25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Akhil Sharma’dan “Aile Hayatı” Kültürel farklılık ve evrensellik Folio Ödüllü yazar Akhil Sharma’nın “Aile Hayatı” adlı romanını bir otobiyografi olarak şekillendiren, yazarın kültürel farklılıklarla başa çıkma mücadelesi. r Irmak ERTUNA HOWISON 014 yılında ilki verilen Folio Ödülü’nün bu seneki sahibi Akhil Sharma’nın Aile Hayatı kitabı oldu. Sharma’nın kendi hayat hikâyesini anlattığı bu kısa roman, bir ailenin başına gelen trajediyi ince bir mizahla ele alıyor. İtiraf edeyim ki trajik ve gerçekçi romanlardan kaçınan bir okurum fakat bu roman, olgunlaşma ve aidiyet temalarını sade bir dil ve mizahla ele alarak trajediye dönüşmekten kaçınmış. Ailesiyle küçük yaşta, büyük umutlarla Hindistan’dan Amerika’ya göçen anlatıcı Ajay’in hayatı, başarılı abisinin geçirdiği kazayla değişiyor. Ailenin, bu kazanın sonuçlarıyla başa çıkma mücadelesi, yazarın hem bir göçmen hem de ailenin küçük çocuğu olarak yaşadıkları, bir yanıyla oldukça kendine has, diğer yanıyla da oldukça evrensel bir deneyimi okuyucuya aktarıyor. Bu anlamda romanın iki ana hatta ilerlediğini söyleyebiliriz: İlki, Hintli göçmen bir ailenin Amerika’ya adapte olma sürecinin kültürel özgüllüğü; ikincisi ise çocukluktan gençliğe geçişin, olgunlaşmanın evrensel hikâyesi. David Damrosch, Dünya Edebiyatı Nasıl Okunmalı? adlı eserinde temel olarak, dünya edebiyatının evrensellikle kültürel özgüllüğün kesiştiği noktada ilgi çekici olduğunu anlatır. Bize çok uzak kültürleri ve deneyimleri okurken, hikâyeye yabancılaşmamamızı sağlayan kurabildiğimiz ortaklık hissidir. Fakat bir yandan da hikâyenin cezbedici yanı tam da bize yabancı olmasıdır. Bir eserin dünya edebiyatında kendine yer edinebilmesi, farklı dillere çevrilmesi ancak evrensellik ve özgüllük arasında kurduğu dengeye bağlıdır. Yani okuduğumuz hikâyenin ortaklık kuramayacağımız kadar yabancılaştığı veya tüm insanlığı yekpare bir deneyimden ibaret olarak ele aldığı noktada ilgimizi yitiririz. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, özellikle sömürgeciliğin sona ermesi, küreselleşme ve göçlerin bir sonucu olarak, romanlar tam da bu özgüllük ve evrensellik sorunsalını bir tema haline getirir. Bu noktada, bu temanın bir yandan pazarlanan bir yanı olduğunun da altını çizmemiz gerekir. Günümüzde nice çok satan yazar, bazen ticari bazen de masum bir anlaşılma kaygısıyla, Batılı okuyucuya yabancı deneyimleri, sulandırıp aktarmayı seçiyor. Kalıcı romanlar ise ki buna dünyadan en önemli örnek Orhan Pamuk’un romanlarıdır kurguları ve dilleriyle kültürel özgüllüğü, basite indirgenmemiş bir anlatıya dönüştürmeyi başarıyor. Sharma’nın romanı, bu anlamda göz dolduran bir örnek. Yazarın ailesinin daha Hindistan’da beyazların ülkesine göç edecek olduğu C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 Akhil Sharma haberinin yayılmasıyla başlayan yolculuğunun her aşamasında, Hintlilere has âdetleri merakla okuyoruz. Yazar, bu “kültürel farklılıkları” romana, mizahı da kullanarak pürüzsüz bir şekilde aktarıyor. Hiç kuşkusuz yazarın olgunlaşma hikâyesinde bu kültürel farkların oynadığı rol çok büyük. İKİ YAZAR, İKİ ROMAN Aile Hayatı romanını, bir otobiyografi olarak şekillendiren, yazarın kültürel farklılıklarla başa çıkma mücadelesi. Bu noktada, ister istemez geçtiğimiz sene edebiyat dünyasını sallayan Karl Over Knausgaard’ın altı ciltlik Min Kamp (Kavgam/Mücadelem) isimli otobiyografisiyle bir kıyaslama yapmaya meyilliyim. Norveçli Knausgaard’ın romanının konusu da yazarın çocukluktan gençliğe ve daha sonra babalığa geçişi. Knausgaard’ın anlatıcısı Karl Ove de tıpkı Sharma’nın anlatıcısı Ajay gibi edebiyatla kendine bir çıkış yaratıyor. İki yazar da roman yazmanın yanı sıra üniversitede edebiyat okumuş. İki yazarın da eserlerini tamamlamaları oldukça uzun sürmüş. İki anlatıcının babası da alkolik; iki romandaki baba oğul ilişkisi oldukça çetrefilli. Fakat bu roman, Sharma’nınkinin aksine, okuyucuyu, kültürel farklılık temasıyla kendine çekmiyor. Elbette Norveç’te büyümek Türkiye’de büyümekten çok farklı, satır aralarında olgunlaşmanın Norveç’e has gerçekliğini okuyoruz. Fakat oldukça homojen (beyaz, Protestan, İskandinav) bir çevrede büyüyen Karl Ove’nin mücadelesi Ajay’ınkinden oldukça farklı. Bir anlamda, Knausgaard, yirminci yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve bahsettiğim gibi çok tutan kültürel aidiyet temalarını bir kenara atıp, oldukça şahsi ama bir o kadar da herkese dokunacak türden bir deneyimden bahsediyor. Bu açıdan da dünya edebiyatında son elli yıldır öne çıkan kültürel farklılık trendini tersine çevirerek, banal, gündelik ve tüm insanlığa has olanı yapıtlaştırıyor. Bu iki roman, Damrosch’un bahsettiği evrenselliközgüllük denkleminde farklı konumlar alarak, dünya edebiyatını zenginleştiriyor. n Aile Hayatı/Akhil Sharma/ Çeviren: Ergin Kaptan/ APRIL Yayıncılık/196 s. 1314 2 3 N İ S A N 2 0 1 5 n S A Y F A 2 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear