29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

bir boğanın girmesinden daha kötü ne mi olabilir? Prezervatif fabrikasına bir kirpinin girmesi.” Jonathan Wilkes 3397 23.06.2014! Dostumuzun dostu yaşlı turist bir çifti Çengelköy iskele balık lokantasına götürdük. Erkek 1949’da Rusya’dan A.B.D.’ye göç etmişti. Semtte başıboş dolaşan köpekleri görünce bir acı anısını paylaştı. Teyzesinin kocası veterinerdi, bir gün eve dönmedi. Nedeni üç gün sonra anlaşıldı. Sokaklarda başıboş dolaşan köpek sürülerine sinirlenen Stalin, “Ele geçirdiğiniz tüm veterinerleri kurşuna dizin” emri vermişti. Stalin’in 20 milyon kişiyi öldürttüğü söylenirdi. Yapılan bir nüfus sayımı sonuçları bu söylemi doğrular şekilde t(ecel)li edince de, nüfus memurlarını katlettirecektir. Stalin, Iosif V. Çugaşvili (18781953) adında aşırı sinirli bir Gürcüydü. Kitap okur, klasik müzik dinlerdi. Kendisi bir süre, bir dini okula (Gürcistan Ortodoks Ruhban Okulu) devam etti. 3398 01.07.2014! En nitelikli kitabevlerimizden ROBİNSON CRUSOE 1994’te kuruldu ve 20 yıl boyunca İstiklal Caddesi’ndeki klostrofobik yerde hizmet verdi. Maddi darboğaz nedeniyle haziranda yine İstiklal Caddesi’ndeki sanat evi SALT’ın dördüncü katına taşındı. Ben yeni yerini benimsedim, bir entegre sanat ünitesinin içinde tüm kitabevinin aynı katta konuşlanması daha işlevsel ve davetkâr. “Robinson Crusoe, sen nereye gidersen git kitapçokseverler gelip seni bulurlar. Yeter ki adını aldığın yiğit gibi asla pes etme!” (Robinson Crusoe: İstiklal Caddesi, No.136, Kat. 4) Romain Puertolas’ın Türkçedeki ilk romanı Hint Fakiri’nin biri, bir gün... “Bir IKEA Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri’nin Olağanüstü Yolculuğu”, Fransa’daki bir IKEA mağazasına doğru sadece çivili bir yatak almak için hareket eden bir Hint Fakiri’nin etrafında gelişen olaylar ekseninde, kültürel şablonları alaycı bir dille ters düz etmeye çalışan bir roman. r Cem TUNÇER omanda her şey bir Hint Fakiri’nin kendisine çivili bir yatak almak istemesiyle başlıyor. IKEA’nın Hindistan’da mağazası olmadığı için, kahramanımız Ajatashatru Lavash Patel, Paris’e gitmek zorunda kalır. Avrupa’daki birçok başkent gibi, çokkültürlülüğün de başkenti olan Paris’e vardığında Çingene bir taksicinin aracına binen Hindistanlı Ajatashatru’nun ağzından dökülen ilk sözcük İsveççedir: IKEA. Yazar Romain Puertolas, kültürel önyargıları inkâr etmekten ve karşı çıkmaktan çok, daha mantıklı ve çağa özgü bir şekilde bu önyargıları kabulleniyor ve bunları sarkastik bir dille ters düz etmeye çalışıyor. Puertolas, kitapta Hintlilere, Çingenelere, İspanyollara dair tüm önyargıları kabulleniyor, bunları abartıyor, süslüyor, ironi ile harmanlıyor ve okuyucuya sunuyor. Çingene taksicimizin IKEA’ya giderken uzun yolları tercih etmesi ya da kötü İngilizce konuşması yetmiyor mesela, bir de Gipsy Kings dinliyor. Hint Fakirimiz sadece havada durma, kobra yılanını oynatma gibi numaralar yapmıyor, aynı zamanda dilinden şiş geçiriyor ve çivi yiyor ve tabii ki sahtekâr. Hatta ironinin dozu ilerleyen bölümlerde daha da yükseliyor ve Brüksel Havaalanı’ndan lahana kokuları yükseliyor ve memleketi bilinmeyen bir kaçak mülteci sadece yelpaze kullanıyor diye İspanya’ya geri gönderilebiliyor: “Bu kol gücüyle çalışan arkaik vantilatörü, günümüzde sadece İspanyolların kullanmaya devam ettiği dünyanın malumuydu zira.” MONTY PYTHON TARZI MİZAH Romain Puertolas bu şablonlara uzak bir yazar değil tabii. Kitabı otuz altı ülkede yayımlanan ve otuz üç dile çevrilen yazarın asıl mesleği, sınır muhafızlığı. Bir süre illegal göçmenler üzerine çalışan yeni yazar eski sınır muhafızı Puertolas, kitabı üzerine ilk notları ise, mesai aralarında cep telefonuna almış. Yazarımız Parisli bir sınır muhafızı eskisi olunca, sarkastik dilin kültürel şablonlardan göçmenlerin sorunlarına yönelmesi pek de şaşırtıcı olmuyor. Tam da bu noktada kitap, hakkında sıkça dile getirilen “Monty Python tarzı mizah” sözünün hakkını sonuna kadar veriyor. Kahramanımız absürd ve sürreal bir şekilde, kimi zaman bir IKEA dolabında, kimi zaman bir bavulun içinde, kimi zaman uçan bir balondan gemiye inerek ülke ülke dolaşı4 Larry McMurtry ward, A.B.D.’nin en varsıl sahafı bellerdi. Larry McMurtry 1960’larda, Stanford Üniversitesi’nde efsanevi yazar ve hoca Wallace Stegner’in “yaratıcı yazı” kürsüsünde öğrencisi olmuştu. O kürsüden bir ünlü yazar daha çıktı, Ken Kesey (19352001). Ken Kesey 1962 ürünü “One Flew Over The Cuckoo’s Nest” (Guguk Kuşu) adlı postmodern romanıyla ikonlaştı. Larry McMurtry 2012’de dükkânındaki nice kitabı tasfiye ederek ölçü küçülttü. 2011’deyse eski arkadaşı ve rakibi Ken Kesey’in dul karısı Normaye Faye ile evlenmişti. Evlendiklerinde damat 75, gelin ise 77 yaşındaydı… Ah şu (y)azar (t)akımı! 3393 Kitap Önerileri: Aşk ve Anlatı Şiirleri – W. Shakespeare (Çev. Talat S. Halman), İş Kültür / Sayfiye – Der. Tanıl Bora, İletişim / İntikam – Michael Dibdin (Çev. Seda Çıngay), Labirent / Sanatımızda Bir Dönemeç: 50’li Yıllar, Ankara – Haz. Erhan Altan, Edebi Şeyler / Bu Kalem Unkudi – Enis Batur, Palto / Bir Adın Yolculuktu – Ülkü Tamer, Islık / Erguvan Zamanı – Ahmet Erol, Doğan Kitap / “Adım Ece Ayhan Çağlar” – Haz. Tunç Tayanç, YKY… R Romain Puertolas 3394 Babil Kulesi, dünyanın yedi harikasından biri sayılan Babil’in Asma Bahçeleri içinde yer alırdı. Semavi din kitaplarında adı geçer. Onu, Tanrı Marduk adına Sümerlilerin kotardığı ve yerle göğü birleştiren kutsal ağacı temsil ettiği söylenir. 90 metre uzunluğu, 90 metre genişliği vardı ve 7 kattı. M.Ö. 5000’de inşa edilmiş, Sümerlerden sonra gelen uygarlıklar onu taksit taksit yıkmışlardı. Babil kralları onu onardılar ancak M.Ö.479’da Pers kralı Serhas onu yeniden yıkınca sonu gelmiş oldu. Efsaneye göre Babil Kulesi yapılana dek dünyadaki tüm insanlar aynı dili konuşurdu. Tanrılar, insanların kendilerine ulaşmak için yaptıkları bu girişimden alınarak tüm kavimlere ayrı diller öngördüler… (Kapalıçarşı’ya mayıs ayında uğradığımızda, bir küresel antikacıda 28 cm boyunda ve gümüşten albenili bir Babil Kulesi gördüm. Geçen yüzyıldan kalmaydı ve Babil’in anavatanı Irak’tan, İranIrak Savaşı sırasında gelmişti. Ona ilk görüşte vuruldum, okuma yazma evime götürmek için aldım. Heyhat, Nur onun evimizin salonundan çıkmasına dahi izin vermiyor.) 3395 Yalnızca Babil Kulesi hakkında ama dünyanın tüm dillerinde yazılmış kitaplardan mürekkep bir kütüphane. 3396 “Cam ürünleri satan mağazaya C U M H U R İ Y E T K İ T A P 3399 05.07.2014! Andre Maurois’ten çeviri “Hisler ve Âdetler”i Melih Cevdet Anday 05.07.1944 tarihinde (demek ki tam 70 yıl önce): “Sabahat, Bugün 30 yaşına basacağını bana birkaç gün evvel hatırlatmıştın. Demek artık yaşlı adamlar sırasına giriyorsun. Bu münasebetle sana bir kitap hediye etmeyi düşündüm” diyerek imzalamış. (“1944’te 30 yaşına basan Sabahat”ın kim olduğunu bilemiyorum. Ancak Anday’ın ilk karısı saygın Türkçe öğretmenlerinden Yaşar Hanım’dı. 1980’lerde boşanırken üstadın kitapları ve tabloları Yaşar Hanım’da kaldı. O, ev değiştirirken 1990’larda önce bir müzayede, sonra bir sahaf kanalıyla Melih Bey’e imzalı kitapları sattı. O nitelikli imzaların nicesi artık Selçuk Babil Kulesi tasvirlerinden. Altun’a emanettir.) 3400 Yaşar Anday kitaplığından nadide ötesi bir katalogu Sahaf Turkuaz’dan 14.04.2005 tarihinde almışım. Soyut resmin öncü ressamlarından Mark Rothko (19031970), bir retrospektif sergi katalogunu 1962’de Bedri Rahmi Eyüboğlu’na imzalamış. Rothko bir münzeviydi ve 1970’te intihar etmişti, kolay kolay imza vermezdi. Ama Bedri Rahmi karizmasıyla kataloğu imzalattığı gibi onunla ayaküstü bir söyleşi yapmış, aldığı yanıtları, ganimetin boş sayfalarına çalakalem yerleştirmişti. Söyleşiden bir cümle seçmem gerekirse Mark Rothko, “Resimden çizgiyi atmam lazımdı” demişti. Kataloğu 60 TL’ye almıştım, demek ki sahaf onu 5 veya 10 TL’ye ele geçirmiş. Piyasa değeri mi? 16 bin dolara vermem! n 1281 yor ve her gittiği yerde, yazara yeni yazma alanları, uğraşacak ve didikleyecek yeni kültürel şablonlar, yeni sorunlar sunuyor. Hint Fakirimiz bir IKEA dolabının içinde İngiltere topraklarına sürüklenirken örneğin, bulunduğu kamyonun içinde saklanan Sudanlı kaçak göçmenlerle konuşuyor. “Yasal bir yolcunun en fazla on bir saatlik bir uçuşla alacağı yolu kat etmek için bir yıl harcayan,” memlekette kalmak daha tehlikeli olduğundan hareket eden kamyonlara kaçak olarak atlayan Sudanlıların yaşadıklarını, eski işinin de getirdiği tecrübe ile somut örnekler üzerinden anlatıyor yazar. Kızılhaç’ın dağıttığı iki yüz elli kumanyadan kaçak mültecilerinin sayısının iki yüz elli olduğunun polis tarafından anlaşılmasının zor olmadığını, kimine göre muhtaç insanlar olarak nitelendirilen bu göçmenlerin, kimine göre nasıl yasadışı, kaçak mülteciler olarak görüldüğünü, Avrupa’ya mükemmel kalitedeki sahte pasaportlarıyla gelip kaçak konfeksiyon atölyelerinde çalışan Çinlileri, tam da yapmak istediği gibi hiciv ve ironi ile özeleştiriden sakınmadan anlatıyor. Yer yer sıradanlaşsa ve elimizde aslında o kadar karmaşık bir olay örgüsü olmasa da romanda, absürd ve sarkastik dilin iyi kullanıldığı reddedilemez bir gerçek. Yazar yapmak istediği şeyi bu kitapta yapmışa ve hatta işi bir adım ileri götürmüşe benziyor. Bir IKEA Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri’nin Olağanüstü Yolculuğu, bir kendiniiyihisset romanı. Yalnız bunu yaparken, arada hüzünleneceğiniz gerçekliğini de göz ardı etmemenizde fayda var. n Bir IKEA Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri’nin Olağanüstü Yolculuğu/ Romain Puertolas/ Çeviren: Ebru Erbaş/ Can Yayınları/ 240 s. 2 0 1 4 n S A Y F A 1 1 S A Y I E Y L Ü L
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear