Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OKURL A R A Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi’nin 1945’teki ölümünün birinci yılında, 1946’da gazetemiz tarafından,Yunus Nadi’nin anısına saygı olarak “Yunus Nadi Ödülleri” yarışması düzenlenmeye başladı. “Yunus Nadi Mükafatı” adı ile başlayan yarışma, daha sonra “Yunus Nadi Armağanı” adıyla tek dal ya da konuya indirilerek sürdürüldü. 1990 yılından başlayarak da yarışmanın boyutları genişletildi ve on beş dalda ödüller verilmeye başladı. Bu aynı zamanda “Yunus Nadi Ödülleri”nin Türkiye kültür ve sanat yaşamında fazlasıyla önemsenen bir etkinliğe dönüşmesi anlamına geliyordu. Yarışmanın başladığı yıllarda Türkiye’de sadece CHP’nin koyduğu bir şiir ödülü vardı. Oysa dünyada sanat, edebiyat ve bilim alanında verilen çok önemli ödüller veriliyordu. Böyle bir ortamda Cumhuriyet’in başlattığı bu ödül, sanat ve edebiyat çevrelerinde büyük ilgi görmüştü. Bugün ise bu ödül Roman, Öykü, Şiir, Sosyal Bilimler, Karikatür, Fotoğraf dallarında verilmektedir. Bu yılın ödül sahipleriyle yapılmış söyleşiler bulacaksınız sayfalarımızda. Ödül kazanan yazar ve sanatçılarımız Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Başar Başarır, Güngör Tekçe, Yusuf Alper, Teoman Ergül, Mehmet Zeber, Erkan Kalenderli ve Mustafa Eser’i bir kez daha kutluyoruz. Bol kitaplı günler... P ervasız Pertavsız ENİS BATUR Yaratıcılığın maddi tabanına dair TURHAN GÜNAY turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap eposta: ondation Cartier’de Ron Mueck sergisi. Alman bir ailenin Avustralya’da doğmuş (1958), Londra’da yaşamayı seçmiş üyesi. Hiperrealist nesneheykelleriyle kısa süre içinde popülerlik kazandı; ben de rüzgârdan nasibimi aldım, Gövde’m’in kapağına Melankoli sergisinde karşılaştığım ve etkilendiğim çıplak, koca adamı yerleştirdim: Cuk oturmuştu. Başta Duane Hanson’unkiler, arkasında güçlü bir çizgi çekti hiperrealizm. Mueck, ya olağandan büyük, ya küçük birebirler yapıyor. Sağlam, yetkin bir teknik. İnsan tiplemeleri, patetik eda taşıdığında hayli çarpıcı; olmadığında, bana kalırsa bir hünere indirgeniyorlar. Vasatı zorlamayan bir sergi, FC’deki: Yapıt sayısı az, bundan gelmiyor ama zayıf kalışı, bir duygu birlikteliği oluşturamışlar bir arada. Pathos öne çıkmadığında, dramatik vurgu cılızlaştığında, bu tür yapıtlarda gadget özelliği öne çıkmaya başlıyor. En gösterişli ve gösterişçi örneğine Jeff Koons’da rastlıyoruz. Hayır, sanat yapıtının oyuncak ile komşuluğuna son karşı çıkan ben olurum ama oyuncak masum obje değildir. Dev boyutlu asılı tavuk, ölü doğa geleneği açısından önemli bir yapıt sözgelimi: Gözümüzde büyüttüğü, gözümüzde gerçekten de büyütmemiz gerekirken genellikle bakış açımızı kaçırdığımız şey. Serginin şüphesiz en okkalı parçası “Şemsiye Altındaki Çift”, yeni yapıtlarından biri Mueck’un. İş üstün, bana kalırsa yapıt hafif. 2002’den bir çalışması, “Kayıkta Adam”, belki özel nedenlerle (bkz. Rakım Sıfır), çok daha fazla sarstı beni. Geveze, aşırı geveze bir yapıt değil miydi? Belki bundan! Sergi sonrası, vakfın bahçesinde oyalan F Ron Mueck, ya olağandan büyük ya küçük birebir nesne heykeller yapıyor. dık. Aklım tabii Kitap Evi’ndeydi. Yapının camdan oluşunun payı var mıydı, sanmam: Jean Nouvel’in mimarlığına hiç yakınlık duymadım bugüne dek. Kaldı ki, bahçe tasarımı başkasına ait. Arkalarda, neredeyse gizlenmiş bir Penone ilgimi çekti. Sonra çıkıldı, bir kahve molası boyu, sergi üzre konuşuldu. FT, daha önce aklıma uğramamış bir konuya değindi: Günümüzde, yaşayan, yapıtını az çok tanıdığımız bütün sanatçılar enikonu varlıklı insanlar. Rahat çalışmalarını, riziko almaktan korkmamalarını sağlıyor bu. Arada kaynayan hiç mi Modigliani yok bugün? Bir dolusu vardır, bana kalırsa neden sonra görüleceklerdir. Ama görülmedikçe, kolay geçmeyecektir yılları. “Şans”, giderek belirleyici rol oynuyor yaratı dünyasında. Şüphesiz “strateji” ve “akıllılık” da. Her çağda payları olmuştur gerçi, içinde bulunduğumuz çağda daha belirgin biçimde. Ortam, aslan payını temsil ediyor gene de. Ron Mueck ya da Anish Kapoor, Londra’da ortaya çıkabiliyor, İstanbul’da kesinkes çıkamazlardı. Bu tehlikeli cümle, bu net vargı, kimse onu paylaşmasa da bana kalırsa doğru. * Elia Kazan/Harold Pinter ikilisinin The Last Tycoon’u, çift eksenli bir film. Melodramatik öykü boşluklarla dolu, neredeyse saçma bir tutku denkleminin içine örülmüş. Öteki eksen, Amerikan sineması üzerine hem erken, hem önemli bir nokta çalışması üstüne kurulu: Sanatticaret ilişkisi kadar, SenaristYönetmenYapımcıStar dörtgenini sivri dille kuşatan bir perspektif getiriyor. O gün bugün içyüzünün en azından ana hatlarını öğrendiğimiz, sorgulanmış bir alana güçlü bir sinematografik yaklaşımla eğilmiş ikili. Filmin benim gözümde önemi bu okumadan kaynaklanıyor: Bir “düş endüstrisi”nin, bir “seyir kültürü”nün arkasında hangi güç çatışmaları yaşanıyor? Hangi “karakter”ler üstünden? Yaratıcı uğraşlar, nicedir bu atmosfer koşulları tarafından yönlendiriliyor: Yazar ve Yayın dünyası, Ressam ve GaleriMüzeMüzayede odakları, Sinemacı ve Yapım şirketleri, vb. Okur, izleyici, meraklı nasıl adlandırırsak adlandıralım, genelde bu arka plan gerçekliğinden habersizdir, “Yapıt”ın doğrudan, müdahalesiz, “Yaratıcı”dan kendisine vardığını sanır. Oysa çoğu ürün sayısız çatışmanın, direnişle uzlaşmanın ortak yaşarlığının sonunda ortaya çıkıyor. En zoru sinemacının işi. Yapımcılar, en ünlü yönetmenlere bile kök söktürtür. Bir(kaç) noktada uzlaşmadan, yola çıkılamıyor: Beineix yıllardır yeni “proje”sini hiçbir yapımcıya kabul ettiremediyse, direndiği için. Yapımcı beyler, Orson Welles’den Fellini’ye, sinema dünyasını pek çok başyapıttan korumuşlardır! n Elia KazanHarold Pinter ikilisinin The Last Tycoon’u... Yukarıda filmden bir kare. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 7 0 1 9 H A Z İ R A N 2 0 1 4 n S A Y F A 3