29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Y B eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Semih elKasım, Direniş Şiiri’nin ödünsüz ama sevecen ve bilge ozanıydı Filistin şiirinin Lorca’sı irkaç hafta önce “Yeryüzü Kitaplığı”nda, 1970’te Robert Kolej’de yayımladığımız “İzlerimiz” dergisinin toplatılmasıyla ilgili bir anımı paylaşmıştım sizlerle: “Bana ‘İzlerimiz’ serüvenimi anımmsatan da, Filistin’in dinmeyen acılarının yeniden yalımlandığı şu son bir ay oldu. Düşünüyorum da, Tevfik Zeyyad’ın, Semih elKasım’ın, Salim Cubran’ın, Mahmud Derviş’in ‘İzlerimiz 70’te yer verdiğimiz dizeleri, yılların ötesinden güncelliğini zerre kadar yitirmeksizin yüreklere sesleniyor hâlâ…” Ne yazık ki, Semih elKasım’ın 19 Ağustos günü yaşamını yitirdiğini öğrendik. Uzun zamandır karaciğer kanseri tanısıyla tedavi gördüğü biliniyordu. Oysa son dönem şiirlerinden birinde, yaşamı boyunca Filistin halkına karşı girişilen kıyımın karşısına nasıl dikildiyse, ölümün soğuk yüzüyle yüzleşmekten de çekinmemişti: “Ölüm, seni sevmiyorum / Ama korkmuyorum da senden / Biliyorum, gövdem döşeğin senin / Ruhumsa battaniyen üstüne çektiğin / Biliyorum, kıyıların dar gelir bana / Ölüm, seni sevmiyorum / Ama korkmuyorum da senden.” SAYGIN ŞAİRLER Bizde, Filistin şiiri denince, ilk ağızda akla Mahmud Derviş gelir. Oysa Semih elKasım, Mahmud Derviş’le birlikte yalnızca Ortadoğu’nun değil, tüm bir Arap dünyasının en saygın şairlerinden, özellikle de direniş şiirinin dizeleri dillerden düşmeyen ozanlarındandı. Evet, daha 1950’lerde, köy toplantılarında düzenlenen şiir dinletilerinde, Mahmud Derviş, Tevfik Zeyyad, Raşid Hüseyin gibi şairlerle birlikte Filistin’in İsrail’e karşı sesini yükseltmişti. Arap dünyasında “direniş şiiri” diye bilinen akım da bu toplantılarda doğmuştu. “Şafağı Beklerken” adlı şiiri, bu doğumun simgesiydi belki de: “Bizim doğduğumuz gün / direniş de doğdu / Sen sevin gökyüzü… / Biz buradayız, için rahat olsun / Sen sevin yeryüzü.” İlk şiir kitabı daha on sekiz yaşındayken yayımlanmıştı. Ortadoğu topraklarındaki pek çok Arap gibi, ölümle koyun koyuna yaşayacak, yalnızca şiirleri yüzünden değil, yazıları, yayımladığı dergiler, sözün kısası tüm bir duruşu yüzünden sık sık İsrail hapishanelerinde S A Y F A 6 n 4 Semih elKasım yatacaktı… En son Evrensel Yayın’dan çıkmış olan “Filistin Şiiri” adlı güldestedeki “Yirminci Yüzyılda” adlı şiiri, Filistin halkının çağımızda yaşadığı acı yüklü serüveni, tepeden tırnağa başkaldıran dizelerle dile getiriyordu. A. Kadir ile Afşar Timuçin’in Türkçesinden okumuştuk: “Öğrendiydim nefret etmemeyi / yüzyıllar boyunca, / beni zorla yoldan çıkardılar: / Fırlattım oku suratına koca yılanın, / çarptım ateşten kılıcı canavar tanrının suratına. / İlyas Peygamber yaptılar zorla beni / yirminci yüzyılda. // Öğrendiydim ağıza almamayı / sapık düşünceleri / yüzyıllar boyunca. / Bugün yapıştırıyorum kamçıları tanrılara, /o tanrılar ki gönlümdeydiler, kutsaldılar, / sattılar benim halkımı iki pula / o tanrılar / yirminci yüzyılda. // Öğrendiydim kapalı tutmamayı / konuklara kapımı / yüzyıllar boyunca. / Ama bir gün açtım gözlerimi ve gördüm ki / neyim var neyim yok yağma Hasan’ın böreği. / Ve gördüm ki asmışlar karımı, / ve yavrumun sırtında / na şöyle şöyle / yara izleri. / Konuk değilmiş onlar, anladım, düşmanmışlar. / Mayınlar, bıçaklar topladım eşiğimden. / Sonra ant içtim bütün ya2 0 1 4 ralarım adına: / Atmayacak eşiğimden adımını, dedim, / bir tek konuk / yirminci yüzyılda. / Bir şairden başka bir şey değildim / yüzyıllar boyunca / tanrıdan medet uman. // Oysa şimdi ben / bir volkanım, / yirminci yüzyılda. // Patlayan bir volkan!” İsrail yönetimince sürekli yasaklanan, ama yasaklandıkça dillerde çoğalan şiirlerdi elKasım’ın yazdıkları. Lübnanlı besteci, şarkıcı ve udi Marcel Khalife’in besteleriyle Ortadoğu sınırlarını aşıyor, dünyaya yayılıyordu. 1972 yılında Mossad’ın arabasına koyduğu bir bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren Filistin Halk Kurtuluş Cephesi önderlerinden, gazeteci ve yazar Hassan Kanafani, elKasım’ın şiirinin Filistin topraklarında hiçbir zaman unutulmayacağını söylemişti. elKasım ise, çok sonraları yapılan bir söyleşide, unutulmamayı, anımsanmayı hiç umursamadığını söyleyecekti: “Beni ya da şiirlerimi kimin anımsayacağı umurumda bile değil. Yeter ki, Filistin halkı özgürlüğüne kavuşsun, Arap dünyası birleşsin, sosyal adalet bütün dünyada galebe çalsın, uluslararası barış kurulsun.” “SEYAHAT BİLETLERİ” Çevirilerden okuyabildiğim kadarıyla, elKasım’ın şiirleri sert olduğu kadar sevecen, isyanla dolu olduğu kadar özlemle yüklü, savaşçı olduğu kadar bilgelikle dokunmuş. En ünlü şiirlerinden “Seyahat Biletleri”nde olduğu gibi: “Öldürüldüğüm gün, / ceplerimi karıştırırken katilim, / seyahat biletleri bulacak: / Biri, barışa, / biri, kırlara ve yağmura, / biri de, insanlığın vicdanına. / Sevgili katilim, yalvarıyorum sana: / Sakın harcama o biletleri. / Al ve kullan. / Çık o seyahatlere…” Filistin’in Direniş Şiiri’nin üç temel direğinden Tevfik Zeyyad 1994 yılında öldüğünde elli beş yaşındaydı. Bir şiirinde, Filistin yurdunu tek bir zeytin ağacına sığdırmıştı: “Yün örmediğim / Her zaman arandı ğım / Ve evim her zaman yağma edildiği / Bir parça kâğıdım bile olamadığı için / Bahçemdeki zeytin ağacına / Kazıyacağım anılarımı. // Gördüğüm acıları kazıyacağım / Aşk dolu, özlem dolu yaşantıları / Elimden alınan portakal bahçesi / Ve ölülerimin kayıp mezarları için... // Ve her şeyden çok / Bu tragedyanın korkunç yüceliğini, / Doruğa doğru / Azap merdivenlerini tırmanırken / Sırtımda taşıdığım / Dinmez, acı kavgayı / Kazıyacağım...” Mahmut Derviş, 2008’de yaşama veda ettiğinde altmış yedi yaşındaydı. Bir şiirinde, sevgiliden ayrı düşmenin umarsızlığı karşısında, sözün gücüne, anayurdunun kurtuluşuna duyduğu inanca sığınıyor: “... Ayrılışımızın mendilleri / Kefenden başka bir şey değil / Ve rüzgâr külleri savururken / Derin vadilerden kan fışkırıyor / Ve Sinbad’ın yelkenlerinde / özlem ağlıyor / Bir sesin çağrısını duyunca.  // Gönder bana sevgilim / Ayrılışımızda mendillerde kalan inlemelerimizi, / Bir çalgının çınlaması gibi gönder onları / Ayrılış inlemeleri gibi değil. / Sevinç içinde yeniden buluşacağımıza söz veriyorum / Sürgünümde çığ gibi büyüyor bu. / Ve durmadan yenilenen ölümlere ağlama, / Senin gözlerinden başka bir şeyim yok / Ayrılışımızda salladığın mendili / Aşk şarkılarının andacı gibi sarma boynuma / Daha iyisi, sevgilim, onunla / Anavatanımda bir yarayı sar.” Semih elKasım, 19 Ağustos 2014 günü bu dünyadan göçtüğünde yetmiş beş yaşındaydı. Ne tuhaf bir rastlantı ki, Federico Garcia Lorca da bir 19 Ağustos günü öldürülmüştü 1936’da daha otuz sekiz yaşındayken. Semih elKasım’a “Filistin şiirinin Lorca’sı” denmesi bir kehanet miydi yoksa… n MÜREKKEBİ KURUMADAN HAYKIRACAĞIM Bana bir karış toprak kalana kadar, bir tek zeytin ağacı kalana kadar, bir tek portakal ağacı, bir tek kuyu, bir ufak koru kalana kadar, anılar kalana kadar, bir küçük kitaplık, ölmüş dedemin resmi, bir duvar kalana kadar, arapça sözcükler, halk türküleri, şiirler, el yazmaları kalana kadar, Antar Al Absi masalları, bu gözler, bu kitaplar, bu eller kalana kadar, bir de bu soluk, bendeki bu soluk... Haykıracağım dünyanın suratına özgür insanlar adına savaşı. Doysun varsın utancın ekmeğiyle alçak domuzlar, güneşin düşmanları. Soluğum kesilene kadar kalacak soluğum. Ekmek olacak, silâh olacak, savaşan ellerde soluğum. (Çevirenler : A. Kadir Afşar Timuçin) E Y L Ü L C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear