Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O KU RLA R A Witold Gombrowicz’den “Günlük19531958” mberto Eco’nun yeni yayımlanan romanı “Sıfır Sayı”, İkinci Dünya Savaşı, oradan da Faşist İtalya yönetimi zamanlarına doğru bir yolculuğa çıkıyor. Bu bağlamda Eco’nun okurunu çekmek istediği bilmece ise Benito Mussolini üzerinde hayat buluyor. Eco, 1992 İtalyası’ndan Mussolini İtalyası’na doğru sürüklerken bizi kötü gazeteciliğin etkileri gün yüzüne çıkıyor. İç içe geçmiş pek çok konusunun aynı hat üzerinde toplanarak yürümesiyle “Sıfır Sayı”, pek çok sıfatı üzerinde toplamayı başarabilmiş Umberto Eco’nun kaleminden çıkabilecek bir roman. Kitabı, Eray Ak değerlendirdi. Celil Oker’in yeni polisiye romanı “Sen Ölürsün Ben Yaşarım”da, dedektif Remzi Ünal, Hisarüstü’nde yaşayan ihtiyar bir çifte, büyük bir inşaat firmasının şantiyesinde kaza geçiren oğullarının hak mücadelesinde yardım etmek üzere yeni bir maceraya koyuluyor. Roman, mahalleleri rant hırsıyla birer birer beton yığınına çevrilen İstanbul’un devcil binalarının arasında, sıkışık trafiğinde ve acımasız iş dünyasında geçiyor. Oker’le kitabını konuştuk. Armando Romero’nun kaleme aldığı “Cejambre Nehri”nde gergin, tehlikeli ve her türden ölümcül yaratıkla çevrili yağmur ormanlarının derin sessizliği ve sonsuz gürültüsü içinde süregiden sıra dışı bir cinayet araştırması, Batı’ya yabancı ama aynı zamanda onu kapsamayı da başarmış gizemli bir dünyayı okurun ayağına seriyor. Güzel, inatçı, çapkın, başına buyruk ve talihsiz genç bir kadının, Ruperta’nın gizemli ölümü, Cajambre’nin tekdüze yaşamını sarsıntıya uğratır. Hikâyenin bir yüzünde kadınların hayatlı yer alırken diğer yüzünde güç arzusu ve hırslarla mayalanmış erkek dünyası beliriyor. Çağlar Solak tanıtıyor romanı. Bol kitaplı günler... U ‘Gombrowicz olmak istiyorum’ Witold Gombrowicz’in “Günlük”ü, kendini arayan adamın elinden çıkma bir metin. Aynı zamanda yaşadığı ve Arjantin’de bulunduğu dönemde, Polonya ve Avrupa’nın geri kalanındaki entelektüel dünyaya eleştiriler yönelttiği bir günce. r Ali BULUNMAZ erdydurke, Türkçede yeniden basılınca Witold Gombrowicz’in ismi tekrar gündeme geldi. Polonya’da yayımlandığı 1937’de, önce Nazilerin daha sonra da Komünistlerin hışmına uğrayıp yasaklanmıştı. Günlük 19531958’i de benzer bir akıbet bekliyordu; kitap, Komünist rejime karşı tavır alan ve parti tarafından derhal yasaklanan Kultura dergisinde Gombrowicz’in aylık yazıları sonucunda doğdu. 1989’a kadar yasaklı kalan Günlük, bugün sansürsüz haliyle okullarda okutuluyor. Gombrowicz, Günlük’te kendisini arıyor, buluyor ve savunuyor. Dolayısıyla bireyi bulmaya ve onun yanında yer almaya uğraşıyor. Rita Gombrowicz’in söylediği gibi Günlük, onun “hem en kişisel eseri hem de en evrensel çalışması.” “SANAT, ZAMANINI AŞMALI” Satırlara yansıyanlara baktığımızda Witold Gombrowicz’in, Arjantin’de göçmen bir Polonyalı olması kafasını hayli kurcalıyor, daha da ötesi canını sıkan bir duruma dönüşüyor. Kendisini Arjantinlilere anlatmaya uğraşmasından doğan bir güçlük de bununla beraber yürüyor. Belki de bu nedenle özgür bir insan olarak söz söylemenin önemini vurguluyor: “Başkaları için değil de kendin için konuşmak, aman ne zevk.” Edebiyatahlak ilişkisi üzerine düşünüp yazan bir Gombrowicz de var karşımızda. Kendi kafasından geçenlerle var olanları birleştirip alçakgönüllülükten uzaklaşan ya da maskelerle gezen yazarlara verip veriştiriyor. Tabii bir de ülkesinde eserlerini yasaklayan rejimden beslenen kalemlere... Gombrowicz, bazı yazarların Komünizmi olduğundan çok daha farklı göstererek abarttığını düşünüp “Gerçek hırslı sanat, zamanını aşmalı, yarının sanatı olmalı” diyor. Gombrowicz’in dertlerinden biri de kendisini bir şey sanan yarı cahillerle. Yüzlerce sözcük yazıp hiçbir şey söylemeyenler, bahsettiği yarı cahilliği körüklüyor. Bunu özellikle Avrupa bağlamında tartışıyor. Kimsenin kimseye güvenmediği, hatta birbirinden şüphelendiği bu coğrafyada, yalanla doğru da iç içe geçiyor ona göre. Gombrowicz’in “Günlük 19531958”i, kendisini ortaya koymaya çabalayan birinin kaleme aldığı notlar olarak okunabilir.” F turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap TURHAN GÜNAY Sadelikten yana olan ama karmaşıklığı dışlamayan Gombrowicz, kişinin direncini bu ikisinin dengeli beraberliğiyle arttırabileceğini düşünüyor. Bu dengeyi en başta entelektüellerin tutturması gerektiğini bilen yazar, o noktada beliren krizin ise “aklın gücüne karşı duyulan kuşkudan çok, onun menzilinin kısa olmasından kaynaklandığına” işaret ediyor. Gombrowicz, bir sürü önemli sorunla boğuşurken günlüğü neden yazdığını kendisine sürekli soruyor. Ama bildiği en önemli şey, bütün bu hengamede “boğayı boynuzlarından yakalaması gerektiği.” Bu yüzden kendisiyle ve çağdaşlarıyla olduğu kadar memleketi Polonya’yla da hesaplaşıyor. Bunu, vicdanının kendisine seslenişi biçiminde algılıyor. O sesi bize yansıtırken kendi ifadesiyle daha özgür olduğu diğer eserlerine göre “aşırı düzgün bir dil kullanıyor” ve “kendisinden kaçan insanlar arasında ben kendimde tutuklu kaldım” diyor. Ferdydurke de bunun ürünü zaten. “KEDİN OL POLONYA” Gombrowicz’in günlüğündeki konu zenginliği dikkat çekici. Yeni sınırlar çizilir, eskileri yıkılırken yazgıları da masaya yatırıyor. Kendi ailesinden Polonya’ya, Avrupa’dan Arjantin’e dek uzanan bir çizgide değişimleri not ediyor. Bunu da “kavramların insanların yerine geçtiği soyut bir dünyadan”; kültür dünyasının penceresinden bakarak yapıyor. “Utanmaya gereksinim duymayan varlıklar arasında” yine kendisini bulma çabasını sürdürüyor: “Witold Gombrowicz, üzerimde taşıdığım, tamamlanmamış iki sözcük. Benim. Çok fazlayım (...) Ben, benim ve öyle fazlayım ki bu beni doğa dışına taşıyor.” Aslında bu satırlar bile varoluşçuluğun, Gombrowicz’i nasıl baştan çıkardığını göstermeye yeterli. Aynı zamanda, kendisini “Schopenhauer’in ve Nietzsche’nin okulundan geçen” bir çocuk olarak niteliyor ve bu cesaretle bir soru soruyor: “İstisnasız her komünistin, hatta en rafine entelektüelin bile inanılmaz ikiyüzlü olduğu gözünüze çarpmıyor mu?” Gombrowicz, yarım yamalak dürüstlere ve kendi doğruları söz konusu olduğunda başka doğruları hadım etmeye yönelenlere verip veriştiriyor. Komünistler ve entelektüeller dışında, mistikler ve siyasetçiler de bundan payını fazlasıyla alıyor. Bir şey olmak yerine sadece olmaya gayret eden Gombrowicz, sığ tartışmaların ötesine taşma adına hem kendisini hem de çevresindekileri, yazıp söyledikleriyle harekete geçirmeye çalışıyor. “Ağız dolusu ahlakları var, dur duraksız; kim inanır onların ahlaklarına?” derken, kendisine yasaklar koyanları ve maskelerin ardına gizlenenleri yeriyor. Aynı şey Polonya için de geçerli; yazar, ülkesine “ayağa kalk” ve “kendin ol” diye sesleniyor, böyle yaptığında bir değerinin olacağını biliyor. Memleketine “Polonya ol” derken kendisinin uğraşını da aktarıyor: “Önder falan olma peşinde değilim (...) ‘Polonyalı yazar’ etiketine bile heves etmiyorum. Ben yalnızca Gombrowicz olmak istiyorum, daha fazla bir şey değil.” Gombrowicz’in Günlük 19531958’i, kendisini ortaya koymaya çabalayan birinin kaleme aldığı notlar olarak okunabilir. Öbür taraftan, edebiyattan siyasete ahlaktan insan ilişkilerine kadar pek çok konuda görüşler de içeriyor kitap. Dolayısıyla Gombrowicz’in, sahtecilik ve yalancılıkla mücadelesini içeren bir eleştirileri de... n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Günlük 19531958/ Witold Gombrowicz/ Çeviren: Neşe Taluy Yüce/ Yapı Kredi Yayınları/ 448 s. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 4 0 2 2 E K İ M 2 0 1 5 n S A Y F A 3