22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş iir Atlası Ç ağdaş Alman şiirinin en önemli temsilcisi olarak kabul edilen Gottfried Benn, 1886 yılında Mansfeld kentinde rahip bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Marburg Üniversitesi’nde felsefe ve Protestan teoloji alanlarında başladığı eğitimini tıp bölümünde tamamladı. 1912’de yayımlanan “Morg” adlı kitabı, alışılmış şiirin kalıplarını kırmasıyla özellikle avangard çevrelerde geniş yankı uyandırdı. 1933’te Nasyonal Sosyalistlerin iktidarı ele geçirmesini alkışladı, ancak çok geçmeden yönetimle arasına mesafe koydu. 1937’de ise ülkesinin yasaklı şairlerinden biri oldu. 1948’de sonraki ününü borçlu olduğu “Statik Şiirler” kitabı yayımlandı. Savaş sonrası Alman şiirini derinden etkileyen dört kitaba daha imza atan Benn, 1956 yılının temmuz ayında Berlin’de öldü. Gottfried BENN/ Şiirler Çeviren: Ertuğrul PAMUK iki fayton beygirini kucaklıyordu, han sahibi onu alıp götürene kadar. İKİ ŞEY Nice biçimlerden geçtin, ben’den, biz’den ve sen’den, ne yaşadıysan azaba döndü, hep yanıtsızdı: neden? Çocukça bir soru bu. Çok geç anladın, asıl konu katlanmaktır: – mana, masal ya da mayıştırıcı olsun – uzaktan dayatılan mecbursun’a. Güller, karlar, denizler; soluyor, ne varsa çiçeklenen, yalnız iki şey var: o boşluk ve o çileli ben. DİNLE Dinle, dışarı çıkabildiğin son akşamında bunlar oluyor: Juno’nu keyifle yakarak Würzburger Hofbrau içiyor, üç bardak, BM’yi okuyorsun Spiegel’in sayfalarında, yalnız oturuyorsun, ufak masada kendine kalabalık, kalorifer yakınında, çünkü seviyorsun sıcağı. Etrafında insanlar ve onların mutsuzlukları, o evli çift ve lanet olası köpek. İşte busun, kendinin diyebileceğin ne evin, ne tümseğin oldu, düşlemek için güneşli diyarlar, hep daracıktı seni içine alan duvarlar, doğduğundan bu akşama değin. İşte buydun, Zeus ve tüm ölümsüzler, kâinat, o yüce ruhlar, tüm güneşler senin için de vardılar, senden de geçtiler, İşte buydun, başladı ve tamamlandı son akşam – iyi geceler. CEVAT ÇAPAN ‘Bir yanın coşkuydu, bir yanın gözyaşı...’ TÜMÜ Bir yanın coşkuydu, bir yanın gözyaşı, saatler ve anlar vardı aydınlık dolu, bazı yıllar kalpti kasıp kavuran, bazı yıllar fırtınalar – neyin fırtınasıydı bu? Hep mutsuz, yol arkadaşın yok gibiydi, çoğu kez kapalı, saklıda olurdu olan, ve sular kabararak akmaya devam ederdi ve yalnız içte yakındı dışta bulunan. Kiminin gözünde sert, kiminin ılımlı, kimi kurarken, kimi yıkarken görürdü, ama gördükleri hep bir resmin yarısıydı, zira yalnız ve yalnız sana aitti tümü. Başlangıcı daha aydınlıktı isteğince, sonra bir yere vardın inanç benzeri, ancak yapman gerekeni görünce ve tümünü donuk donuk yukarıdan süzeni, bir parlaklık sarmalı değildi artık, bakışlarının bir kez daha yakalandığı: çıplak başlı, kana bulanmış bir yaratık, kirpiklerinde bir damla gözyaşı asılı. KÖTÜ ŞEYDİR İngilizce bilmezken, iyi bir İngiliz polisiye romanının adını duymak Almanca’ya çevrilmemiş. Sıcak havada bir bardak bira görmek paranın yetmediği. Yeni bir düşünceyi profesörler gibi bir Hölderlin dizesine sarmalayamamak. Gece yolculuklarda dalgaların kıyıya vuran sesini işitmek ve bunu hep yaptıklarını söylemek kendine. Daha kötüsü: bir yere davetli olmak, evinde daha huzurlu, kahven daha lezzetli ve sohbet etmeye de gereksinim yokken. En kötüsü: yazın ölmemek, ortalık aydınlık ve kazmak kolayken yumuşak toprağı. TORİNO “Yırtık pabuçlarla dolaşıyorum”, demişti o büyük dünya dâhisi son mektubunda ardından Jena’ya götürdüler pskiyatri. Kitap alacak param yok, kütüphanelerde geçiyor vaktim: birkaç not, sonra şarküteri: – işte Torino günlerim. Pau, Bayreuth ve Epsom’ı Avrupa’nın asil küfü sardığı sıralar, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1281 4 E Y L Ü L 2014 n S A Y F A 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear