Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Aleksandr Çayanov’un ütopyasi Moskova ‘1984’ Aleksandr Çayanov’un, özellikle Zamyatin’in “Biz”iyle aynı yıllarda yazdığı ve Orwell’ın “1984”üne ilham verdiği söylenen ve Türkçeye ilk kez çevrilen kısa romanı “Biraderim Aleksey’in Köylü Ütopyası Ülkesine Seyahati” hem siyaset/edebiyat ikilemini taşıyan hem de umut/umutsuzluk çelişkisinden kurtulamayan bir tür olarak tanımladığımız ütopyanın, önemli bir örneği. Seyahati ise, hem siyaset/edebiyat ikilemini taşıyan hem de umut/umutsuzluk çelişkisinden kurtulamayan bir tür olarak tanımladığımız ütopyanın mükemmel bir örneği olarak çıkıyor karşımıza. “METİNLERARASI” METİN Fredric Jameson, ütopyanın alameti farikasının “metinlerarası” olmasından bahseder. “Bellamy olmadan Morris okunabilir mi ya da Morris olmadan Bellamy? Tek tek metinler tüm bir geleneği içinde taşır, her yeni eklemeyle yeniden inşa edilir ve değişir,” der. İşte Çayanov’un eseri de, Biz ya da 1984 olmadan okunamayacak bir ütopya öyküsü anlattığı gibi, yazarın kendisi de metnin daha başında kendisinden önce yazılmış eserleri gündeme getirip ütopya fikrini tartışmaya koyuluyor. Tıpkı Orwell’in 1984’ünü, esinlenmenin sınırlarını zorlayıcı bir şekilde etkilediğini gördüğümüz, ancak geç keşfedildiği için henüz yeterince tartışılmayan Swastika Geceleri gibi, Çayanov’un eseri de bizi doğrudan Orwell’den şüphe etmeye sevk ediyor. Bunun öncelikli sebebi, yazarın bu eserde geleceğin Moskovası’nı tasvir etmesi ve bizi 1984 yılına götürmesi. Zamyatin’in de Biz’i aynı yıllarda yazması ve Orwell’in de öncelikle ilham aldığı eserin Biz olması, Fredric Jameson’ın “metinlerarası” derken kastettiği ilişkiyi de bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Onun kelimelerini değiştirirsek, soruyu şöyle sorabiliriz o halde: Zamyatin olmadan Çayanov, Çayanov olmadan Orwell okunabilir mi?” “GERÇEKLEŞEN BU ÜTOPYADA HER ŞEY MÜKEMMEL DEĞİL” Çayanov’un Ivan Kremnev takma adıyla yazdığı romanın kahramanı Aleksey Vasiliyeviç Kremnev, “Demek bu iş böyle bitti ha… Hey Koca Morris, erdemli Thomas, Bellamy, Blatchford ve siz diğerleri, iyi ve soylu bütün ütopyacılar, o münzevi düşleriniz genel bir kesinlik oldu, en cüretkâr ve en görkemli E K İ M 2 0 1 5 r Yankı ENKİ redric Jameson, Ütopya Denen Arzu başlıklı eserine, “Ütopya her zaman siyasal bir mesele olmuştur ve edebi bir biçim için bunun çok alışıldık bir durum olduğu söylenemez,” diyerek başlar. Thomas More’un 1516’da Latince olarak yayımlanan Ütopya’sını bir milat olarak kabul edersek, son beş yüzyılda yazılan tüm ütopik ya da distopik kurguların daima siyasal bir omurgaya sahip olduklarını görebiliriz. Bu omurgasıyla ütopya, hem siyaset felsefesinin hem de kurgunun ve özellikle de bilimkurgunun başlıca tartışma alanlarından biri olmayı uzun zamandır sürdürüyor. Bugünden baktığımızda, ütopyanın en önemli özelliği, siyaset ve edebiyatın sınırlarının bulanıklaşması ve böylece edebiyatın ideolojik olup olmaması gerektiğine dair ünlü bir tartışma başlatması olabilir. Diğer yandan, ütopya romanlarının umut ilkesine ilişkin müphemliği de, More’un eserinden beri ayrı bir tartışmanın konusudur. More, daha iyi bir yerin mi hayalini kurmuştur yoksa asla gerçekleşmeyeceğini bildiği bir hayali mi tasvir etmiştir? Bizim başlangıç olarak kabul ettiğimiz bu eser, ütopyanın aslında bir hayal kırıklığı edebiyatı olduğunu mu ilan eder? Birçok ütopik eser, bu yüzden mi distopiktir? Biz, 1984 ve Orwell’in distopik alegorisi Hayvan Çiftliği’nin bir Stalin eleştirisi olduğu aşikârdır. Sosyalizmin hayal kırıklıklarını, sosyalist ütopyanın başlangıcı ile gidişatı ve finali arasındaki mesafeyi karamsar bir şekilde izleyen bu romanlar, birbirleriyle iletişim içinde olduğu gibi günümüzün gençlik edebiyatının distopyalarına ilham verecek kadar derin bir kök salmıştır. Aleksandr Çayanov’un, özellikle Zamyatin’in Biz’iyle aynı yıllarda yazdığı ve Orwell’in 1984’üne ilham verdiğini iddia edebileceğimiz ve Türkçeye ilk kez çevrilen kısa romanı Biraderim Aleksey’in Köylü Ütopyası Ülkesine S A Y F A 6 n 2 2 F Aleksandr Çayanov, eserin özellikle ilk yarısında sık sık ütopya edebiyatına vurgu yapan, metinlerarası paslarını göndermekten çekinmeyen, hiciv yaptığının farkında olan bir yazar. tasarılarınız resmi bir programa ve günlük yaşamın bilinen alışkanlıklarına dönüştü! Sizler, siz öncü ütopyacılar, ne dersiniz buna, memnun musunuz?” diye hesap sorarak, eleştirel bir başlangıç yapıyor öyküsüne. Bir Sovyet bürokratı olan kahramanımız, 1920’lerin atmosferine bakıp “gerçekleşen bu ütopyada her şey yine de mükemmel değil” diye düşünürken, birazdan bizi davet edeceği zaman yolculuğu öncesi son hazırlıklarını yapıyor adeta. Nostaljik duygular içinde, biraz hüzün biraz da eski günlerin heyecanıyla kitapları karıştırıyor, düşüncelerinin, hayallerinin üzerinden geçiyor, devrim umutlarının yeşerdiği sayfalara göz gezdiriyor ve en sonunda “henüz sosyalist cennette yaşamaktan uzağız, ama yine de onun yerine ne önerirdiniz?” diyerek altmış yıl ileriye yapacağı fantastik yolculuğun biletini kesiyor. Bir anda takvim yaprakları uçuşmaya, duvarlar sarsılmaya başlıyor ve biraz tanıdık ama bir o kadar da tuhaf bir dünyada buluyor kendisini; Moskova’da, ama 1984 yılının Moskova’sında. KÖYLÜ ÜTOPYASI Çayanov, eserin özellikle ilk yarısında sık sık ütopya edebiyatına vurgu yapan, metinlerarası paslarını göndermekten çekinmeyen, hiciv yaptığının farkında olan bir yazar. İçinde yaşadığı “gerçekleşen ütopya”dan tatmin olmayıp, fantastik bir yolculukla hayaline kavuşmayı bekleyen kahramanımızın, geleceğin Moskova’sında gözünü açtığında sorduğu ilk sorulardan biri şu oluyor: “Ütopik bir romanın kahramanı mı oldum acaba?... İtiraf ederim ki bu, iyice gülünç bir durum olurdu.” Onu ne beklemektedir? İşte bu soru, Kremnev’in hem umudunu hem de endişesini barındırıyor. “Daha bir yücelmiş ve sağlamlaşmış sosyalizmin hayranlık verici hükümranlığı mı?” beklemektedir bu yeni dünyada? Belki de “restore edilmiş kapitalizm” ile karşılaşacaktır. Üçüncü bir seçenek de olabilir pekâlâ: “Bugüne kadar hiç düşünülmemiş yepyeni toplumsal bir düzen mi?” Kremnev, Rusya’yı ziyaret edip tarımsal alandaki gelişmeleri incelemek isteyen bir yabancı kisvesi altında kenti dolaşmaya başlar. Tarihten kimi figürlerin yan yana duran heykelleri Kremnev’i düşündürür, çünkü kahramanımızın geldiği geçmişte o kişiler pek de barışçıl bir ilişki içinde olmamıştır. Halbuki 1984’ün Moskova’sında aralarındaki görüş farklılıklarının üzeri örtülmüştür. Bu gözlemle birlikte ütopik yolculuğun hayal kırıklıkları geçidi başlamış olur. Elbette bu kitabın bir köylü ütopyası olduğunu unutmamak gerekir. Altmış yıllık süre içinde yüzlerce bina yıkılmış, kent nüfusu planlı bir şekilde azaltılmış, üretim merkezleri kent sınırlarının dışına doğru kaydırılmıştır. Bu ütopyada kent, artık “yaşanılan bir yer değil”, buluşulan bir yerdir. Diğer yandan, kitaplara başvuran Kremnev, “sosyalist sistemin dünya çapındaki birliğinin uzun zaman yaşamadığını” da öğrenir. Kahramanımızın en büyük hayal kırıklığı ise, kendi büstüyle karşılaştığı anda ortaya çıkar. Geçmişten tanıdığı başka yüzler de meydan okuyarak bakmaktadır ona. Anlaşılan o ki bu ütopik yolculuğun son durağında, kahramanın kendisiyle ve geçmişiyle, başka bir deyişle kitabın yazıldığı dönemle yüzleşmesi gerekecektir. Bu yüzleşme aracılığıyla Çayanov, tarım politikalarına fırsat verilmeyen dönemin bir eleştirisini sunar. Gelecek öyküsü anlatarak şimdiki zamanı eleştirir. Sonuçta, Çayanov’un eseri yarım kalmış bir roman, ama final perdesinde bize bıraktığı o hafif aralıktan ütopyanın bütün veçhelerini görmek ve bu veçhelerin en belirgini olan distopyayı da yıllar sonra Orwell’in gördüğünü iddia etmek oldukça mümkün. Çayanov edebiyatın olanaklarını kullanarak ütopyaya varış öyküsünü anlatıyor, ama dönüş öyküsü, eğer varsa, sadece edebiyatın değil, siyasetin de alanına giriyor. n yankienki@yahoo.com Biraderim Aleksey’in Köylü Ütopyası Ülkesine Seyahati/ Aleksandr Çayanov/ Çeviren: İhya Kahraman/ Ayrıntı Yayınları/ 160 s. K İ T A P S A Y I 1340 C U M H U R İ Y E T