Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Öyküde derinlik…
Nice ışıltısı, rengi, bin bir çeşidiyle öyküde birbirine benzemez nasıl bir bahçe kurduysak, bağrında süregiden değişimler
eşliğinde alabildiğine derinleşen bir öykü edebiyatı da aldı başını gidiyor artık Ahmet Mithat üstattan bu yana. Dilce, biçemce,
biçimce, kurguca, anlamca vb. yaşanan bu cinliklerle örülü yaratımın büyüklüğü karşısında şaşmamak elde değil tabii.
azınımız- de. Artalan zenginliği-
da sayıla- ni savsaklamadığını da
Y rı tükendi tü- ekleyelim bu sözlere.
kenecek “taçsız Bunları biçemsel açı-
kral”larımızdan sevgi- dan yazından kopma-
li Selim İleri’miz, vak- yışıyla, aykırılıkları ku-
ti yetebilseydi, “Acı, caklayıp her birini an-
çok acı” diyerek iç- latısına hüner içeren
lenirdi aşağıdaki ya- tutumla yerleştirişiy-
zarların kimi öykü- le, çizgisellikle arasına
lerini okuduğunda. tabandan fark koyup
Ama gitti o, gitti biz-
gerçektenlik duygusu
den, Füruzan’ın, Ferit yüksek anlatı evrenleri,
Edgü’nün açtığı ka- kişiler yaratışıyla sağ-
panması olanaksız o zor gediklerin ardına bir yeni- gelerle genç yazarların etkilenebileceği öykücü iz- lıyor. Bu kişiler kentlerin kıyısına tutunmuş kırsal
sini ekleyerek. 14 Şubat Dünya Öykü Günü, bu ne- lenimi çizdi hep. alan bağlantılı ya da kır-taşra temelli de olsalar on-
denle biraz daha ıssız. Gelin bu sessizliği, beş ben- lara kentli bakışıyla yaklaşıyor yazar.
Ne ki dilce yoğun örgülü bu tok öykülemeyi say-
zemez öykü yazarımızla aşmaya çalışalım biz. dam bir bütünselliğe dayalı kursa da neredeyse Nitekim bir gecekondu kültürüne teyellenmişlik
de gözlenebiliyor onun öykülerinde, ama kent cur-
her tümceye yeni öykü uçları çakarak da farklı kı-
ADİL İZCİ: ‘YOKLAR KİTABI
cunasında çalkalanan hep.
vılcımlar yaratabildi. Neredeyse her öykü bunun bi-
Adil İzci (d. 1954), Sisli Gece (Çizimler: Gülseren
Öykülerde görülen bir tutum da Ayten’in açık an-
rer gösterenine dönüştü.
Kayalı, Oğlak, 2024) adlı kitabında, yabancılaşmayı
latımı yeğleyişi. Ayrıca kadın bakışıyla da olsa cin-
Yaşantısal ilmekleri güncel örgülemeyle yapılan-
öne çeken bir öykülemeyle geliyor daha çok.
selliği doğal uyumuyla, vakarını elden bırakmaksı-
dırırken de bunu kendine dönük sezdiriyle katmer-
Önceki öyküler demetinde sıcak anlatımlı, duy-
zın kadınca hazzıyla da yansıtmakta ayak direme-
lendiriyor Murat.
gudaşlık temelinde yakınlıkla kurduğu evrenlerden
si aynı zamanda.
Kebir İstanbul, birer kebir öykü olarak rahleye
sonra bu kez arada yer yer uzaklık bıraktığı görece
Öküzçeker, Ayten Kaya Görgün’ün düzeyini ko-
uzanıp bir İstanbul kültür haritası çıkarırcasına seri-
soğuk bir anlatım yansıtıyor.
ruyup sürdürdüğü öyküler toplamı.
lip kalıyor o zaman.
Bu da onun, öykü kişileriyle evrenleri arasına
Murat Yalçın anlatısı, öykü-roman her zaman il-
özellikle bir yabancılaştırma etmeni yerleştirmek is- ELİF DERVİŞ: ‘HADİSELER CEREYAN EDERKEN’
gi toplayan metinler olarak çıkıyor karşımıza ancak
tediği algısının önünü açıyor. Elif Derviş (d. 1977), Hadiseler Cereyan Ederken
yazar, nefesini olağan hale getirebilmesi için öykü
Söz konusu yabancılaşma, öykü kişilerinin, (Bilgi, 2024) adlı ilk öykü kitabındaki “Neyse ki”,
koşusuna çıkardığı okuruna soluklanma durağı öy-
yer yer boğulmaktan kurtulmaya çabaladıkları ev- “Hanımı Beklerken” vb. öyküleriyle alanda yer tuta-
küler de getirebilir pekâlâ birer seyir terası halinde.
renler arasında etkilendiği uyumsuzluktan, bunlar cağının işaretini veriyor.
Çünkü okuma ediminde okurunu sımsıkı met-
altında ezilişi kadar bu yolla çöken ayrıntı yığışma- Bu öykülerde dikkati çeken yan, dil, yetmez, öy-
ne bağlıyor, andan ana püskürmesine olanak tanı-
sındaki bunaltıcı ağırlıktan, sonra bunların hep bir- kü dili yaratmaya dönük istekli, kararlı tutumu.
sa da okurun kımıldamasına izin vermeksizin bin-
likte hücumuyla enikonu yaşadıkları şaşkınlıktan Yazar bu kararlılığı tüm öykülere yayabilsey-
bir ilmekli öykü geçenekleriyle bu anlatı kebirini sır-
kaynaklanıyor. di keşke. Bunu tez zamanda başaracağı açık ama,
tına yükleyip öykü bandına çıkarıyor, arkasından it-
Sonuçta Adil, anlatısında hoyrat ilişkilerin, öykü çünkü öykülemede sıkı bir yolculuk içinde ilerlediği
tiriveriyor; hadi buyur öyküye!
kişilerini nerelere savurduğunu, birbirine karşı van- algısı yansıtıyor.
İroniden asla vazgeçmeyen yaklaşımıyla yine bir
dallaştırıp nasıl da hem anlayışsız hem acımasız “Neyse ki”den şu tümceyi çekelim örneğin: “Çık-
büyük öykü kapısı açıyor Murat Yalçın, eğlenceli
kıldığını hatta yer yer saldırganlaştırdığını hem de mayan çığlık, sessiz sinir krizi evin duvarlarını aş-
okuma edimi eşliğinde.
bunun nice değeri elimizden alırken dünyamızı çöl- mışsa demek.” (27)
Öykücülüğümüz, Dalga Boyu’yla bir boy daha
leştirdiğini gösteriyor. Öykü sanatının kapsanık dil-mantık yapısını ele
atıyor püsküllü öykü mısırları arasında.
Özetlediğim olgu, aynı zamanda bir değerler ça-
veren somut bir öykülem örneği. Bunu öykülerin-
tışmasıyla da karşı karşıya bırakıyor okuru. Böyle- deki ütopik evren, hatta fantastik açılımlar arasında
AYTEN KAYA GÖRGÜN: ‘ÖKÜZÇEKER’
likle Sisli Gece, insanı derinlere çeken kıvrak bir iş- somutlamaktan da geri durmuyor yazar.
Ayten Kaya Görgün (d.1973), 1990 öykücülüğü-
leyiş kazanıyor. Öyküde “eksilti” yetmiyor kimileyin, hani
ne eklemlenirken yine kendine özgü anlayışla kur-
öyküde o çok içeriden sızan mahremiyet var ya,
duğu yeni verimi Öküzçeker’le (Everest, 2024) 15.
MURAT YALÇIN: ‘DALGA BOYU’
bu özellik, eksilti kadar “eksiklik” de gerektiriyor
bir kez daha okur önüne geliyor.
Murat Yalçın (d. 1970), 1990 kuşağı öykücülüğü-
aynı zamanda.
Özellikle kadınları, yaşadıkları o iç denizin balçı-
nün öncüsü, 1990 sonrası öykümüze dinamizm ka-
Nitekim insanların birbirine karşı tutumlarını, ko-
ğından çıkarıp şöyle bir silkeleyerek bir anda önü-
zandıran, bu kuşağın öyküde hiç sapmadan yolunu
numca yüklenmeyi öngördükleri olguyu Elif, bütün
müze savuruyor.
sürdüren bir iki dinamosundan, soy yazarından biri.
bunların bilgisiyle ortaya koyuyor anlatısında.
Böyle yaman tokatlama yaşıyor okur; Ayten’in
Bunu öykücülüğünün 30. yılında yayımladığı Dalga
Bakalım bu öykü yolunda daha nerelere gidecek
Boyu (YKY, 2024) bir kez daha kanıtlıyor. öykülerinde gözlenen bu. Ayten, bu farklı biçemi
Elif. Hadiseler Cereyan Ederken, onun bu yolda öy-
romanlarında da yansıtıyor.
Başlangıcından bugüne dili işleyişindeki öze-
külemini geliştirerek ileriye taşıyacağını gösteriyor.
ni, yaslandığı sözcük dağarı, bunları metne yerleş- Şunu unutmayalım ama: Ayten Kaya Görgün,
tirirken sergilediği çoksesli zenginliği yazınımızda güldürü izlenimi bırakıyormuş havasına, böyle gö- MEVSİM YENİCE: ‘FİL GÖZÜ’
rünebilirliğine karşın anlatısını daha çok doğal bir
1990 kuşağının yaratılmasında kendisine “örnekçe” Mevsim Yenice (d. 1985), öykücülüğünün onun-
konumu kazandırırken dilsel seçiciliğindeki eli açık- kara güldürü iklimine kaydırıp böylelikle de kendine cu yılına varmadan daha üçüncü öykü kitabı Fil
lıkla, bunları yerleştirirken sergilediği ince gönder- özgü bir biçem kurabilmeyi örgütlüyor öykülerin- Gözü’yle (Can, 2024) selamlıyor bizi. “Yalnız ve >>
14 20 Şubat 2025