski fi-
Yazar, bir saatlik bir zaman dilimini
Yazarın anlatımının ayırıcı niteliklerin- larına yerleşmelerini sağlayamadık.”
lozofların ifadesiyle, ‘Değişmeyen tek şey
kapsayan romanında, ilk satırlardan itiba-
den biri de ironi. İşlevini çoktan yitirmiş Dökmen, zaman zaman yükselttiği geri-
değişimin kendisiydi’. ‘Mekanik insan,
ren, zamanın kahramanlara nasıl hükmet-
kalıplar... Biraz kök vatan Orta Asya, bi- limi absürde varan sahnelerle dengeliyor.
mekanik evren’ görüşünden ‘bağlantısal-
tiğini gösterirken hem kahramanları hem
raz Osmanlı ve daha çok Cumhuriyet Tür- İroni ve hüznün yetkince harmanlıyor:
lık, yaşamdaşlık’ fikrine doğru yürüyor
okuyucuyu sürekli bir gerilimin sınırla-
kiye’sinin özgeçmişi. “Turhan Bey yeri geldiğinde ‘Faili meç-
artık insan. Her şey bir bütündür yani, ya-
rında dolaştırıyor. Acımasızca ilerleyen
Türkiye’nin geçirdiği kültürel, ekonomik hulün ifadesi de meçhuldür’ derdi. Öyle
şam denen şey ise büsbütün.”
zamanın hayatlarımızın karmaşasını ve ve siyasal değişimler, çağımızın toplumsal ya bunca görünmez cinayetin görünürde
Prof. Dr. Üstün Dökmen’in kaleminden,
dramlarını nasıl kuşattığının altını çiziyor. ve insani meseleleri; liberal ekonominin, ne faydası olmuştu ülkeye?
kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaf-
Roman kişileri Turhan Bey ve eşi Gül tüketim kültürünün, zenginlik tutkusunun,
Yani Cumartesi Anneleri’nin evlatları gö-
lıklar üstüne düşünürken bulacağınız yet-
Hanım’ın evlilikleri ekseninde okuyoruz köşe dönmeciliğin, cehalet ve gafletin, eşit- rünmez biçimde öldürüldü diye görünürde ne
kadınları, erkekleri ve ilişkileri. Yazar, sizliğin yarattığı adaletsizlik, çarpıcı politik gibi bir bolluk, ne gibi bir refah, adalet gel- kin bir kitap Son 1 Saat.
n
ELIZABETH O’CONNOR’DAN ‘BALİNANIN ÖLÜMÜ’
Sert bir rüzgâr, zarif bir ilk roman!
rekleriyle ağlardan uzaklaştırır. İlkbaharın sonuna doğru Araştırmanın süresi uzayıp
SEVİNÇ SANEM ERZURUMLU
derinleştikçe, toplumunun yan-
adanın etrafına saçılırlar gölgeler gibi.”
Ada insanları denize, onun gelgitlerine, fırtınalarına ve ekolo- lış anlaşıldığını ve hatta egzo-
ilimize çevirdiğim ve Timaş Yayınları tarafın-
jisine bağlı yaşarlar. 40 kişi civarındaki nüfus balıkçı ve çiftçidir. tik bir meyve muamelesi gör-
dan yayımlanan Balinanın Ölümü, kısa öyküle-
düğünü hissetmesine rağmen,
Gazeteler -bazen ayda bir ulaşan- aracılığıyla haberler ke-
D ri The White Review ve Granta’da yayımlanan ve
sik kesik gelmeye başlar. Daha iyi bir yaşam, kent olanak- kendi içinde şehvetli bir uya-
2020’de White Review Kısa Öykü Ödülü’nü kazanan Eliza-
ları, yaklaşan savaş ve değişen teknolojiler ana karaya göçü nışla hesaplaşarak ana kara-
beth O’Connor’ın ilk romanı.
dan gelen bu iki insana doğru daha fazla çekildiğini
cazibeli kılmaktadır.
Bir ölçüde aile biyografisi olarak da nitelenebilecek bu in-
1938 kışında bu uzak adanın kıyılarına ölü bir balina vu- hisseder. Evim dediği adayla değişen ilişkisi onu eskisi gibi
celikli ve zarif romanında O’Connor, Galli anneannesi ve
rur. Tüm yaşamını adada geçirmiş Manod için bu hem bir olamayacağı bir yolculuğa çıkarır.
ailesinden esinlenmiş. 1940’ların başlarında boşaltılmaya
Balinanın Ölümü’nde, doğa yazımında ya da doğal man-
kıyamet alameti hem de adanın kıyılarının ötesinde neler
başlanan Galler adalarındaki kaybolan kültürün izini sürü-
olabileceğinin sembolü gibidir. zaralara dayanan kurgularda sık görmediğimiz şekilde sı-
yoruz roman boyunca.
Baba ve annelerinin ölümlerinin ardından özveriyle anne- radan insanların; işçilerin, balıkçıların, çocukların doğayla
İkinci Dünya Savaşı öncesi izole bir Galler adasından
lik ettiği kız kardeşiyle yaşayan Manod, adanın sert koşul- ilişkilerini de irdeliyor Elizabeth O’Connor. Bir topluma ba-
günlük yaşam tasvirleriyle karşılıyoruz. Tıpkı anlattığı ada
larından uzaktaki ana kara yaşamına özlem duyar. Kaçırdığı kışımızı belirleyen, çoğu zaman modern dünyanın kuralla-
yaşamı gibi mesafeli bir dille açılış yapıyor O’Connor.
göz alıcı yaşamı temsil ettiğini düşündüğü moda dergilerine, rıyla oluşturulan kabullerin, ön yargıların sağlamasını yaptı-
“İşte bir ada yılı. Önce güneş ve önce bahar kuşlarla se-
kıyıya vuran kıyafetlere ve kişisel eşyalara takıntılıdır. ğınızda karşınıza çıkan ters köşe tabloyu sakince özetliyor.
mirir. Kuşlar adayı gri kışına terk eder ve tohumlar filizlen-
Ada kültürünü incelemek üzere iki İngiliz etnografın ge- Balinanın Ölümü bir yaş alma hikâyesi de. Sadece Manod’un
meye başladığında geri dönerler.
lişiyle bu özlem şekil değiştirir. Araştırmacılar ona önce bir değil, adanın, ada halkının, ana karanın hatta kıyıdaki kum
Auklar denizin altındaki karartılar gibi gelirler. Rissalar
nimet gibi gelir, bunu hem kendi toplumunun dışındaki ya- tanelerinin... Kayıp, izolasyon, kültür ve insanın alıştığı çev-
ve Moruslar gökten düşerler. Önce onları fark etmeyiz. Ço- şama bir bakış hem de bir kaçış yolu olarak görür. İyi İngi- re dışındaki yaşamı keşfederek kendini bulmasının neşesi ve
cuklar uçurum kenarlarında kovalar onları, balıkçılar kü- lizcesi sayesinde etnografların rehberi ve çevirmeni olur. uyumsuzluğu hakkında çarpıcı bir ilk kitap. Mutlaka okuyun.
n
4 20 Şubat 2025